- 1002 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GECE HOCALARI;kadın hakları
NEDEN KADIN PEYGAMBER YOK;
Fatma,torunu Fatma’ya baktı. Canı kaynamıştı.
—Kurban olurum, kuru kızım, kara kızım! Evine varırım, çocuğuna bakarım, kocanı severim, kaynananı yolarım, görümceni kovarım, işini yaparım, oy seni yaratana kurban olurum!
Zeliha, kaynanasının kızı için böyle sözler söylemesine ilk kez şahit oluyordu. Çünkü kız olduğu için, sevgisini pek belli etmiyordu. Bazen torununu sevmediğini bile düşünüyordu. Nuray Hanım ise; Fatma Hanım’ın söylediklerine gülüyordu.
—Çok yaşa sen Fatma Abla! Kaynanayı ne diye yolup, görümceyi kovdun?
Fatma Hanım Zeliha’ya bakarak:
—Ne bileyim. Kaynanam Muradımı öyle severdi. Aklıma düştü işte.
Sonra yere bakıp iç geçirdi.
—Batasıca kız! Oğlan olsaydı keşke.
Zeliha bu söze üzülmüştü, ayran bardaklarını toplayarak, hızlı adımlarla salonu terk etti.
Nuray Hanım, Zeliha’nın üzüldüğünü fark etmişti. Fatma Hanım’a bakarak yumuşak bir ses tonu ile:
—Öyle söyleme Fatma Abla, Allah’ın zoruna gider. Biliyorsun Peygamberimizin de oğulları vefat etti, soyunu kızı Fatıma sürdürdü. Kız çocuklarını diri, diri toprağa gömen cahil zihniyet, ne yazık ki günümüzde de varlığını koruyor. Hatta Peygamberimize nesli, nesebi kesik manasında, ebter demişlerdi ve Ona ebter diyenlerin soyu kesildi. Peygamberimizin soyundan gelen seyitler, yani torunları, bugün bile bizim ülkemizde de yaşayarak, hayatlarını sürdürüyorlar.
Fatma Hanım bu söz üzerine mağdur bir tavır takınarak:
—Haklısın da... Ne bileyim, isteniyor işte...
—Sözlerimi üstüne alınma Fatma Abla! Sözüm sana değil. Zeliha’nın daha tek çocuğu var. Yaşı genç. Çok oğlan doğurur, kafana takma...
—İlki oğlan olaydı, sonrası ne olursa olsun, fark etmezdi. Amaan, Rabbim kendi bilir!
Nuray Hanım kaşlarını kaldırarak:
—İlk çocuğun erkek olmasını neden bu kadar istiyorsun?
—Yani ne bilem. Kimse kız oldu, ocağı kör kalacak demezdi.
Nuray Hanım şaşırmıştı.
—Allah, Allaah! İlk çocuk kız olunca, sizin oralarda böyle laf mı ederler? Neden önemli erkek çocuk?
—He, ya laf ederler. Bak kaynımın oğlu yoktu, boynu büküktü. Karısı oğlan olsun diye doğurdu da doğurdu, altıncı da oğlanı buldu. Nasıl sevindik bilemezsin. Eltim doğum yapınca hepimizin evinde sanki bayram oldu. Sevincimizden bütün kayınlarım, herkes kendi mahallesinde, kimimiz lokum, kimimiz şeker dağıttık.
Nuray Hanım başını sağa sola sallayarak:
—Ne yazık ki, birçok evde bu tür olaylar oluyor. Kaynın onca çocuğa nasıl bakacak? İmanlı, itikatlı yetiştirebilecek mi? Karınlarını doyurup ele-güne muhtaç etmeden büyütecek mi? Hayat şartları zor. Ya karısının sağlığı ne durumda? Peki, kızları hiç mi sevmezsiniz?
Fatma Hanım gururlu bir şekilde:
—Severiz, niye sevmeyelim? Yalnız erkek daha üstündür...
Kısa bir sessizlik oldu. Nuray Hanım sessizliği bozdu.
—Sahi, siz de kızları mirastan mahrum ediyor musunuz?
Fatma Hanım bilgiç bir tavırla:
—Bizde kızlar, babalarının mallarını erkek kardeşlerine bağışlarlar. Baba malı almazlar, alanı da kınarlar.
Nuray Hanım oturduğu yere biraz daha yerleşerek:
—Fatma Abla sakın üstüne alınma da, bence çok vicdansızlık. Cahiliye döneminde çocuğu kız olanları; akraba, konu-komşu küçümseyerek kınarlarmış, kız doğuran kadın bir süre utandığı ve ayıplandığı için sokağa çıkamazmış. Bu adet İslamiyet ile ortadan kalktı. Ama gördüğüm kadarı ile kalkmamış. Biliyor musun, bütün bunlar Kur’an okunmadığı için oluyor. Okunsaydı eğer, bu tür inanışlar hatta hurafeler olmaz, herkes daha anlayışlı, daha adil olurdu.
Fatma Hanım gururlanarak:
—Bizim sülale kaç kez Kur’an’ı hatmetti biliyor musun? Her sene üç aylarda mevlitler okutup, mukabeleler yaparız. Çok şükür Rabbime, hepiciği okur.
Nuray Hanım gülerek:
—Çok yaşa emi Fatma Abla! Kur’an okunmuyor derken meal anlamında söylemiştim… Kur’an’ı Kerim akil baliğ olmuş bütün insanlara indirilmiştir. Ama yüce Allah, bazı ayetlerinde kadın haklarından bahsederek, kadına öyle çok önem verir ki, o ayetleri sanki kadına özel indirmiştir. Çocuğunu ne kadar emzireceğinden tut, miras hakkına kadar, daha birçok tavsiye ve emri vardır. Eğer insanlar Kur’an’ın, Yasin, Tebareke ve Ammeden ibaret olmadığını anlamış olsalardı, dünya daha güzel, insanlar daha adil olurdu. Ayetlerinde Peygamberlerin yaşamış olduğu olayları, öyle güzel, şiirsel bir dille anlatıyor ki, okudukça üzerine düşen dersi, kıssayı alıyor, aydınlanıyorsun. Hem geçmiş hakkında bilgi sahibi oluyorsun, hem de sosyal ve özel hayatında ne yaparsan yararına, ne yapmazsan zararına olur diye, kendi muhasebeni yapıp, iyi ve doğru insan olmanı sağlıyor. Bence en güzel nasihatleri veren bir dosttur, Kur’an’ı Kerim...
Fatma Hanım kaşlarını kaldırarak, birazda Nuray Hanımı sıkıştırmak amacı ile:
—Kur’an kadına önem verir diyon da, peki niye kadından Peygamber yok?
Bu karşı atak soru; Nuray Hanımı biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Belli etmemeye çalışarak:
—İki itikâdî ehl-i sünnet mezhebinden birine göre; kadın peygamber var, diğerine göre yok. Yani Eş’ari mezhebine göre var. Hem de beş tane peygamber var.
Fatma Hanım kaşlarını kaldırarak, merakla:
—Kadın peygamber var mı?
Nuray Hanım sakin bir şekilde:
—Eşari’ye göre var! Onlara göre beş kadın, peygamber olmuştur.
Fatma Hanım oturduğu yere biraz daha yerleşerek, heyecanlı bir sesle:
—Kimmiş? Kimmiş?
—Hz. Hacer, Hz. Sare, Hz. Meryem, Hz. Asiye ve Hz. Musa’nın annesi. Onlara göre; bu saydığım isimler, geçmişte peygamber olmuşlar. Bizim mezhebimize göre; yani İmam Muhammed Maturidî’ye göre; kadından peygamber olmamıştır. Kur’an bildirmemiş, Peygamberimiz söylememiştir. Anlayacağın Fatma Abla, bunlar derin meseleler! Bizi aşar, bu konulara hiç girmeyelim.
Fatma Hanımın yine aklı karışmıştı, kafasını kaşıyıp dudak büktü. Nuray Hanım anlamıştı durumu, gülümseyerek:
—Hiç aklın karışmasın Fatma Abla, sadece şunu düşün! Yüce Allah’ın kitabının bazı ayetlerinde yalnızca kadından bahsedip, onları koruma altına alması yeterli değil mi? Bana göre; kadınlardan bedenî yapısı ve fıtratı nedeni ile Peygamber olamaz. Ama Peygamber doğurur, emzirir ve büyütür. Bu da onun yüce bir varlık olması için yeterli değil midir?
Fatma Hanımın içi daralmıştı. Ne zaman Nuray Hanımla bir sohbete girse, hep böyle oluyordu. Konuyu değiştirmek için pencereden bakarak:
—Havalar çok sıcak gidiyor, bu kış soğuk olur. Odunu kömürü bol almalı.
Nuray Hanım anlamıştı. Oturduğu yerden usulca kalkıp müsaade istedi. Fatma Hanım da oturması için ısrar etmedi. Nuray Hanım, uzanıp Fatma Hanımın elini öperek salondan çıktı.
Nuray Hanım gidince, Fatma Hanım yatağa iyice yerleşerek, kendi kendine:
—Ahkâm kesmek kolay tabi... Senin tuzun kuru. Bulmuşsun akıllı, becerikli bir gelin, bir de oğlan doğurup vermiş eline. Tabi konuşursun böyle... Allah izin verir de iyileşirsem, hemen bizim mustur gelini doktora götürecem. Yaşı genç, bir daha doğursun, ikisi bir arada büyür gider. Bu kez inşallah oğlan olur da, Murat’ımın soyunu sürdürür.
* * * * *