- 1520 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Dedikodudan Uzak dostluk (Dostluk Mektupları )
DEDİKODUDAN UZAK DOSTLUK
Sevgili Dostum,
Bugüne kadar yaşadıklarım , dedikodu yapmayan insana rastlamadığımı göstermekte. Dedikodu insanın kendi aklının olmadığının , başkalarının görüşlerine çok önem verdiğinin ve kendini onların yönlendirmesine teslim ettiğin manasına gelmekte.
Can dostum,
Çok insan taş taşır gibi laf taşır. Başkalarının senin hakkında duyduklarını sana taşıyarak akılları sıra sana iyilikte bulunduklarını zannederler . Halbuki , sana laf taşıyanlar , mutlaka senden de başkalarına laf taşır. Sana iyilikte bulunayım derken kötülükte bulunduğunun farkına bile varmaz. Çünkü cahil insan cahilliklerinin bile farkına varmaz çok zaman.
Can dostum,
Bir de seni başkalarının görüşleri ile tanıyan yöneticiler, arkadaşlar, insanlar vardır. Ben çok zaman bana gelen dostlarımın “ Senin böyle olduğunu bilmezdik , insanlar seni bize yanlış tanıtmışlar” dediklerine şahit oldum. Onlara “ Sizin kendi bakış açınız yok mu ki , başkalarının görüşleri ile beni tanımaktasınız?” dediğim zaman hatalarını anlamaktalar ama iş işten geçmiş olmakta .
Canım dostum, güzel kardeşim,
Senin en sevdiğim özelliğinde dedikodu yapmaman , başkalarını bana anlatmaman , beni de başkalarına yanlış tanıtmaman , bir insan beni sorduğu zaman anlatmak yerine , getirerek benimle tanıştırman ve onun kendi gözü ile beni tanımasını sağlaman olmuştur. Bu özelliğin sana hayran olmama , seni gerçek manada sevmeme ve sana olan “gerçek dost böyle olur” görüşünü pekiştirmeme sebep oldu.
Canım dostum,
Bende seni gene kendi görüşümle tanıdım. Seni görünce içim ısındı. Geldim seninle konuştum. Bakışlarındaki sevgiyi anladım. Senin söylediklerine inandım, güvendim. Seni başkasına sorsaydım, onların söyleyeceklerine göre seni değerlendirseydim , gerçekten de seni tanımayacaktım ya da yanlış tanıyacaktım ve bir dostu kazanamadan baştan kaybedecektim. Dünya dostlarını tanımadan , yanlış görüşlerle tanıdığı için dostluklarını kaybedenlerle doludur.
Canım dostum, sevgili Kardeşim,
İnsanların kendine güveni yok. O yüzden kendine güveni olmayan insan bazen başka insanlara o kadar güvenmekte ki, bunu kendi görüşlerinin önüne bile almakta. Çok zaman Profesör, ya da yüksek rütbeli insanların bile danışmanlarına fazla güvenerek yanlışlar yaptıklarına şahit oldum.
Canım dostum sevgili Kardeşim,
Bu demek değil ki , insan kimseye danışmadan , kimse ile konuşmadan davransın. Bununla şunu demek istemekteyim ki , insan ne kadar insan ile danışırsa o kadar güzel olur. Ama bu iş sadece işlerin nasıl yapılacağı konusunda olmalı. Konu insan tanımaya gelince insan çevresini , yeni tanıştıkları insanları kendi görüşü ile tanımalı.
Canım dostum , sevgili Kardeşim,
Burada fizyonomi ilmi devreye girmekte. İnsanın karşısındaki insanın hal ve tavırlarından , vücut yapısından , davranışlarından o insan hakkında , kişiliği hakkında fikir sahibi olarak onları tanıması ve , ona göre davranması demek.
Canım dostum , sevgili Kardeşim,
Tarihte okuduğum, yakından tanıdığım bütün büyük şahsiyetler fizyonomi ilmini iyi öğrenmiş ve insanları tanımada çok az hata yaptıkları için de geniş çevrede , geniş coğrafyada sevilmiş ve tarihte iz bırakabilmişlerdir. Senin de bende iz bırakman bu bilimi sadece bana karşı değil, her dostuna karşı uygulamandan meydana gelmiştir. Bu şahsiyetlerden iki tanesini sayacak olursam 2. Abdülhamit ve Vali Recep Yazıcıoğlunu size sayabilirim. Bu insanların hayatını bir kere daha dikkatle okursan o zaman ne anlatmak istediğimi iyi anlayacak ve bana hak vereceksin mutlaka.
Canım dostum,sevgili Kardeşim,
Hayatta başarılı olan insanlara baktığım zaman , bu insanların ne çok bilen , ne çok çalışan insanlar olduklarını gördüm. Hayatta başarılı olan insanların ortak özellikleri bilgilerini uygulamaları ve insanları iyi tanıyarak onlara , onları üzmeyecekleri, onları sevgi ile ikna ederek , yani onlar üzerinde etkili olarak , onları etkilemeleri sayesinde başarılı olduklarına şahit oldum .
Sevgili dostum ,
Sen de aynen beni sevgin ile , ilgin ile, davranışlarınla beni sevdiğini, bana güvendiğini ve beni dost olarak kabul ettiğin gibi. Bu da seninle olan dostluklarımızın pekişmesine sebep oldu işte . Bu duyguların aynısını bende sana karşı beslemekteyim. Bu güzel duyguları beslemek , sana ve insanlara karşı kin beslemekten, çok daha güzel duygular olduğuna inandığım için sana anlatmaktayım.
Canım Kardeşim , sevgili dostum,
İnsanların çoğunluğu , insanları iyi tanıdıklarını zannederler. İnsanları sevdiklerini , insanların da kendisini sevdiğini zannederler. Ama eğer o insanlar belli mevki ve makamdaysalar, ellerinde bir başka güç varsa , o güçten dolayı kendilerine saygı duyulduğunu hiç fark edemezler. Öyle insanlar tanımaktayım ki , emeklilikleri bunalımlar, yalnızlıklar , sevgisiz bir dünyada , kendisini değersiz hisseden insanlarla doludur. Bu insanları iyi tanımamaktan , her yüze güleni dost zannetmekten meydana gelmekte.
Sevgili kardeşim,
Öyle dostluklara da rastlamaktayız ki, “Dostluk dediğin , dostluk dediğin böyle olur işte” deriz Bu bizim dostluğumuzu tarif eden bir dostluk değil mi ? Gerçek dostluklarda aynen böyle olmalı değil mi ? İnsanlar bunları anlasalar sorunlar yaşamayacaklar ama , nedense kendini bilgili zannedenler , o an akıllarını kullanamayınca işte insanları yanlış anlamaktalar , yanlış tanımaktalar. Atalarımız derler ki , “ Hırs , kibir , aşırı ihtiras, insanın kalbine ve beynine girdiği zaman , akıl oradan uzaklaşır” Ne güzel bir sözdür bu. İnsanın aklını kullanamaması durumunda başkaları onu aklını kullanarak , onları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmekteler işte . Allah seni ve beni böyle yanlış yönlendirmelerden korusun.
Canım dostum,
Bizlerde kendi aklımızı kullanarak dedikodulardan , yanlış yönlendirmelerden uzak kalmalıyız. Dedikodu ile hareket edenler , “ İnsanlar ne der ? “ i aşamayan kısır döngülerde yuvarlanan insanlardır. Bizler başkaları için yaşamıyoruz ki “ Başkaları ne der?” e saplanıp kalarak , kendimizi toplumun esiri edelim. Önemli olan bizim davranışlarımız ve sevgimiz değil mi ? Bizim aklımız mı yok ki başkalarına danışalım? Bizler insanlara sevgi verelim. Bilgimize ihtiyacı olan insana da bilgimizi doğru verelim ki , o da kendi doğrusuna ulaşsın.
Sevgili Kardeşim,
Başkalarının dedikodularını “ Senin hakkında böyle düşünüyorlar” diyerek bize getiren insanlara karşı tedbirli olalım. Şunu bilmeliyiz ki , bizi seven insanlar , hakiki manada iyiliğimizi isteyen insanlar , bize karşı olan eleştirilerini dedikodu olarak başkalarına anlatmaz ve bize bildirirler. Mektuplarla anlatırlar. Mektuplarımıza bizi ikna edecek cevaplar yazarlar. Olmayacak şey istemişsek , neden olmayacağını da bizlere bildirirler.
Canım dostum, sevgili Kardeşim,
Hayatta iz bırakan insan olmak istemekteysek, kendi kişilik yapımızdan , kendi fikirlerimizden taviz vermeden , insanları dinleyerek ama dedikodularını dinleyerek değil , onların işe yarar fikirlerini dinleyerek, dedikodu olmayan saçma konuşmalarını da ciddiye almayarak ama en doğru ve en son kendi kararımızı dikkate alarak , insanları bu açıdan değerlendirerek en güzel ve en az hatalı kararları alarak hayatta güzel dostlukları ve mutlulukları yaşamanın huzuruna ereriz .
Seni muhabbetle kucaklamaktayım.
Dedikodudan uzak bir dünyada sevgi ile dostluklar dilerim.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Sevgili Turan bey,
Yazınızı başından sonuna kadar okudum ve yazdıklarınıza elbetteki katılmamak mümkün değil. Fakat kendi fikriyatımda ve konuşmalarımda sıkça dile getirdiğim bir konu var ki, onu da sizinle paylaşmak istiyorum. Her insanın iki gözü var evet ama iki göze sahip olmasına rağmen her insan aynı şeyi göremiyor. Yani demem o ki, bir insanı tanırken yapacağımız gözlemler yada sizin de bahsettiğiniz fizyonemi bilgisi çerçevesinde değerlendirirken izlenecek yol her insan için farklıdır. Şunu söyleyebiliriz, herkes fizyonemi bilgisine sahip olamaz çünkü bu ciddi bir birikim ve hayat tecrübesi işidir. Öyleyse sırf kendi gözlemimizle bir insanı tanımak meselesi kısmen yanlış oluyor. Çünkü bizim göremediğimiz yada gözlemleyemediğimiz konular bilgimiz dışında kaldığı için değerlendirmelerimizde eksik ve kusurlu olacaktır. Ama şöyle diyebiliriz, herkesin sözüne kulak asmayalım dinleyeceğimiz insanları da seçerek davranalım dersek belki daha mantıklı ve akıllıca bir yaklaşım sergilemiş oluruz. Çünkü hayat konusunda ve fizyonemide birikimli insanlardan fikir ve görüş almak hiçte yanlış değil bence. Mesela hayat tecrübesine ve fizyonemi birikimine güvendiğimiz bir kişiden fikir almak yanlışta olmasa gerek.
Bütün bu sebeplerle yola çıkarsak, dedikodu yapmayı elbette doğru bulmuyorum ama herkesin içine bir bilinç verebilmek mümkün. Çünkü kötü kişiliği toplum içinde aşikar olmuş bir insanı kendi yeteneklerimiz ile tanımaya da çalışmanın çokta bir anlamı olmaz. Yüz kişinin kötü dediği bir kişiyi hala tanımaya çalışmakta bence zaman ve mek kaybından öte geçmeyeceği gibi bize bir fayda da sağlamayacaktır. Bu konuda ben de en az sizin kadar uzun bir yazı kaleme alabilirim. Çünkü bu konuda ben de zaman zaman konuşmalar hazırlamış birisi olarak yazınızın büyük bölümüne katılmakla beraber bu konuyu da anti parantez belirtmek gerektiği düşüncesini sizinle paylaşmak istedim.
Son birşeye daha değinip düşündüklerimin bu kağıda dökülmüş haline şimdilik son vermek istiyorum. Bir insanı tanımak ve hakkında bilgi edinmek için poliste birçok kişinin ifadesine başvuruyor ve netice de doğruya ulaşıyor. Yani insanların fikrine başvurmak kötü değil ama bir düşünceye saplanıp kalmak kötü.
Soruşturmak ve araştırmak, farklı bakış açıları ile bir insanın insanlar üzerinde çizdiği profili ortaya çıkarmaya çalışmak bence yanlış olmamalı. Bir de şu var ki, insanın bu dünyada ki en büyük gayesi arkasında hoş bir sada bırakabilmek olmalı. Bu çerçeveden bakarsak eğer, arkasında hoş sada bırakabilecek karakter ve kişilikte olan insanlar zaten toplum genelinde kabul görmüş insanlar demektir ve bu insanları tekrar araştırmaya ve soruşturmaya da gerek yoktur. Birçok üst düzey müsabakada derece almış bir sporcunun hala o spor dalını iyi başarıp başaramadığını test etmek ne kadar doğru değil ise; insanların aleminde iyi bir çizgi çizebilmiş insanları da tekrar tekrar tanımaya çalışmak aynı derecede gereksiz bir uğraşı olur. Tersi bir durumu da bu merkezde değerlendirebilirsiniz. Yani kötü kişiliği artık herkesçe bilinen birisini sırf başkalarının ağzına bakmamak için yok ben kendi bakış açımla tanıyacağım demekte çok mantıklı değil zannımca.
Sanırım ifade etmek istediklerim anlaşılmıştır.
Sevgi ve muhabbetle kalınız.
"..Canım Kardeşim , sevgili dostum,
İnsanların çoğunluğu , insanları iyi tanıdıklarını zannederler. İnsanları sevdiklerini , insanların da kendisini sevdiğini zannederler. Ama eğer o insanlar belli mevki ve makamdaysalar, ellerinde bir başka güç varsa , o güçten dolayı kendilerine saygı duyulduğunu hiç fark edemezler. Öyle insanlar tanımaktayım ki , emeklilikleri bunalımlar, yalnızlıklar , sevgisiz bir dünyada , kendisini değersiz hisseden insanlarla doludur. Bu insanları iyi tanımamaktan , her yüze güleni dost zannetmekten meydana gelmekte..."
***
Değerli Turan Yalçın,
Yazınızı baştan sona okudum. Her paragrafınız ve her sözcüğünüz insana faydalı mesajlar vermekte.
Gerçi, siz dostunuza yazmışsınız ama bu mektup bence tüm insanlara yazılmış gibi. Ne güzel!..
Dedikodu, toplumumuzda ve dünyada en geçerli akçe olmaya devam etmekte. Tarihe de vardı ve şimdi de var. Gelecekte de olmayacağına dair hiç şüphem yok.
Çünkü, insanın doğasında bu en kötü olumsuz özelliği var. Belki GEN bilimi buna çözüm bulur ve hastalıklı olan DEDİKODU GENİNİ alıp çıkartır.
Çok yuvalar dedikodu ile yıkılmıştır.
Bir çok cinayet dedikodu yüzünden işlenmiştir.
Kısacası adliye terazilerinde çok örnekler üst üste dava günlerini beklemektedirler.
Paylaşımınıza sonsuz teşekkürler.
Beğeniyle okudum yazınızı ve ibretlik örnekler dizilmiş...
Yüreğinize sağlık.
Sevgi ve ışıkla...