- 777 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK ÜZERİNE…
Çocukluk yılları işte…Hepimizin bildiği gibi yerimizde duramıyoruz.Oynayıp zıplıyoruz…
İlkokul yılları çok çabuk geçmişti.Henüz aşkla tanışmadığım yıllar…Arkadaşlarımızla koşturup duruyoruz.Okul bahçesinde birbirlerimizi kovalıyoruz,gülüp oynuyoruz.
İlkokul dörtteyiz.Şimdi kulakları çınlasın,yanımda oturan arkadaşımın adı İsmet’di.Ben ona Arnavut İsmet derdim.Bazen evlerine ders çalışmaya gittiğimde farklı bir dille konuşulduğunu duyunca şaşırmış,” İsmet,sen Fransız ya da İngiliz misin?”diye sorduğumda ailesi gülmüştü.Arnavut olduklarını söylediklerinde yine anlayamamıştım,nasıl olduğunu.Neyse işin politik yanını bir kenara bırakalım.Benim arkadaşım Arnavut İsmet,biraz kıskançtı.Derslerde kendimi göstermeye başladıkça beni çekemiyordu.Bunları sonraki yıllarımda anladım.
Sınıfta müzik dersi işleniyor;öğretmen, bazı arkadaşlardan şarkı,türkü söylemelerini istiyordu…Kız arkadaşlardan biri,” portakalı soyamadım,baş ucuma koyamadım” türküsünü söylüyordu(o yıllar,o türkü meşhurdu.)Ben, o esnada, Arnavut İsmet’e ,
“-Arkadaşın ne güzel sesi var,helal olsun”diye sesinin hoşuma gittiğini belirtmiştim.Bizim İsmet,durur mu artık yerinde,teneffüste hemen kızın yanına giderek,
“-Ayhan,seni seviyor,sana aşık” demez mi…Vay anam vay,neydi başıma gelenler…Kız da feryadi figan.Başladı ağlamaya.Benim yüzüm pancar gibi kıpkırmızı.Kızın arkadaşları yanıma geliyorlar,
“-Utanmaz çocuk.Bu kız kala kala senin gibi şoför oğluna mı kaldı.Koca kafalı çocuk.(gerçekten kafam büyük mü,hala anlamış değilim.)
Bu hakaretlerin ardından kafamdan sıcak sular dökülmüştü.Bırak kıza aşık olmayı bir daha yanından bile geçmedim.Ne oldu bilmiyorum…Bir daha şom ağızlı olur muyum hiç.Hiç kimseye sırrımı vermemeye özen gösterdim.
Ortaokul yıllarımda da aşksız geçmişti.Kız arkadaşlarımla yine gülüp oynuyordum ama aşk üzerine en ufak bir emare yoktu bende…
Liseyi de Tokat Ziraat Okulunda okuyunca tamamen karşı cinsten mahrum kalmıştık.Çünkü okulda hiç kız yoktu.Sadece erkekler…
Beni gözlerine hapis edecek bir güzele henüz rastlamamıştım.Nasıl bir duyguydu,doğrusu merak ediyordum.Kendimi hayallerle avutuyordum.Hayallerimdeki yaşattığım kıza vuruluyor,onun aşkıyla yanıp tutuşuyordum aklım sıra.Bunun için de yavaş yavaş şiir yazmaya başlıyor,edebiyatın sihirli dünyasına sessizce giriyordum…Özellikle kompozisyon dersinde en yüksek notu ben alıyordum…
On yedi yaşımda okulu bitirdiğimde Gönen’de,Ömer Seyfettin’in doğduğu ilçede bulunan Tahirova Çiftliğinde Ziraat Teknisyeni olarak göreve başladım.(Kaza-i Rüşt kararıyla)
Çiftlik şehirden yirmi beş km. uzak olduğu için hafta sonları Gönen’e gelir,çarşıda, parkta gezer,bazen de Kaplıcalara girerdik.
Akşamın hafif alaca karanlığı,şehrin üzerine çöktü çöküyor.Kendime yeni ayakkabı almak için kundura mağazasının vitrinindeki ayakkabıları, dışarıdan izlemekteydim.İçerde de kadın müşteriler var.
Bakışlarımı ayakkabıların üzerinden çekip, karşıya camdan içeriye doğru çevirmiştim ki;aman Allah’ım o da ne öyle.Bakışlarım,içerden bana doğru bakmakta olan bir çift siyah gözlerin girdabına yakalanmıştı adeta.On saniye kadar ikimizde öyle kalmıştık.O,hafiften tebessüm ediyordu.Ben ise neye uğradığımı anlayamamıştım.Aşk,denen duygu demek ki buydu.Kalbim,”küt,küt,küt” diye çarpmaya başlamış,dizlerimin bağı çözülmüştü.Ben de hafiften tebessüm edip karşımdaki kıza sinyal gönderince karşılığını göndermekte gecikmedi.Artık dünyalar benim olmuştu sanki.O kadar kızla konuşmuştum ama aşk üzerine değildi.Havadan sudan,derslerden falan.Özlemini çektiğim aşk tutkusu asıl şimdi başlıyordu.
İçeri girdim ama konuşamadım. Annesi yanındaydı.Dışarı çıkıp,ayakkabı mağazasından ayrıldıklarında bakışlarımız hiç ayrılmadı birbirlerinden…
Önümdeki bir haftayı nasıl geçirdim bilemiyorum.Geceleri onun hayaliyle avunuyordum.Adı neydi.Okula gidiyor muydu? Hala soru işareti olarak duruyorlardı.
Bir hafta bir yıl gibi gelmişti.Geçmek bilmedi.Aşkımı öyle özlemiştim ki…Ah, onu bir daha görebilecek miydim acaba. Bir daha o bakışlarıyla buluşamazsam benim hallerim nice olurdu.Bu çelişkili duygularla bir hafta geçince hemen soluğu,Gönen’de aldım.
Şans yine benden yanaydı.Tesadüf bu ya tek başına benden tarafa gelmiyor mu..Ben de hayret etmiştim.Bekledim.Yanımdan geçerken tekrar selamlaştık.Selamımı almıştı ya yine dünyalar benim olmuştu.Minibüsle Sarıköy nahiyesindeki teyzesinin yanına gidecekmiş.Yarım saatlik yolculuğu beraber yapmıştık.Lise sondaymış.Adı da Aysu.Bu yolculuğun hiç bitmemesini istedim.Hemen kanımız kaynamıştı…
İleriki günlerde tekrar buluştuk.Aşkımız bütün hızıyla devam ediyordu.Birbirimize hediyeler aldık.
Sonradan araya giren sebepler yüzünden ayrılmak zorunda kaldık.Aradan yıllar geçti.Gönderdiği haberlerini aldım,onun da benim gibi çocukları olmuş.Mutluymuş.Ama hala aklı bendeymiş.Sanki benim aklım başkasındaydı da…
Ama güzeldi be o yıllar…Aşkı tatmak harika bir şey…Ne zaman maziye dalsam o aşkım gözlerimin önüne geliyor da doğrusu yine aynı heyecanlarım depreşiyor iyi mi…
Kızımın adını ilk aşkımın adını koymuştum.Aysu.Şimdi onun adı her zaman dilimde.Duyguları her zaman aynı tazelikle içimde.
Kızımı çağırıyorum.
“-Aysu,kızım gelir misin?
“-Buyur,babacığım geldim.”
“-Seni çok seviyorum kızım!..”
“-Ben de seni çok seviyorum,babacığım…”
Aşkı tatmak güzel bir duygu be dostum…
AYHAN SARIKAYA
YORUMLAR
sevgili ayhan sarikaya,
yazinizi cok begendim, cok icten yazmissiniz ama bence gecmisi bu kadar aciga cikarmak sizce dogru mu?? Ne de olsa evlisiniz, bi esiniz var. Esiniz bunu duysa, bence cok kirilir.