- 584 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
suyu tuzum, içindeki aşım, dibindeki aşkım
Güneş,dağların arkasına çekilip çoktan uyumaya başlamıştı.denizden hafif hafif esen meltem,yüzümü okşayıp ağaçları selamlıyordu. Yıldızlı gökyüzü bir örtü gibi sarmıştı üzerimizi. Ayda denizde misafirdi bu gece. Rum meyhanesinden çıkmış, denize doğru yürüyordum. Tabağımda bıraktığım birazcık balık, bir yudumcuk rakıda kalmıştı aklım. Mis gibi yosun kokuyordu sahil; sandaldan çekilen ağlar yosun kokuyordu. Çakıl taşları ayaklarımın altında konuşuyordu sanki. Oturdum; ayakkabılarımı çıkardım. Su, bir kadın misali tatlı tatlı okşuyordu çıplak ayaklarımı. Ohh! dedim. Dünya varmış.’’Hemen yanı başımda ki sandalın içinde bir adam olduğunu fark ettim. Canım birileriyle konuşmak istiyordu. Ayakkabılarıma elime aldım sandalın yanına gittim. Bir denizci feneri titrek titrek yanıyordu. Sokuldum;’’iyi geceler ‘’dedim adama. Başını, yavaşça öne eğerek cevapladı beni.’’hay Allah’’ dedim ‘’konuşmayacak benimle.’’Tam gitmeye davranmıştım ki
_Buralarda yabancısın herhalde? Daha önce görmemiştim seni ‘’dedi.
_Evet. İlk defa geliyorum bu kasabaya.
_Tatilci misin?
_Eh, öylede diyebilirsin. Adam birden ‘’Karam ! Karam ! ‘’diyerek seslenmeye başladı. An geçmedi ki gecenin içinden gece gibi karanlık bir köpek geldi. Sandala acelesi varmış gibi çıkıp adamın etrafında turladı. Biraz ekmek parçası alıp geldiği karanlığın içinde görünmez oldu.
_Karam ! dedi.can yoldaşım.Beş senedir birlikteyiz.Birlikte yaşarız.Birlikte çıkarız balığa.’’demek ki yalnızdı Beş senedir köpekle dostluk yaptığına göre…
_Birazda sana doldurayım mı beyaz sudan; içer misin ? ‘’Aklım rakıda kalmışken Hayır diyebilir miydim..
_Hadi doldur.(yavaşça şişeden su bardağına döktü rakıyı.
_Su ?
_Hayır!
_İyi mi içersin sen? Gençliğine güvenmeyesin hele? Bu hava bir çarpar da anlayamazsın.’’Doldurduğu rakıyı uzattı bana. Usulca sanki sandalın canını acıtmak istemiyormuş gibi oturduğu yerden indi, yanıma geldi. Denizin kenarına doğru küçük adımlarla yürüdü. Öylece elimde tuttuğum rakıyla kalakalmıştım.
_Sandaldaki tabağı al da gel! şuracıkta oturup can yoldaşlığı yapalım ‘’diyerek seslendi. Tabağı aldım.İçinde beyaz peynir vardı.
_ Feneri de getirme mi ister misin?
Ne tuhaf bir adamdı. Gülümsedim. Yanına gidip oturdum.Adam,pantolonunun paçalarını dizlerine kadar katlamıştı.Oda benim gibi yalınayaktı.Bir yudum rakı ardından da biraz beyaz peynir.elinde tuttuğu bardağı çakıl taşlarının arasında döndürerek yuva yaptı. Şimdi bardağı emniyetteydi. Denizin sesi kulaklarımda hoş bir tını bırakıyordu. Yakomozda ayrı bir duygu veriyordu geceye.Huzurluydum. Yaşlı adam,ben ve deniz…İşaret parmağıyla denizi gösterdi.
-İşte ! Suyu tuzum,içindeki aşım , dibindeki de aşkım !
-tuzunu anladım,aşını da anladım ama aşkını anlayamadım.’’Derin bir soluk aldı.
-Dinlemek ister misin?
-Severek.
‘Yıllar önceydi. Yirmi sekiz yaşındaydım.Kanımın kaynadığı,gönlümün coştuğu zamandı.Benim gibi bir balıkçı kızını sevdim. Ne sevgiydi ama ? Günüm,gecem,dilim,dudağımdı. Onunla yatar,onunla kalkardım. Gerçi şimdi de değişen bir şey yok. Neyse…Evlendik. Çok da mutlu olduk. Tok gözlüydü karım. Elindekiyle idare eder , hiç şikayet etmezdi. Balığa birlikte çıkardık. Ağları çekerdik sandalımıza. Kimi gün dolup taşardı ağlarımız, kimi gün bomboş. İdare ederdik anlayacağın. Beyaz martım derdim ona. Küçümen elleri,denizi kıskandıracak kadar mavi gözleri vardı. Batkımıydı gözümün içine coşuverirdim deniz misali,taşardım.Hayallerimiz…Hayallerimiz hiç tükenmezdi. Öyle büyük hayaller değildi. Biz , çocuk hayal ederdik.Etrafımızda fırfır dönen,güldü mü güller açan bir çocuk. ‘’ Adam, birden sustu.
-Sonra ? Sonra ne oldu ?
-Hele sabret.Sonra mı ?...
‘’Soğuk bir kış günüydü. Hava puslu. İnceden inceye de yağmur çiseliyordu.Para kazanmalı karnımızı doyurmalıydık. Kahvaltımızı yapıp çıktık. Ağlarımızı doldurmalıydık. Bilir misin balık yağmurlu havada bol olur.Atladık sandalımıza,çektik küreklerimizi grileşmiş suya. Epeyce açıldık. Attık ağları denize. Bekledik ki balık gelsin. Ağlar boş. Kolumuza kuvvet diyerek yine asıldık küreklere. Yağmur, iyiden iyiye kuvvetlenmişti.Üzerimizde ki yağmurluklarda işe yaramıyordu. Attık ağları,çektik. Yine boş. Yılmadık yine davrandık küreklere. Bir süre sonra balıklar selamladı ağlarımızı. Bu ara deniz iyice kabarmıştı. Bir o yana bir bu yana sallanıyorduk. Deniz, evimize dönmemize izin vermiyordu. Gök, gümbür gümbür gürlüyordu tepemizde. Ne olduysa oldu;koca bir dalga atıverdi bizi denizin içine. Karımı göremiyordum. Kaybetmiştik birbirimizi. Ne kadar boğuştum dalgalarla bilmiyorum. Deniz duruluvermişti. Hiçbirşey olmamıştı sanki. Karım yoktu. Koca enginde bir başımaydım. Beni bir başıma koyup,kaybolup gitmişti sevdiceğim. Balığa çıktığımızı bilen balıkçılar kurtardı beni. İki kişi gidip bir başıma dönüyordum. Hayallerimizi de aşkımı da dibine alıvermişti şu mavilik. Bilir misin evlat ? Bir gün, sevdiceğimin denizden çıkıp bir denizkızı olarak geri döneceğine inandım. İnandım ve yaşadım. İnatla…
-Bir daha evlenmedin mi ?
Onu bu kadar severken mi ? Sen hiç sevmedin mi evlat ?
-Sevdim. Hem de çok.
-Peki neden burada yalnızsın ? nerededir hanım kızımız?
İzmir de.
Sen ne ararsın o zaman burada?Sevdiğini neden yalnız koyarsın?Özlemez misin ?’’
Adam ayağa kalktı. ‘’Bu kadar muhabbet yeter.Ben, yaşlı bir adamım. Uykum geldi. ‘’dedi. Yavaşça sandala yürüdü. Sandala çıktı, feneri kapattı. ‘’Karam !’’diye seslendi. Köpek, tekrar gecenin içinden kesik kesik soluyarak geldi, adamın yanına kıvrılıverdi. Pansiyona doğru yürürken arkamdan seslendi. ‘’Evlatt ! Deniz, kahpe kadın gibidir. Asla güvenmeyeceksin. ‘’Adamın , dediklerini düşünüyordum. ‘’Sevdiğini neden yalnız koyarsın ? Özlemez misin ? ‘’Uyandığımda güneş çoktan selamlamıştı denizi. Elimi yüzümü yıkayıp hemen sahile indim. Gündüz gözü görmek vedalaşmak ve Özlemez miyim … ?hemde çok.demek istiyordum yaşlı balıkçıya. Sandalı yoktu yerinde. O nu görmeden gitmeyecektim İzmir e. Akşam olmuştu ama yaşlı adam hala yoktu. Merak etmiştim. Kıyıya indim. Birkaç balıkçının aralarında ki konuşmalarına kulak misafiri oldum. Yaşlı adamı aramaya gideceklerdi.
-Biliyordum ! Birgün denizden çıkıp bana geleceğini biliyordum. Seni kaybettiğim gün kadar gençsin. Oysa ben? Yaşlandım. Deniz ana seni koruduğu gibi beni korumadı. Uzat ellerini ellerime sevdiceğim. Beyaz martım, deniz kokulum… Sakın ! Sakın bir daha beni bırakıp kaybolma. Sıkıca tut ellerimi, sımsıkı. Hep bugünü bekledim. ‘’
Denize açılan balıkçılar geri dönüyordu. Gördüğüm kadarıyla da yalnızdılar. Biraz daha dikkatli bakınca arkalarında bir sandal daha gördüm. İyice yanaşmışlardı kıyıya. Sandalın içinde oturan adam yaşlı değildi. Yaşlı balıkçı yoktu aralarında. Geriye sadece sandal ve denize doğru havlayıp duran Karam gelmişti. Gözyaşlarımı saklamadan ağlıyordum.
Güneş, dağların arkasına saklanıp çoktan uyumaya başlamıştı. Arabama binip İzmir e doğru yola çıktım.
-Karam, lütfen rahat bırak beni.! Hadi ama uslu uslu otur bakalım. ‘’
Hafif hafif esen meltem yüzümü okşuyordu.
(alıntı)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.