- 1355 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Mevsimlik İşçiler...
Sayılarının 1,5 - 2 milyon civarında olduğu sanılan mevsimlik işçilerimiz çok kötü şartlar altında çalışmakta ve oldukça düşük ücret almaktadırlar. Günde 12 saat gibi oldukça uzun çalışan ve bunun karşılığında sadece 15-20 TL arası ücret alan işçilerimizin ayrıca hiç bir sosyal güvecesi de bulunmamaktadır.
Sosyal Güvenlik Raporuna göre Türkiy’de en yoksul grup Mevsimlik İşçiler olarak geçmektedir. Yaklaşık 3 milyon mevsimlik tarım işçisi bulunmakta ama bu işçilerimizin haklarını koruyan hiç bir yasal düzenleme ne acıdır ki bulunmamaktadır. Ve hepsi de kayıt dışıdır. Kayıtlı oldukları tek yer işçi simsarlarının kayıt defteridir.
Çalıştıkları yerlerde oldukça sağlıksız şartlar altında barakalarda ya da çadırlarda yaşamak zorunda bırakılmışlardır ve bu alanlar genellikle gittikleri şehirlerin oturma alanlarının çok uzaklarındadır ki bu da bir çok şeye anında ulaşabilme durumunu da ortadan kaldırmaktadır. Örneğin birileri hastalansa kilometrelerce yol katetmek zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca istedikleri hastaneye gitmiş olsalar bile sağlık güvenceleri olmadığından ne acıdır ki gerekli bakım yapılamamaktadır. Yeni yasa tasarısına göre sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için 30 günlük sigorta veya pirim ödeme zorunluluğu vardır ki büyük toprak sahipleri buna sıcak bakmamakta ayrıca işçilerin bunu kendi imkanları ile ödemeleri mümkün olmadığı için de sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadırlar.
Yaşamış oldukları baraka ya da çadırlarda oldukça kalabalık gruplar ya da aileler olarak yaşamaktalar. Örneğin bir çadırda 5 ila 10 kişi kalmak zorundalar. Tuvaletleri çadırların yakınlarında boş alanda etrafı çevrili alanlar olup banyo sorunlarını da leğenlerin içinde ya da yine etrafı çevrili boş alanlarda tamamen hijyenden yoksun yapmak zorunda kaldıkları için bundan dolayı oldukça ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Pamuk toplama işçiliğinde neden çocukları tercih ettiklerini biliyormuydunuz? Parmaklarının küçüklüğünden dolayı kozadan pamuk toplamaları daha kolay olduğundanmış. Ne üzücü bir durum. Kadınlarımızın durumları da hiç iç açıcı değil malesef. Mevsimlik işçilikte en fazla eziyet çekenler ne acıdır ki yine kadınlar ve çocuklar oluyor.
Mevsimlik işçilerimiz Ege’de ’dayıbaşı’, Çukurova’da ’elçi’ denilen işçi simsarları tarafından büyük toprak sahiplerine pazarlanmakta ki bu işçi simsarları bunun karşılığında hem toprak sahiplerinden para almakta hem de pazarladıkları işçilerden almakta. İşçilerden adam başı yaklaşık 2 TL alıyorlar.
İlginç olan diğer bir husus ise mevsimlik işçiler ile ilgili Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin almış olduğu bir karardır. Bu karara göre ’ mevsimlik işçi statüsünde çalışanlar yıllık ücretli izinden yararlanamıyacaktır’. Burda benim anlamadığım hem bu işçilerimizi yok sayacaksın hem de haklarında yasal kararlar alacaksın. Bu ne biçim bir çelişkidir anlaşılır gibi değil !
Özellikle fındık toplayıcılarında son yıllarda yaşanan zorunlu göç olaylarından dolayı Güney Doğu’lu ve Doğu’lu Kürt vatandaşlarımız tercih edilmekte ama ne gariptir ki toprak sahipleri ve yöre insanları tarafından bu vatandaşlarımıza pek de hoş davranışlarda bulunmadıklarını görmekteyiz. Örneğin Ordu Valisi fındık toplamak için gelen işçileri kente sokmuyor ve kent dışınında tarlarada yaşamaya mahkum ediyor. İşverenler ise ’ işçiler haddini bilsin, bizlerle içli dışlı olmasın, şehrin belirli yerlerine girmesin ve çok da para istemesinler ’ gibi garip şartlar öne sürebiliyorlar. Ve sürekli kendilerinden farklı olduklarını söyleyip ötekileştirme çabası içerisine girmekteler yani bir nevi ayrımcılık yapmaktalar ki bunu bazen çok daha ileri boyutlara götürmekteler, örneğin linç olayı.Yine bu valiliğin almış olduğu diğer bir ilginç karar da bu işçilere ’vize’ uygulaması. Bu işçilerimiz kente gelmeden gelececeği illerin valileriyle görüşüp ona göre gelme izni alıyorlar yani bir tür vize alma durumu ortaya çıkmış oluyor. Bu işçilerimiz Kürt’lerin yoğun yaşadığı illerden geldikleri için ne acıdır ki potansiyel ’ terörist ’ muamelesi görmekteler ve Ordu’ya girerken en az 15 kez kimlik kontrolünden geçtiklerini söylemekteler.
Umarım bu işçilerimiz kısa zamanda gerekli sosyal güveceye, sağlıklı barınma yerlerine, gerekli sağlık pimlerinin gerekli merciler tarafından ödenmesine, güvenli yolculuk için önlemler alınmasına, uluslar arası sözleşmeler göz önünde bulundurularak gerekli sözleşmelere ve denetimlere bir an önce kavuşurlar. Ve tabi en önemlisi de Kürt kökenli işçilerimizi ötekileştirmeden, ayrımcılık yapmadan, aşağılamadan, kimliklerini toplayıp aşırı takibe almadan ve olası linç ve saldırı girişimlerinin önüne geçerek yapanların hakkında yasal işlemler uygulanması yoluna gidilmelidir.
Daha insanca bir yaşam dileği ile...
Sevgilerimle...
Güldane Dal (20090902)
Foto: Fatih Pınar
YORUMLAR
Ülkemizde,hatta birçok ülkedede çalışanın üretenin hakkını alabildiği(vermezler çünki) görülmüş değildir.En uygar sayabileceğimiz ülkelerde dahi çalışana ve üretene hak ettiği verilmediği gibi üstelikte horlanmaktadırlar da.Bu duruma şaşmamak lazım.Dünyamıza kapitalist sistem hakim.Bu sistemin bu günden yarına yok edilebilmesi mümkün olmadığına göre bu sistemin içinde çalışan üreten çoğunluğa nasıl yön verip nasıl birleştirlip nasıl bilinçlendirilip pek az da olsa haklarını alabilmelerini sağlayabiliriz o na bakmalıyız öncelikle.Diğer taraftan sosyal devletinde temel taşlarını sabırla inatla gayretle çalışarak yerli yerlerine koymalıyız.
Üretenin ,ürettiği mala yabançılaşmadan yaşayabileceği bir düzenin umutlarıyla ve bu umutlara ışık tutan yazınızın gerekli yerlere ulaşması dileğimle evrensel yüreğinize sonsuz sevgilerimle.
munır tarafından 9/11/2009 7:11:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili dost. Ülkemde hangi işçinin, hangi memeurun, hangi insanın sosyal ahkkı var ki çcoukların ya da mevsimlik işçilerin olsun. Hangi kesime hükümetler insan gibi muamele edyor ve yasal haklarını ona gore veriyor ki mevsimlik işçileri düşünsün. Onların akıllarına bile gelmiyorudr inanın.
O tarlalarda çocuk çalışmış, büyük çalışmış, aç kalmış, emeğinin karşılığnı alamamış, insnalık dışı muamele görmüş v.s kim göecek ve kim bu gidişete dur deyip şu kesimi de unutmayalım" diyor.
Vekiller kendi şehirlerinde olan hiç bir şeyi yukarı götüremiyor liderlik cuntası var ya. Lider ne derse o olur mantığı yerleşmiş ya her yere. söz söyleseler ihraç edilirim korkusu yaşıyorlar ya vekilimiz olmayan vekiller.
Neyse ben çok konuşuyorum. ama sesim hep kendi duvarıma yensıyıp geri dönüyor bana. Kısa keseyim. Bu ülkede insan olmak zor iken, kadın olmak hele de çocuk olmak daha da zor sevgili şairim.
Böylesi bir konuyu gündeme taşıdığınız için teşekkür ederim.
Sevgiler yüreğinize. İnsanca yaşama kavuşabilmemiz dileği ile
Mevsimlik işçiler!
Yani ötekileştirilmiş sıradan insanlar! Aynı şartlarda yaşayan ve onlara iş verdikleri için kendilerini farklı sayabilen insanlar topluluğundan ne hayır bekleyeceksin! Ben üç yıl öncesi Malatya'ya köyümüze gittiğimde görmüştüm. Kaysı toplayan işçileri.
"Banyoları hijyen değil" diyorsun. Sanki işverenlerin ki hijyen! o nlarda günde ısıttıkları suyla yıkanabiliyorlar. onlarda hazır çadırlarda yaşıyorlar, ya da toprak damda elektiriksiz sususuz, üç taş arasında ekmeğini aşını pişiriyor! Ve kışları hayvanların ahırında banyolarını teştin içinde yapıyorlar, ortam sıcak diye. Ve sıcaktır bilmezmiyiz yani!
O işçilerde günün anlında ısıtılan suyla banyo yaparlar, çapıttan çevrilen karaltının içinde, ışıksız ıldırıksız. kişbaşına sıra en erken on günde bir gelir! İşyerlerine yakın tohma suyu geçiyorsa işçiler kendilerini şanslı saymaktadır. o ırmakta banyolarını yapmaktadırlar. balıkların bile yaşayamadığı suda.Ve çok çocuklu ailelere de kolay kolay iş vermezler! Yani kaysı ya da Fındığı yiyip tüketiyorlar diye. Sıcak ekmek yüzü görmezler! farelerle ortak oldukları undan, günün anlında ekmeği sacda pişirirler. yoğurt ayranı rüyalarında görürler. sebze meyvenin belki isimlerini duymuş olabilirler!
Ne diyeyim ki ben sana be Güldane! Çok yürekten teşekkür ederim. çok insani bir konu. açılımın nereden başlayacağı apaçık ortada değil mi. İnsanlara hakları verilmeden. Herkes tavanda su döğmüş olacak.
Sevgiler, saygılar sunuyorum.
eline koluna yüreğine sağlık dostum...oldukca objektif degerlendirmelerle bizleri, görüp de düşünmeden geçtiğimiz konularda düşünmeye zorladın..iyi de yaptın..Bilgilendik sayende dost.....aklıma bir şey geldi şimdi bu mevsimliklerle ilgili.))
Ögrenciydim ve okudugum il yaşadıgım sehre yakındı. İçinden tren geçen küçük bir ilçe işte..o gece tren istasyonundayım okudugum şehre gidecegim..Şalvarlı, ceketli ve kravatlı iki pos bıyıklı da istasyondaydılar..İlk bakısta göze pek hoş gelmeyen bir manzaraydı kılık kıyafet açısından..onlar daha yeni yeni gelmeye basçlamıslardı bizim oralara. anlattogon gibi dogu illerinden gelmişlerdi.Sonra gelip bana bir soru sordular şimdi hatırlamıyorum neydi ama ben başladım muhabbete gülümseyerek.)))
-vala ben sizleri Yaşar kemal"in romanlarından tanıyorum sadece, açıkçası bu kadar geröek oldugunuza ancak şimdi inanıyorum....ve ekledim , neden çukurovada değilsiniz_? orda artık yeteri kadar iş olanakları olmadığığnı falan anlatmışlardı o sebeple de bizim oralara kadar gelmişlerdi ki bizim oralar aslında tarım işçiligi için uygun yerler bile degildi, kaldı ki bizdeki tarım işçilerinin de bir çogo aölık sınırında yaşıyorlardı. ama bir şekşlde hala çalıömaktalar bizim oralardada Yaşar Kemal"in roman kahramanları..
Veysel"inde dedıgı gibi
BENİM SADIK YARİM
KARA TOPRAKTIR..............doga kımseyi aç bırakmıyo şükür..
TARLACILAR
Tarlayı verdik kabala,
Eğil,doğrul ve çapala,
Alın teriniz kaç pula?
Soran var mı derdinizi?...
Yanık karası yüzleri,
Uzağa bakar gözleri,
Gamlı türküdür sözleri,
Kim bilecek içinizi?...
Kara yağlık yemeniniz,
Iraktan gelir kiminiz,
Bizlere var mı kininiz?
Bilir miyim,suçumuzu?...
Yok mu sizlerin sevdası?
Geçen ister göz kirası,
Harmana kalır parası,
Yoksul buldum kaçınızı...
Her sofrada yutkunurum,
İçim geçer,burkulurum,
Ben sizi iyi tanırım,
Terli gördüm saçınızı...
N’olur vurma yüzümüze,
Seni koyduk türkümüze,
Biner misin terkimize?
Ben takarım taçınızı...
Vur çapayı belimize,
Gel zehir kat balımıza,
Sen baksaydın falımıza,
Toplarmıydın göçümüzü...
Çadır çadır düz ovalar,
Süt bekleme de balalar,
Doğuştan bahtı karalar,
Bilin, sevdim,hepinizi...
Selam,saygı...
'Pamuk toplama işçiliğinde neden çocukları tercih ettiklerini biliyormuydunuz?Parmaklarının küçüklüğünden dolayı kozadan pamuk toplamaları daha kolay olduğundanmış.''
..........
çocuk parmaklar halıları da güzel dokurmuş..hindastan'da, bu sebepla çocuk satın alan halı tüccarları olduğunu biliyorum.. ne dehşet bir durum derken benzer bir olayı kendi ülkemde duyuyorum.
......
'' Bu işçilerimiz Kürt illerinden geldikleri için ne acıdır ki potansiyel ’ terörist ’ muamelesi görmekteler ve Ordu’ya girerken en az 15 kez kimlik kontrolünden geçtiklerini söylemekteler. ''
........
sonra bölücü ve terörist diyoruz onlara... etrafımıza sokmuyoruz önce, itiyoruz, öteliyoruz.işsizlik de cabası...
bu bir insanlık ayıbı..burnumuzun dibinde işlenen...
....
sevgili gül,
konu ile ilgili yazdığın şiirden sonra, yazı açıklayıcılığı ile bizi bilgilendiriyior.
bu tür sorunlar dile gelip işlenmeli sürekli, sen bunu çok başarılı bir şekilde yapıyorsun..
duyarlılığına çok teşekkür ederim..