Kızsal muhabbetler(13)........
Saat tam olarak 13.13 Leyla ve Seda birbirlerinden habersiz evden adımlarını attılar. Seda dua okur çıkmadan önce Leyla bişey okumaz, gülümser ve çıkar.
Çıkışlarındaki tek ortak nokta, saat uyumu Leyla da Seda da uyumlu saatlerde çıkarlar 10.09 değil asla,10.10
ya da 20.02 değil, 20.20.
Bir mantığı var mıdır? Yoktur ama onlara göre var, bunun adı farklılık, saçma da olsa farklılık işte.
Seda kırmızı giymiş, Leyla yeşil.Merdivenleri iniyorlar.
Dakikalar sonra;
İkisi de birbirlerinden habersiz, farklı duraktalar.İkisine de beğeni bakışları var.Leyla korkmadan sert bakar , oysa Seda ürkektir ,başı hep önde.
Leylanın otobüsü geldi, boş yer buldu, oturdu ,çantasından kitabını çıkardı. Kitabın üzeri yazılarla dolu ,sevdiği cümleleri çizmiş.Seda pek karalamaz kitaplarını.Üzeri karalanmış bir kitap varsa elinde, mutlaka Leylanındır.
Çay lekesi bile var şuan okuduğu sayfada,yukarıya bir şeyler yazmış bir söz:
’’....sevdiklerimizin hayatına ya erken girer ya da geç kalırız.Bütün aşk dramları da bundan doğar.’’Murathan Mungan.Bu sözü bu kitaba niye yazmış, hatırlamıyor.Okuduğu kitap bir psikolojik roman.Çantasından kalem çıkardı okumakta olduğu cümleyi sevdi:
’’Dünyanın ritmindeki bazı vuruşları kaçırmışlardı’’.......... Ne güzel bir cümle, ne kadar anlamlı, kendi yitirdiği vuruşları düşünecekti ama onun dünyası yekpare bir halde süregidiyordu. Ritimsiz ,sevgisiz, sessiz ve içinden hala sevdiğine sensiz ah sensiz diyerek.......
İşte şimdi İlkay Akkaya olacaktı ki o güzelim şarkısı ’’ah sensiz’’
Güneş küsmüş şalkımıyor ah sensiz
Zerdali güzeli gözlerinle bak bana
Keder eş oldum yenemiyorum ah sensiz
Baldan tatlı sözlerinle gül bana
Leyla bu şarkıyı söylerken içinden, Seda da otobüse bindi .O yer bulamadı yinede ayakta okuyacak kitabını.
Haşmet Babaoğlu’nun bir kitabı.Seda pek sevmez ama Leyla verdi güzel oku diye.
-Şuna bak ya ne diye çizersin be kızım şu kitapları
İşte o çizilen cümle:’’Çılgın aşk, sokakta üşürken sıcak evimizde akılla sevişiriz çoğu kez öyle değil mi?’’Seda gülümsedi:
-Ahhhh Leyla burda bile içinde sevişme geçen cümleyi çizmiş.Üstelik sevişmek kelimesi çift çizgi, manyak bu kız.
Seda bir an kendisini düşündü .Onun niye cinsel istekleri yoktu.Evlenince kesin vajinismus olacak.Leyla niye böyle? Ya kendisi.Sonra ülkedeki kadın kimliğini düşündü.Küçücük bir kıza ,üstelik kız denemez çocuk daha ,bir ailenin namusu verilmiyor muydu?
Kızlık zarından sorumluydu, korumalıydı onu. Birisi ona bişey yapsa o or.spu yaftası yerdi. Oysa erkekler hiçbişey korumak zorunda değildi hatta bakir erkek yadırganırdı.Erkek çocuklarını nasıl sevilir bu toplumda? ’’Aman ablası büyüyünce çok canlar yakacak bu’’ derlerdi oysa canı yanan kendi kızları da olabilirdi.
’’Benim oğlum kimsenin canını yakmayacak ablası ’’diyen yoktu bilakis ’’tabi yakacak hem de ne canlar yakacak ablası’’ denilirdi.
Leylayı unuttuk iniyor Şebnemlerin eve gidecek Seda yok, Şebnemle yapacaklarını bilse öldürür Leylayı ,o yüzden söylemedi.İçecekler.Şebnem şarap seviyor en ucuzundan aldı ,oysa Leyla rakı sever.Leyla:
-İyi ki Seda’ya söylemedim gene başlar, günah Leyla ,bir damlası bile günah yapma!
İçmek istiyor, sek içecek hem de ,şişenin dibine vurana kadar içecek.
Seda kitabın sonuna geldi zaten azıcık kalmıştı ,son cümleler:
’’Sen benim kurduğum en parlak hayaldin
Kavuşmamız kadar ayrılığımız da güzeldi
Şimdi en büyük hayal kırıklığımsın benim’’
Seda annaesine hediye almaya gidiyor.Leyla’yı merak etti neden hiç mesaj atmadı şu Şebnem denen kızla da fazla samimiler.Seda bunları düşünürken Şebnemle Leyla sofrayı kurmuşlardı içiyorlardı .Leyla açtı İlkay Akkaya’yı ohhhhhhhhhh be!
’’Diken sarmış güllerini deremiyorum
Gülden nazik ellerini uzat bana’’
-Leyla bağırma ya!
Leyla avaz avaz şarkı söylüyor, sarhoş oldu.Şebnem sünger gibi çekiyor ama sarhoş olmadı.
-Eyvah Leylayla çekeceğimiz var şimdi başlar ağlamaya.
-Leyla sus ya!
-Susmayacağım ne var lan?Şebnem şiir oku bana, ağlamak istiyorum, aşka dair hadi!
Şebnem Leyla’nın huyunu biliuyor, okumasa yaygarayı koparacak şimdi.
-Tamam sesiz ol okuyacağım.
ÇOCUKSUN SEN
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin ka..........
-Yeter okuma çocuk değilim ben, salağım ,aşk yok ve ben dünyanın artasında oturmuş aşka ağlıyorum!
-O bir film adıydı sanki...
Leyla ağlamaya başladı bile.Leyla’nın gözyaşları dökülürken Seda annesine hediye bakıyordu ,güzel bir penye dikkatini çekti. Boşanma işi yüzünden morali çok bozuktu annesinin ,belki mutlu olurdu.Leylaya da bir hediye alacaktı ne alsaydı?En iyisi kitap almak diye düşündü.
Dakikalar sonra;
Seda bir kitapçıda.Epey baktı sonunda Doğan Cüceloğlu’nun kitabı gözüne çarptı ,severdi bu adamı Leyla da severdi, rastgele bir sayfa açtı:
’’Düşündüğünüz gibi yaşamayı istediğinizde çevreniz ıssızlaşır,yalnız kalırsınız.Yanlızlığınız size kendi oluşumunuzu sunar ve kendinizle gerçek anlamda yüzleşirsiniz,karar verirsiniz.
Ya maske takıp yalan,riya üzerine kurulu bir yaşamda koşturursunuz ya da kendiniz olup herşeyi göze alırsınız.Bir başınalık ve gözealış ,gecikmişliği,unutulmuşluğu sunsa da onurlu ve sade bir yaşamı sunar ve bu yaşam aslında hiç kimseciklerin erişemediği sıcaklıktır,arılıktır,dinginliktir...(Suzan Samancı)
Evet Leyla sevecek bu kitabı Seda kitabı aldı ,otobüse bindi, eve geri dönecek ,en arka koltuğa geçti. Bir kamyon geçiyor otobüsün önünden arkasında bir yazı:
’’Cehennemde mevsim yok ,yanacaksın güzelim’’Seda gülümsüyor şuan O sesli gülmez Leyla olsa kahkahayı patlatmıştı.Seda dış dünyaya endeksli yaşıyor, Leyla kendi dünyasına endeksli.Hangisi doğru?
Belki de ortası.............
Leyla salya sümük ,habire içiyor.
- Oku hadi ya devam et şebnemmmmmmmmmm bak giderim oku hadi!!
-Ya tamam tamam!!
Gülüşün Eklenir Kimliğime
Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur zaman her gece
Her gece yeni bir savaş baslar
acı ses olur, ses deli yağmur
Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime.
-Leyla yeter sus ağlama ya.Memlekette o kadar derdi olan var b.k mu var zırlama bak bi tane çakıcam şimdi.
-Ahmet telli miydi okuduğun?
-Evet O’ydu fark ediyo mu? Fıkra bile okusam ağlıyosun nasılsa.
Leyla şarkı söylemeye başladı Zeki Müren ’’Gözlerin Doğuyor Gecelerime’’
Ne mektup ne haber gelmiyor senden
Söyle de bileyim bıktın mı benden ?
Her akşam güneşin doğduğu yerden
Her akşam güneşin doğduğu yerden
Gözlerin doğuyor gecelerime...
-Leyla biraz daha ağlarsan dövecem seni!!
-İyi ya susyorum.
-Suuuuuuuuuuuussssssssssssssssssss!!!
YORUMLAR
gelde tutup alnından öpme bu kzı..baldızım seviyorum seni..ama şeyy..hani yine karşı cinse dair birşeyler olsun istiyoruz aslında.yani bu KıZSAL MUHABBETLER'i okurken kadınlar matinesinde mecburen olmak zorunda olan erkeklerin mahcubiyetini yaşatma bize, birazda bizden bahsetseniz diyorrum üstadım..yani biz erkeklerde burada kendimizle ilgili bişeyler bulsak acep kızlar neler konusuyor bizimle ilgili, neler hissederler olaylar karsısında...yani ne bileyim işte anladın sen onu :)
Seda dış dünyaya endeksli yaşıyor, Leyla kendi dünyasına endeksli.Hangisi doğru?
Belki de ortası.............
hayat benim,nefesimden,ağzımdan çıkan her sözden, benim doğrularımdan/yanlışlarımdan, yaşam tarzımdan, hayata bakış açımdan,günahımdan/ sevabımdan benim sorumlu olan...sorgusu benim içimde..nasıl yaşamam konusunda ben karar vermeliyim...prensiplere,kurallara göre değil,benim prensiblerim kurallarıma göre kendi yaşam çizgimi kurmalıyım..çizgi içi sıkışıp kalmamalıyım,taşmalıyımda..
beni anlayan anlar anlamayan yorumsuz kalsın..herkes kendini önce incelesin, çözsün ,özümsesin,tanısın,kabul etsin ve sorguya çeksin..sonra başkalarını eleştirsin diye düşünenlerdenim bende...leyla gibi...
sevgili şükran kızlarımızın bugüne kadar sohbetlerini paylaştığın yazın çokça güzeldi...ama bu günkü yazın çok daha güzeldi..
dolu dolu yazını ve yüreğini kutlarım...
sevgimle,,
Sizin Leyla ile çok benzer bir arkadaşım var :) Garip ama onun adı da Leyla.Kitapları altını çizerek okurmu bilmiyorum ama yazar... hemde kalemi kağıttan kan akıtırcasına kullanır,göz yaşları durmaz yazarken ,kafasıda hafif çakırdır çok zaman.Rakı ve viski sever.Aşkınıda cesurca yaşar , acılarını da...Dolu dolu yaşamak bu galiba...Karakterlerin bu kadar benzemesi şaşırttı beni:)
Ya maske takıp yalan,riya üzerine kurulu bir yaşamda koşturursunuz ya da kendiniz olup herşeyi göze alırsınız.Bir başınalık ve gözealış ,gecikmişliği,unutulmuşluğu sunsa da onurlu ve sade bir yaşamı sunar ve bu yaşam aslında hiç kimseciklerin erişemediği sıcaklıktır,arılıktır,dinginliktir...(Suzan Samancı)
Leyla ile Seda'nın söyleşilerinden çok şeyler öğreniyoruz doğrusu...
Onlarsız günlerim geçmez oldu...
Yine her zamanki gibi güzeldi...selamlar...
diken batmış güllerimi deremıyorum
gül"den tatlı sözlerınle gül bana......ah o ilkay..ilk aşkım benim..tanısmıstık bir keresınde ..o"nu cok sevdiğimi bilen bir dostun yardımıyla..aşkımı söyleyecektim ilkay"a. tam ben konuya girmek üzereyken geldi kadının biri o mendebur cenesiyle aramıza giriverdi... aa ilkay kızım seni cok seviyo dedi..e ilkay da ona dödü yüzünü..bir ask baslamadan bitti..)))...
bir de hırpalanmış kitaplar güzeldir..karalasın Leyla..