duygusal buzlaşma
Yaz sonu. Çakıl taşları kaplı sahilde kimsecikler yok. Vakit öğlen. Rüzgar hafif ve ılık esmekte. İki küçük çocuk ellerinde sakız paketleri, belli ki satışa mola vermişler, yol kenarında oturuyorlar. Gelip geçen arabalar havayı egzoza boğuyor. Deniz, bu manzarada yabancı biri gibi sessizce uzanıp gidiyor.
Burası büyük kente sapa kalan yerlerden. Kendisiyle baş başa. Fakat kente bulaşan yüzü çocuklardan belli. Az ilerdeki varoş mahalleden geldikleri kıyafetlerinden anlaşılıyor.
Erkek olanı daha büyükçe. Kız ise on yaşlarında var yok. Kirden bukle bukle olmuş saçları kapkara gözleriyle kartpostal çocuklarına benziyor. Mahallenin çirkef sularıyla oynayarak büyüdükleri gün gibi açık. Şimdi de para kazanma derdindeler.
Küçük kız ağlamaklı;
--Abi ver paramı, diyor.
Çocuk , yoldan geçen arabaları kayıtsızca izlemekte.
--Senindi, şimdi benim param oldu, diyor.
--Babam, akşama soracak. Ne vereceğim ona? diyor kız, yalvarır gözlerle.
Çocuk alaylı gülüyor:
--Babam, akşama içecek, onun yerine ben içerim daha iyi, diyor.
--Ama beni döver, para olmazsa.
--Kız, ben mi döveyim, baba mı dövsün ? Seç hadi, diyor çocuk, kıkırdayarak.
Küçük kız, susup bakıyor yola, gelen geçen arabalara dikkat kesilmiş gibi. Anlıyor ki konuşma burada bitti.
O sırada eski bir Renault marka, beyaz bir otomobil yaklaşıyor yanlarına, çakıl taşlarına aldırmadan, oradaki akasya ağacının altına gürültüyle park ediyor.
Çocuklar, bir müşteri yakaladık mı diye ilgiyle izliyorlar.
Otomobili kullanan bir delikanlı. Yanında genç bir kız var. Liseli gibiler. En fazla on sekiz yaş. Kız, esmer, alımlı, iri gözlü. Soğuk bir ifadeyle bakıyor çocuklara. Delikanlının yüzünde huzursuz bir tebessüm. Sanki çok can sıkıcı bir haber almış da, ne yapacağını bilemez halde.. Sigara çıkarıp yakıyor. Kıza da ikram ediyor, kız bir omuz silkip reddediyor.
--Okan, niye durduk? Gidelim, ne işimiz var burada?
--Dur bakalım, seninle bir hesabımız var değil mi? Hesap ödenmeden nereye? Büşracık, diyor, alaycı.
--Benim verecek hesabım yok, sana her şeyi anlattım, diyor Büşra.
Okan, kızı yan gözle kesiyor;
--Yesinler senin anlatmanı. Kızım bana sökmez bu laflar.
Büşra, umursamaz bakıyor. Susuyor. Okan, cebinden, bir çakı çıkarıyor.
--Şunu görüyor musun? Küçük olduğuna bakma, diyor, pis bir sırıtışla.
Sonra sakızcı çocukların kendilerine yaklaştığını görünce, bıkkın bir sesle bağırıyor.
--Bir de sizinle mi uğraşacağım veletler, defolun buradan.
--Buyur abi, sakız mı istediniz? diyor çocuk yaklaşarak.
Okan, yere bir tükürük fırlatıp;
--Ne sakızı, defolun gidin başka yere, hadi !
--Bari sakız al, öyle gidelim, diyor çocuk.
--Bas git dedim, yoksa..
Çocuk, direniyor.
--Kızla şey edeceksiniz, değil mi? Yok öyle bedavadan gitmek, parasını ver gidelim, diyor sırıtarak.
Büşra;
--Bırak ya uğraşma şunlarla, diyor, öfkeyle.
Çocuk gülerek,
--Madem para yok, biz de seyrederiz, siz işinize bakın, diyor.
Büşra, rahatsız kıpırdanıyor:
--Okan hadi, gidelim buradan. Gitmek istiyorum, diye bağırıyor.
Okan, bir Büşra�ya bir de çocuğa bakıyor, sonra kahkahayla gülüyor;
--Vay, sana en büyük ceza, işte ayağımıza geldi. Hadi bakalım, bize bir göz banyosu yaptır, üstündekileri çıkar.
Büşra, gölgelenmiş yüzüyle yardım ister gibi bakıyor Okan�a;
--Bu kadar saçmalık yeter, hadi gidiyoruz, diyor, umutsuzca.
İki erkek, anlamlı bakışıyorlar, Okan elindeki çakıyı kızın burnuna tutup;
--Hadi, bizi bekletme, diyor.
--Okan, sen ciddi olamazsın. Şaka da bir yere kadar. Lütfen artık canım sıkıldı.
Ama Okan, onu bir eliyle sıkıca kavramış, diğer eliyle de bıçağı yüzüne yaklaştırmıştı. Çocuk, delice gözlerle izliyordu. Büşra bir iki uğraştı ama, kurtulamadı.
Tam o anda küçük kızla göz göze geldiler.
--Ne olur bana yardım et, git polis çağır, dedi.
Küçük kız, boş gözlerle bakıyordu Büşra�ya, sanki ortada olağan dışı hiçbir şey yoktu. Sonra dönüp abisine baktı. Abisi güldü;
--Abla, bu kız benim kardeşim, ben ne dersem onu yapar. Hele sen bir soyun da Huri neymiş görelim.
Büşra şimdi ağlamaya başladı. Yalvarıyor ve ağlıyordu. İki erkek, onu çekelemeye başladılar. Küçük kız seyrediyordu bir koyun kadar anlamsız gözlerle. Tanıdık sahnelere bakar gibi.
Üç gün sonra deniz kenarına vurmuş bir genç kız cesedi bulundu. Elleri arkadan bağlanmış, üstü başı lime lime �On gün sonra da Okan yakalandı. Küçük çocuk bulunamadı.
Gazeteler, Okan�ın ifadesindeki şu noktaya işaret ediyordu;
--Çok direndi, halbuki yapacağı şey gayet basitti.
3. öykü / Müget
25.09.09 // 00:10
YORUMLAR
Sevgili Müget,
Acı gerçekler.Ne zaman değişecek erkeğin kadına bakış açısı. Duygusuz ve ruhsuz bir toplum. Daha geçenlerde bir arkadaşım ana caddede cinsel tacize uğradı ve kimse yardımına koşmamış. Bunu anlamak çok zor.Yozlaşma nereye kadar bilmem ki...
Güzel bir anlatım..Sade ve akıcı...kutlarım
saygı ve sevgilerimle...
Büyük bir yozlaşmanın tortusu üzerimizde.. bıraktım artık yğamur olmayı diyor gökyüzü.. lapa lapa irin yağıyor her yanımıza.. karşıdındaki insanı tanımayan kızmı suçlu? yoksa anası babası kızkardeşi olan arkadaşları olan erkek mi suçlu?
sevmenin veyahut sevilmenin gururu yokmu? yoksa herşey iki bacak arası kadar mı?
insan gerçekten severce sevdine kötü kondurmaz derler.. oysa şu zaamanda bizzat kötülüğün içine itenler yine kendileri..
kim yardım isterde biz yardım etmeyiz.. ki bir hayvan bile yardıma muhtaçken yardım elini uzatırız.. birimizie birşey olduğunda bağırır çağırırızda..
hadi varsayalım öyküde kız kötü bir kızdı öyle bile olsa yardım etmek gerekmezmiydi? bir insan bir başka insana ne kim nasıl olursa olsun zorla birşeyi dikte ettirebilir mi?
suçlu kim psikolojisi?
duyar gibiyim; kız suçlu, çocuk suçlu, ona yardım etmeyenler suçlu..
hepimiz suçluyuz.. yozlaşmaya katkısı olan herkes suçludur..
ben sen o biz herkes..
Sevgili Müget,
Öncelikle kaleme aldığın hikayeden çok etkilendiğimi belirtmeliyim.
Toplumumuzun en çirkin yarasına parmak basmışsınız. Haftalardır televizyonlarda izlediğimiz Münevver Karabulut cinayeti geldi hemen aklıma. Adı ister Münevver olsun ister Büşra, sonuç değişmiyor maalesef. Gözü dönmüş ve şehvetine bütün benliği ile yenik düşmüş bir gençlik yaşantısı var. İdealler sümen altı olmuş ve hedef olmayan bir hayat tarzı ile geleceğe umutsuzca bakan bir gençlik yetişiyor maalesef. İşimiz çok ve yolumuz uzun. Ama bu yazınızla bir kez daha anladım ki, bu ve benzeri olaylara dertlenen sadece ben yada benim gibi birkaç kişi değiliz. Rabbim gençliğimizi ıslah eylesin.
Böyle olayların yaşanmışlığına şahit olduğum zamanlar erkekliğimden utanıyorum ve defalarca yazıklar olsun çekiyorum içimden. Canını kaybedenlere döktüğüm gözyaşı da ayrı bir konu. Dayanamıyor yüreğim ve körpecik bedenlerin o taze beyinlerin basitten de basit birşeye kurban gitmelerine yüreğim yanıyor. Şuan bile gözlerim doldu. Yazık ki yazık.........
Bir insana bakarken sadece emel ve arzularımız çerçevesinden bakmanın tarifsiz sancısı bu hikayede geçenler. Halbuki çok değil iki dakikacık o insanın da bir ailesi sevdikleri ve sevenleri olduğunu düşünebilse ve bir an için nefsinin ve şeytanın dizginlerinden kurtulup akıl ve mantığın süzgecinden bir geçiriverse yapacaklarını daha düşünce halinde iken bu çirkin emeller darmadağın olacaklar aslında. O sebeple gençlerimize ilgi, alaka ve değer verdiğimizi göstererek onlara ve onların dünyalarındaki olup bitenlere zaman ayırmamız gerekiyor. Yoksa gerçekten günün birinde bütün birikimimiz olan bugünkü halimizi (vatan, toprak, bayrak, millet) emanet edeceğimiz kimse kalmayacak ne yazık ki.
İşimiz çok, yolumuz uzun. Allah hepimize güç kuvvet ve sabır versin.
Sevgi ve muhabbetlerimle
erkek egemenli toplumun hastalıklı erkek tiplerinden sadece iki örnek... içerisinde bulundukları konum nasıl olursa olsun eğer insanlarımız duygularını kaybetmişlerse ya da sahip olamamışlarsa oturup düşünmek lazım hem de çooook düşünmek lazım çoookkk mügetçiğim... umarım bir an önce geçeriz bu cehaletlerin önüne yoksa bu cehalet alıp götürecek bizleri bir yerlere tıpkı yazıdaki kızımızın gittiği yere...
sevgilerimle müget...
Küçük kız, boş gözlerle bakıyordu Büşra‘ya, sanki ortada olağan dışı hiçbir şey yoktu. Sonra dönüp abisine baktı. Abisi güldü;
--Abla, bu kız benim kardeşim, ben ne dersem onu yapar. Hele sen bir soyun da Huri neymiş görelim.
Büşra şimdi ağlamaya başladı. Yalvarıyor ve ağlıyordu. İki erkek, onu çekelemeye başladılar. Küçük kız seyrediyordu bir koyun kadar anlamsız gözlerle. Tanıdık sahnelere bakar gibi.
Üç gün sonra deniz kenarına vurmuş bir genç kız cesedi bulundu. Elleri arkadan bağlanmış, üstü başı lime lime …On gün sonra da Okan yakalandı. Küçük çocuk bulunamadı.
Gazeteler, Okan’ın ifadesindeki şu noktaya işaret ediyordu;
--Çok direndi, halbuki yapacağı şey gayet basitti.
..................................................
dokundu-n yine.
yine yaşamın gerçeğine parmağınla dokunmuşsun inci çiçeğim.
yine bize
bir şeyler, yeni durumlar hatırlatmışsın harika gördüğüm ve hayranlıkla ördüğüm öykünde.
öykünde, kelimeleri, diyalogları ve akışı yerli yerinde kullanmışsın.
TEREDDÜTSÜZ 10 PUAN verdim.
Büyük saygımla.
Çok sevgimle
dostum.