- 773 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ben "insan"a bağımlıyım, "sevgi"nin tutsağıyım...
Bir insanı sevdim. Güzeldi... Çünkü insanı sevmek güzeldi. Bir süre sonra da başka birini... Sanırım onlar da beni sevdiler, benim sevgimden biraz daha az ya da biraz daha çok... Sevgiye sınır koymak mümkün mü ki?
Bağımlısı oldum çok geçmeden sevgi denen duygunun... Başka başka zamanlarda ve yine başka başka mekanlarda...
Ben "insan"a bağımlıydım. Bir gün bırakıp gidebilecek miydim, bilmiyordum...
Derinliğine bir duygu yoğunluğuydu yaşadığım. Zaman zaman, kimi zaman her zaman... Kendi sevgim, kendi kasırgamdı içimdeki tutku... "Duygu" fırtınasında limansız kalmış küçük bir gemiydim.
Ben duygularımın bağımlısıydım. Son gelmez kendi duygularımın... Birgün vazgeçebilecek miydim, bilmiyordum...
Aşk ve eroin... Birbiriyle hiç ilgisi yok gibi görünen, ama yarattıkları bağımlılık, hatta tutsaklık açısından birbirine benzer iki farklı tutku... Eroin ölümcül... Bedensel tahrip söz konusu... Aşk ölümcül değil... Bedensel tahripte söz konusu değil... Gelgelelim, insan ruhundaki dayanılmaz acının zaman zaman bedene yansıması, tutkulu aşk!...
Her ikisinde de "onsuz olamamak" var. İnsanın bir maddeye ya da bir duyguya bağımlılığı... Yeterli miktarda doz vücuda girmedikçe acı hissi, parmak uçlarına kadar hissedilip her defasında şiddetli vücut sarsıntılarıyla sona ermiyor mu? Bağımlılık önce beynimizde başlayıp sonra yüreğimizde dallanıp budaklanan doyurulmamış bir duygunun, tüm beden ve ruhumuza hükmetmesinden başka ne ki... Düpedüz tutsaklık!