KOLAJLAMA (KES-YAP)
Kolajlama yöntemi ile ilginç fikirlerimizi hayata geçirip farklılıklar yaratabiliriz. Mesela bir sigara paketinin üzerine ne gibi ilginç yazılar yazabiliriz? Bunu hemen kolajlayalım: İşimizi de böylece kolaylayalım. İşimize gelmeyenleri de kalaylayalım.
“Rahmetlide içerdi.” Direk öbür dünyaya göndermede bulunuyor. Lamı cimi yok. Kesin uyarıcıdır.
“Kendini yak her şeyi yak!” Şarkı tadında başlayan bir ömrün duman altı çocukları olmamak için yak her şeyi! Önce sigarayı yak istersen!
“Ben söylemiştim!” Neyi söylemiştin öhöhöhöööhhhöööö!
“Sigara içmek yasaktır.” İlk defa Türk milleti yasak olan bir şeyi yapmayacaktır ihtimali üzerine bunu yazdım. Siz de inanmadınız değil mi?
Bu ne kadar etki uyandırır bilmem ama “Sigara iç dedeni gör, sigara içme torununu gör” klasik duvar yazısı son derece etkileyici olur kanısındayım. Bu kadar kalaylama yeter, millet kesin ürkmüştür. Bir daha katiyen sigara içmezler.
Bir tabut ve tabut ile ilgili kolajlama dolaylama ifadelerimiz nasıl olurdu acaba?
“Bir kere tabuta girmeye gör” şeklinde bir alt yazı sanırım binlerce kez ölenler için söylenmiş özlü bir sözdür.
“Hep başkası mı ölecekti.” Bu da hakkın rahmetine kavuşmuş olan birisinin tabutunun üzerinde hiç ölmeyeceğini zannedenler için söylenmiştir.
“Nah girmezsin.” Ölsem de girmem oraya diyenlere ithaf nah işte seni böyle sokarlar tabutun içine anlamında bir mesajdır. Tabutlama hayata atılanlara bu da kapak pardon tabut olsun.
Hastanede yatmak da olan hastanın koluna serum şişesi yerine “YESRİB AYRANI” zerk edilmesi acayip bir hal olmakta ve derhal o bünyeye canlılık katmaktadır. Damardan bir ayran herkes ona hayran sloganı ile hayata tutunmanın tadı, tuzlu, köpüklü buz gibi bir Yesrip Ayranı sanırım sizi hemen ayağa kaldıracak ve bizim yazılarımızın da bu ilçeye hizmet olduğunu ve bu ilçenin tanıtımı için elzem olduğunu ispat edecektir.
Karakoçan’ın adının olumsuz çıkmasına sebep olanlar topluca bir tahtanın ceza almış bir ilköğretim öğrenci psikolojisi ve duruşu ile her biri yüz defadan az olmamak koşuluyla şöyle yazmaktadır: “Bir Daha Karakoçan Karşıtı Eylemlerin Odağı Haline Gelmeyeceğim.” Bu kare bu türlü(!) kişilere verilebilecek en şahane cezadır. Zaten bizim işimizde şahaneliklere imza atmaktır.
“Herif bizi okula gönder” sloganı altında bir anne ve bir kızın çizgisel resmi… Buradaki herif okumaya karşı ona bir canlıyı ifade etmektedir. Bu öyle bir canlıdır ki gerçek hayatta memati gibidir.
“Baba beni diskoya gönder.” Bir disko resmi, kapısında bir baba ve ellerinde sımsıkı tuttuğu çocuğu… Artık toplumun kanıksadığı, hoş gördüğü, kabul ettiği bir duruma dikkat çekiyorum. Gençler ne yapıyor, neyle uğraşıyor mealinde başıboşluğun cirit attığı, gençlerdeki inanç ve fikir boşluğunun yerini nelerin doldurduğuna dair bir gönderme…
“Baba beni köye gönder.” İşte bir geri dönüş hikâyesinin ilk cümlesi. Uzakta bir dağ yamacında köy, bir baba ve o köye özlem dolu bakışlar fırlatan bir çocuk durmaktadır kolâjımızda. Köyünün yağmurlarında yıkanan insanlar, çamurunda çamurlananlar, havasında havalananlar! Yolculuk başlamıştır bir kere…
Yüz Karakoçan büyüğü… Yüz tane değişik yüz Karakoçan ile bütünleşmiş. Arka fonda Karakoçan, üzerinde yüz değişik iz bırakan binbir surat! Geçmişten günümüze kadar gelen bu yüzler elbette ki yarına da kalmalıdır. Çünkü Karakoçan’ın ayağa kalkması için; “pabendi terakki” dir bunlar. Sayılar ve yüzler hayalidir kimse üstüne de alınmaz zaten.
Yüzü para etmeyenlerin cebi para ediyor ne yazık ki!
Yüzü para etmeyenlerin koltuğu para ediyor ne hikmetse!