B(P)USH(Ş)’a Bir Pabuçluk Güle Güle
“Bu gün anonslara düşen bir habere göre, O’ dönekler ve milliyetsizler içinden çıkan ve Bush’a ayakkabılarını fırlatan Kahraman Gazeteci El Bağdadiye Televizyonu muhabiri Muntadar el-Zeydi, hapisten azad ediliyormuş..
İyi öyleyse, bize de o dik duruş gününün ardından yazdığımız makaleyi yinelemek düştü..
İşte o meselelerin içinden süzebildiğimiz melseler..!”
Globalleşme; Uçsuz bucaksız sınırları birleştirilmiş, “her ırka, her inanca ve her insana ait hür Dünya” safsatasıyla milli sınırları kaldırma ve bütün devletleri sanki bir devlet içinde telâkki etme sinsiliğinin diğer adı. Büyük Ortadoğu Projesi ise batıda Kıbrıs, Türkiye, İsrail, kuzeyde Kafkasya ve Türki Cumhuriyetleri, doğuda Afganistan, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerle, çok geniş bir alanda, asıl yoğun uygulamadan nasiplenecek Arap yarımadasında bulunan Arap ülkeleri üzerinde geliştirilmiş bir plân..
Peki Global bir Dünya fikriyle ve BOP Plânı’yla bu projeye talip olanlar kimler? Bir: Amerika.. Sonra, İki; İkisi veya ikincisi yok.. Her yerde Dünya Jandarmalığı’nı üstlenen, rahmetli Aşık Mahzuni’nin veya milli Ozan’ımız Arif’in ifadeleriyle “Katil Katil Amerika’ var..
Şöyle, BOP içine çekilmiş devletlere bir bakalım mı? Kıbrıs; Rumlar’ın keyfiyetinden asla Türkler’e huzur veremiyor ki, Globalleşmeye şapka çıkaralım. Türkiye’nin baş belâsı PKK terörünü besleyenlerin başı, Kafkasya ve Türki Cumhuriyetleri’nin baş munzuru Rusya’nın yoldaşı, Afganistan’ı yutmaya, Pakistan’ı ve İran’ı bir kaşık suda boğmaya azmedenlerin piyonu sadece İsrail’in Jandarması ABD.. Arapları, bir devir Osmanlı’nın ihanetine kuşatan ve bu kuşatmadan kendine olmasa da İtalya, Fransa ve İsrail gibi devletlere işgal ve sömürge payı çıkartan ABD..
Bunun neresinde BOP’a eyvallah diyelim. Ki bu Amerika; Global niyet ve BOP’lu diyet için sudan bahaneler ürete ürete aylarca Küresel avanakları uyuttuktan sonra, tıpkı bugün İran’a atfettiği gibi “Küresel İmha Silahları” var diyerek 20 Mart 2003’te Irak’a kitle imha silahlarından olan bombalarını yağdırmaya başladı. Irak; Iraklı’ların vatanıydı ve milli bir müdafaaya muhtaçtı.
Halkı; millilikten uzak, iç meselelerini kendi yöntemleriyle çözmesi gerekirken, bomba yağdıran zalime yaltaklık etti. Saddam’ın; yani asri zalimlerinin devrilişini, heykellerini sürükleyerek kutlamayı maharet zannettiler ve aldıkları zevkin bedelini, yıllarca ABD’nin kanlı postalları altında ezile ezile ödemeye doymadılar.
Halâ da ödemekteler. Nemrud’u, bir sinekle tokmaklara düşüren ve beynini parçalatıncaya kadar kendini kendine vurdurtan İlâhi kudret ve adalet, Fravun’u, Kızıldeniz’i açarak kendi zulmünün ağıyla ören ve hükümranlığını hükümdarlarıyla birlikte suda boğan İlâhi hamiyet, henüz bu ABD üzerinde görülmemekte ise de mazlumun ahını, halkı % 11.7’e çıkan yoksulluk oranında yaşamaya başladı. 284 milyon halkından 33 milyonu yoksullaşan bir Zalim Sultanlık düşünün..
Adaleti, insan haklarını, gelişmeyi kendine gaye edinmiş mazlum ve mağdur ülkeleri hiçe sayan ve girdiği her yere kan ve gözyaşını taşıyan Amerika’dan bir Amerikalı’yı nasıl sevebileceksiniz. Kendilerine Saddam’ın zulmü yerine, güya; Malcolm (Little) X, yani Malik El Şahbaz’ların, kökünü kazıdığı Kızılderili Reisi Seatle’lerin veya zenci Rosa Parks’ların beklediği adaleti vaadeden Doble V. Bush, şimdi yakıp yıktığı, kardeşi kardeşe düşürdüğü ve Arz-ı Mevud’a yol açtığı Irak’ta, kendine hakaretten bi’haber Iraklı’dan biri tarafından suratına pabuç fırlatılınca, güya adalete başvuruldu. Iraklı biri; El Bağdadiye Televizyonu muhabiri Muntadar el-Zeydi, Iraklı’dan Bush’a Güle Güle öpücüğü için içeri sorguya, binlerce insanın kanına giren zalime ve katile yeni kan sofraları, hürmet ve iltifatlar..
Ahh.. nerede, Osmanlı’nın son ABD elçisi Ahmed Rüstem Bey gibi, Hilâl ve Yıldızlı Bayrağı’nı Beyazsaray’da yere serip kendisine çiğnetmeye çalışan ABDli münafıklara ders verecek bir Iraklı bürokrat.. Osmanlı’nın torunları asaleti ve adaletiyle hiçbir zaman milli şuurlarını kaybetmemişlerdir. Kendilerini de Küffar’a ezdirmemişlerdir. Keşke Iraklı da bunu, en azından bir İran kadar, ABD esaretine rıza göstermeden kendi benliğine sahip çıkarak gösterebilseydi.. Bush’un gülüp geçtiği, ama aslında içinde bir devrin kan çanağı ruhunu taşıyan ayakkabı da fırlatılmasaydı..
Bu hakaret ve hareket; hangi günkü, hangi esaretin izlerini silebilecek ki?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.