- 876 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ EĞİTİM(KAR) DÖNEMİ BAŞLADI
Verilen eğitimin niteliği, hedefleri, nasıl bir eğitim verildiği, eğitimin paralı mı-parasız mı olduğu gibi bir çok sorunun cevabı da böyle bir ülkenin nasıl bir ülke olduğunu anlatır bize.
Eğitimde Soygunun ve Yoksulları Dışlamanın Adı:
Paralı Eğitim
İlk ve orta öğretim için yeni öğrenim yılı 24 Eylül’de başladı.
İlköğretimde; 10 milyon 870 bin öğrenci, genel, mesleki ve teknik liselerde; 3 milyon 244 bin öğrenci, olmak üzere toplam 15 milyon öğrenci okula başlamış oldu. Üniversitelerde okuyan 3 milyona yakın öğrenciyi de sayarsak toplam 18 milyon öğrenci öğrenim görecek bu yıl.
18 milyon öğrencinin aileleri de hesaba katıldığında, ortaya çıkan tablo şudur; eğitim sorunu tüm toplumu ilgilendiren bir konudur.
Verilen eğitimin niteliği, hedefleri, nasıl bir eğitim verildiği, eğitimin paralı mı-parasız mı olduğu gibi bir çok sorunun cevabı da böyle bir ülkenin nasıl bir ülke olduğunu anlatır bize.
Öğrenim yılı başlarken, aileler ve öğrenciler için; asıl mesele, eğitimin bir hak olmasından çok, bu "hak" için yapılacak masraflar, okul için kayıt parası, servis ücreti, okula ödenecek paralardır...
Burada karşımıza eğitimin paralı olması gerçeği çıkmaktadır. Parası olmayanın artık okuyamadığı, parası olanın ise "en iyi yerlerde" okuduğu, pahalı yurtlarda, tek kişilik odalarda kaldığı bir sistem kurdular. Eğitimin her yaştan insan için ihtiyaç ve zorunlu olma gerçeğinin karşısına parayı çıkarmışlardır. Parası olmayanın burs ve kredilerle yaşayan öğrencilerin, kırık-dökük evlerde kalmak, yarı aç-yarı tok yaşayıp, temel besini "makarna" ile beslenmek dışında bir seçeneği yoktur.
AKP iktidarının, IMF talimatları ile hayata geçirdiği politikalar sonucunda eğitimin tamamen paralı hale getirilmesinde önemli mesafeler katedilmiştir. Pazardan ihtiyacınız olan bir şeyi alırken nasıl ki paranıza göre alıyorsanız, eğitim de büyük ölçüde para karşılığı alınıp-satılan bir "tüketim nesnesi" olmuştur.
Paralı eğitim, en yoksulları eleme sistemidir
Kapitalizm herşeyi pazara sürdüğü gibi eğitimi de pazara sürmüş ve eğitim bir ticaret konusu yapılan, para kazandıran bir sektör haline gelmiştir.
Paralı özel okullar, paralı hazırlık kursları, paralı ve pahalı dershaneler, paralı kitaplar, paralı yurtlar, okul için ödenen paralar derken, eğitimde parasız adım atılamaz olmuştur. Eğitimin ticarileştirilmesi, sadece dershaneleri, harçları, katkı paylarını çoktan aşmış, sistemin bütününü kapsar hale gelmiştir. Eğitim için gereken para artık asgari ücretle veya onun biraz daha üstünde çalışan işçiler için karşılanması imkansız bir miktara yükselmiştir.
Paralı eğitim, en yoksulları eleme sistemidir. En yoksulların okuma hakkının elinden alınmasıdır. Açıkçası, "paran yoksa okuma" anlayışının egemen kılınmasıdır.
Yoksulların elenmesi, politik bir tercihtir. Açık ki, oligarşik düzende ülkenin yönetiminde, toplumun şekillendirilmesinde üniversite mezunu olmak, adeta önşart gibidir. Bürokrasi onlardan oluşur, eğitimden sağlığa her alanda yöneticiler onlardan oluşur; "aydın" olarak onların bilgileri ve fikirleri dinlenir. İstisnalar dışında burjuva politikacılığın yolu da yine yüksek öğrenimden geçer.
Hal böyle olunca, paralı eğitimle yoksulların eğitimden elenmesi, dışlanması, yoksulların ülkenin yönetiminden, toplumun şekillendirilmesinden de dışlanması anlamına gelmektedir. Yoksulların söz, karar hakkı, oligarşik düzende bir de bu yoldan engellenmiş olmaktadır.
Sonuç; yoksulların çocuklarına da reva görülen, işsizlik, ağır işçilik, ucuz işçilik ve sonuçta yine yoksulluktur.
O nedenle sorunu tek başına düzenden bağını kopararak ele alamayız. Bu düzenin halka bakış açısıyla doğrudan ilgilidir. Düzen her yerde ve her şeyde olduğu gibi yoksulları, emekçileri sadece çalıştırılacak, yönetilecek ve güdülecek bir kesim olarak görmektedir. Onun içinde fazla okumalarına zaten gerek yoktur.
Sağlıkta "Paran yoksa öl" diyenler, barınma sorununda "paran yoksa sürün" diyenler, eğitim için de "paran yoksa okuma" diyorlar.
Sistemin gözünde eğitim ‘kâr’ kapısı, öğrenci müşteridir
Her kademesi paralı hale getirilen bir sistemde öğrenci, eğitim alacak, eğitim ile bilgisini artıracak, yeteneklerini geliştirecek, okuyacak-araştıracak, üretecek biri olarak görülmez.
Paralı sistemde okullar birer bilim ve eğitim kurumu, araştırma ve üretme merkezleri olarak görülmezler.
Öğrenciye sadece öğrenci, okula da okul olarak bakılmaz.
Paralı sistemde okullar bir ticarethane olarak görülür. Eğitim, para kazandıracak bir sektördür artık.
Bu yeni "kâr" alanında, hem ilk ve orta, hem üniversite düzeyinde özel okullar pıtrak gibi çoğalmaktadır. Elbette bu alandaki cazip kazançlardan ilk yararlananlar da AKP iktidarının teşviklerinden yararlanan sömürücüler oldu. Bir yandan birer ticarethane olarak okullar açılırken, diğer yandan da özel müfredatlarıyla buralardaki öğrencileri gerici ideolojiyle şekillendirmektedirler. Elbette okul ticarethane açanlar arasında burjuvazinin AKP’ye yakın kesimlerinin dışındaki diğer kesimleri de var. Sonuçta, oligarşik sistemin genel özelliği olan düzene uygun kafalar yetiştirme işini, kimisi dinci, kimisi laik ideoloji adına yapmaktadır.
En ucuz sayılacak bir özel üniversitenin bir öğrenci için sadece yıllık okul ücreti 8-10 bin dolardan başlamaktadır. Bunun yanında yurt ücreti, okul masrafları ve diğer harcamalar ile bu rakam iki katına çıkmaktadır. Bu parayı kim ödeyebilir? Yoksulların, emekçilerin çocuklarını buralarda okutmaları düşünülemez.
Bu sistem haliyle öğrenciyi öğrenci olarak görmeyen, ona müşteri gözüyle bakan bir sistemdir.
Paranın eğitime yön verdiği bir sistemde, bilimsellikten, adaletten, eğitimde fırsat eşitliğinden, eğitimin ülkenin ihtiyaçlarına cevap vermesinden söz etmek hiçbir şekilde mümkün değildir.
Paralı eğitim, öğrenciyi parayla teslim alma sistemidir
Paralı eğitim, yalnız okullardaki sistemi "ticari" açıdan şekillendirmiş olmakla kalmıyor; kendine uygun bir öğrenci tipi de ortaya çıkarmaktadır.
Birincisi, bu sistem içinde yetişen, kapitalizmin para hırsı ile karşılaşan, müşteri anlayışıyla eğitilen bir öğrenci de aynı kültürü alacaktır. Onlar gibi hırslı, onlar gibi paraya tapan, onlar gibi düşünen bir gençlik çıkacaktır ortaya.
İkincisi, böyle bir sistemde öğrenci herşeyi ile o sistemin bir parçası haline getirilir. Ailesinin tüm imkanlarını kendisini okutmak için seferber etmesi, öğrenci üzerinde ek bir baskıdır; sistem, ailesinin ödediği paranın boşa gitmemesi için, onu okuldan atılmasına yol açabilecek her türlü davranıştan uzak tutmaya zorlar. Yani bunun açıkçası öğrencinin hakkını aramaktan, özgürlüklerini, bilimselliği savunmaktan, adaletsizliklere, zulme karşı çıkmaktan uzak durmasıdır.
Paralı sistemde, kredilerle, burslarla okuyan öğrenciler de aynı dayatmayla karşı karşıyadırlar. Hakları için en küçük bir şey yaptıklarında, haksızlıklara karşı en küçük bir itirazlarında, burslarının, kredilerinin kesilmesi tehdidi önlerinde büyük bir barikat gibi durur.
Burslar, krediler, bu yanıyla karşılıksız değildir. Her burs, kredi, öğrencinin geleceğine ipotek koymaktadır. Sonuçta, öğrencinin ne olacağına, ne olmayacağına, neler yapıp yapmayacağına bu sistem karar vermektedir.
Paralı eğitim, eğitim hakkının gasbıdır
Fırsat eşitliği, oligarşinin eğitim sistemi içinde hiçbir zaman gerçek anlamda olmamıştır zaten. Eğitim paralı hale geldikçe de, fırsat eşitsizliği büyümektedir.
Eğitim, hem ekonomik boyutuyla, siyasal, idari boyutlarıyla ve müfredatıyla, sistemden bağımsız değildir. Akademik sorunlar için mücadeleye atılan gençlik, bu nedenle kısa sürede "sistem" gerçeğiyle karşı karşıya gelir.
1970’li yıllarda demokratik üniversite mücadelesini geliştiren gençlik, sorunun bu yanını görmüş ve önüne hedef olarak düzeni koymuştur. Sistemden bağımsız olarak sadece eğitimi, sadece okulları tamamen değiştirmek mümkün değildir. Ama bu durum demokratik talepler için mücadeleyi engellememiştir.
Nitekim Dev-Genç, o yıllarda da, o günlerden bugünlere uzanan mücadelesi boyunca da, öğrencilerin kitap sorunundan, barınmaya, yemek sorunundan demokratik eğitime kadar çok çeşitli talepleri için mücadele etmiş, örgütlenmeler yapmıştır.
Paralı eğitim işte bu noktada mücadele edilmesi gereken uygulamaların en başında gelmektedir. Çünkü özetle tekrarlarsak, eğitim hakkının gasbıdır, yoksulların elenmesidir, adaletsizlik, haksızlıktır.
Bunlardan dolayı paralı eğitime karşı mücadele ediyoruz. Parasız, bilimsel ve halk için eğitim istiyoruz.
YORUMLAR
Eğitim, hem ekonomik boyutuyla, siyasal, idari boyutlarıyla ve müfredatıyla, sistemden bağımsız değildir. Akademik sorunlar için mücadeleye atılan gençlik, bu nedenle kısa sürede "sistem" gerçeğiyle karşı karşıya gelir.
1970’li yıllarda demokratik üniversite mücadelesini geliştiren gençlik, sorunun bu yanını görmüş ve önüne hedef olarak düzeni koymuştur. Sistemden bağımsız olarak sadece eğitimi, sadece okulları tamamen değiştirmek mümkün değildir. Ama bu durum demokratik talepler için mücadeleyi engellememiştir.
Nitekim Dev-Genç, o yıllarda da, o günlerden bugünlere uzanan mücadelesi boyunca da, öğrencilerin kitap sorunundan, barınmaya, yemek sorunundan demokratik eğitime kadar çok çeşitli talepleri için mücadele etmiş, örgütlenmeler yapmıştır.
Paralı eğitim işte bu noktada mücadele edilmesi gereken uygulamaların en başında gelmektedir. Çünkü özetle tekrarlarsak, eğitim hakkının gasbıdır, yoksulların elenmesidir, adaletsizlik, haksızlıktır.
Bunlardan dolayı paralı eğitime karşı mücadele ediyoruz. Parasız, bilimsel ve halk için eğitim istiyoruz.
.........................
dostum bir matematik öğretmen adayı olarak
eğitim sistemimizi eksik ve fazl görüyorum.
kökten,
yürekten
ve
içten değişmesi lazım.
saygımla.