Ay Geceye Doğardı...
Sonbahar da yazdan kalma güzel bir gündü…Havanın berraklığı sonbaharın hüznüne karışıyordu…Çamlar ve defnelerden başka bütün ağaçlar allı sarılı renklere bürünmüştü.
Kırmızıyı hüzne çevirebilen tek mevsimdi sonbahar..
Yapraklar her an düşmeye hazır gibiydi..
Zamanı gelmişti artık hazırlıklar bitmiş göç başlamıştı yayladan…Vargit çiçekleri açmıştı kırlarda.. köylere inmeye başlamıştı yayla sakinleri..
Kimi hazırdı gitmeye, kimi hazırlıklara devam ediyordu…
Deniz dalgaları da sonbaharla hırçınlaşmış sahile şiddetle vuruyor, rüzgar dalgalara eşlik ediyordu…Sarp kayalar denize set oluyordu adeta ve kayalarla bütünleşmişçesine bir kadın, denize bakıyordu…
Gözlerinde ki yaşlar rüzgarla savruluyordu…Saatlerdir orada öylece duruyor,hareket etmiyordu..Ara ara kızarmış burnunu ve akan yaşlarını silerek:
‘’Ben ne yaptım…Bunu kendime nasıl yaptım.’’ diyordu
Yılların yorgunluğu çökmüştü gözlerine…Sararan yapraklar misali solgundu yüzü…Durmadan ağlıyordu..
‘’Ben ne yaptım…Bunu kendime nasıl yaptım’’ diyordu yine…
Bir adım attı boşluğa…Bir müddet öylece kaldı..Sonra geri çekti..Belli ki karar veremiyordu..Dönüp arkasına baktı. Nereye ya da kime baktı bilinmez..Akan yaşlarını sildi tekrar elinin tersiyle…:
‘’Allah’ım…
‘’Allah’ım..Yüzüm yok…Huzuruna gelmeye yüzüm yok…’’sözleri tekrar tekrar döküldü titreyen dudaklarından …
Yere çömelerek yüzünü ellerinin arasına aldı,katıla katıla ağlamaya devam etti…
Vakit bir hayli ilerlemiş,gün geceye dönmüştü…Denizin dalgaları daha sakin daha yavaş vuruyordu kıyıya..Kuşlar ağaç dallarına tünemiş zikrediyordu..Akşam sefaları açıyordu renk renk..Ay doğuyordu kararmış gönüllere, görmeyen gözlere…
Ne çok ağlamış ne çok yanmıştı kadının yüreği…Can dayanmaz,yürek dayanmazdı bunca ağlamaya..
Başını kaldırıp bir müddet baktı karanlık sulara..
Ağır ağır ellerini kaldırarak semaya:
‘’Ya Rab..!
.’’Ya Rab dedi.ağlamaya devam ederek.
’’ ben pişmanım..Hata yaptım günah işledim… Günahımı çok daha büyük günahla örtmeye,verdiğin canı almaya kalktım..Huzuruna gelmeye yüzüm yok….Başka kapımda yok gideyim…Affet…Ne olur affet… Affet Allah’ım… Sana sığındım…Sana sığındım…..
………’’
Hem ağlıyor hem de yakarıyordu rabbine…Akan her damla yaşla huzur buluyordu.. Sığındığı Rabbi ile hemmal oluyordu..Yaradan çok merhametliydi..Pişmanlıkla akan bir damla yaşı zayi etmez,Özden gelenle özü yıkar temizlerdi…
Pişman olmak ne güzeldi..hatadan yüz çevirmek…Sana döndüm diyebilmek ve sığınabilmek boynu büküp..
Af dilemek,huzur veriyor, istikamet Yüce Allah’a dönüyordu …
Açılan eller boş kalmıyor,akan yaş boşa akmıyordu. Pişmanlıkla olunca.,affediyordu yaradan,merhamet ediyordu…
Nice zaman sonra kalktı.Uzun uzun baktı karanlık denize…Yürüdü…Kim bilir beklide onu merak eden bekleyen ailesine doğru…
Yer gök şahit olmuştu haline.. Umutsuzluktan umuda dönüşüne..
Uçuruma attığı adıma, geri çekip ettiği tövbeye,pişmanlıkla akan yaşına,yakarışına… ve
umutsuzluk kıyısından, pişmanlık köprüsüne çıkışına...
Yağan rahmete şahit olmuştu gün..Şahit olmuştu gece…
Geceye ay doğar mıydı?
Doğardı…
Ay geceye doğardı….
Aysel Bahram