NEFSİ TEMİZLEME İŞİ
Nefsinizi temizleme işine girişmezseniz; çalışmalarınızı sadece: Fıkıh, usûl ve birkaç ilmi ıstılah öğrenmeye hasrederseniz, biliyor olmaktan başka nereye varabilirsiniz. “Çünkü nefs daima kötülüğü emredicidir.” (Yusuf: 53)
Sizlerin görevi ile sıradan insanların görevi bir değildir.
Sıradan insanlar için caiz olan, fakat sizin için caiz olmayan,
Hatta haram olması bile mümkün olan bir çok şey vardır.
Öyle ki, insanlar sizden, bir çok mübah şeyleri dahi yapmamanızı bekliyorlar.
“Ey peygamber hanımları (ümmeti) siz hanımlardan herhangi biri değilsiniz!” (Ahzab:32)
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer:9)
Klasik derslerin tahkiki ve incelenmesi;
Kur’an-ı Kerim’in,
Nebinin,
Diğer nebilerin ve evliyanın teveccühüne mazhar olan;
Asıl meselelerin incelenmesine imkan bırakmıyor.
“Gerçekten gece kalkmak ve okunak daha oturaklı ve daha etkilidir.” (Müzemmil:1-11)
“Deki: Ben Allah’a halisane ibadet etmekle emrolundum.” (Zümer:11)
Ulemanın (bilenlerin) sorumluluğu diğerlerinden daha fazladır.
Bir rivayete göre alimin canı boğazına ulaştığı vakit tövbe etmesi yersizdir.
“Rabb’im, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım” (Münafikun:10)
Biz öyle kimseler gördük ki,
Onların sadece varlığı bile ibret ve nasihat yerine geçiyordu.
Terbiye edilmemiş bir nefiste, ilim ancak kapkara bir örtü mesabesindedir.
“Kalbini bizi anmaktan alıkoyup nefsinin arzusuna uyan ve işi hep aşırılık olan kişiye itaat etme” (Kefh:28)
Siz,
Allah’ı tanımak ve nefsi arındırmaktan müteşekkil olan,
Yüce ve mukaddes hedefiniz için ilimleri öğreniniz.
“Öz” de işinizde sonuca ulaşmayı ve ürün elde etmeyi hedefleyiniz.
Nefsi ayaklar altına alarak itaatkâr olarak birinin ilim derslerinde bulunmak zordur.
“Sabah akşam Allah’ın rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözlerini onlardan ayırma” (Kehf:28)
Kendiniz için bir terbiye hocası belirleyiniz.
Konuşma ve nasihat meclisleri düzenleyiniz.
Kendi kendinize ahlaklı olamazsınız!
“Musa’nın kavminden bir cemaat da vardı ki, hakka irşad ederler ve onunla adalet yaparlardı.” (Araf:159)
Şaşalı bir hayattan ve yapay engellerden korunmalısınız.
“Keşke su Karun’a verilen gibi, bizimde olsa o gerçekten büyük bir bahtiyar” dediler” (Kasas:79)
Alim değilseniz, ve alimliği veraset yoluyla gelen cübbe ve sarıktan ibaret görüyorsanız o başka.
Alim, Tabiat ötesi ile ilişkisi olan kimseye denir.
“İnsanlar sandı mı ki, “İman ettik” demeleri ile bırakılacaklar” (Ankebut:2)
Allah’a yönelmiş olanların,
Allah rızasından başka gayeleri yoktur.
Onlar: Hiçbir zaman birbirlerini karşılarına almazlar.
“O kullarım ki sözü dinlerler. Sonrada onun en güzeline uyarlar” (Zümer:18)
Bu adi ve pis çekişmelerden el çekiniz.
Bu cepheleşmeler ve uzaklaşmalar yanlıştır.
Yoksa sizler birbirinizden ayrı olan iki millet misiniz?
Yoksa sizin dininizin değişik kolları mı vardır?
“Sen kötülüğü en güzel olan hareketle önle!” (Fussilet: 34)
Kendi kendinizi oyuna koyvermeyiniz ki, şer’i görevler bu türden bir oyun olmasınlar.
Yoksa; Şer’i vazife öylede olur, böyle de,
Ya işin aslı ne olacak?
“Bir de onları uyanık sanırsın. Halbuki onlar uykudadırlar” (Kehf:18)
“Halbuki siz gafil ve oyuna düşkünsünüz” (Necm:61)
Ahirete taalluk eden meselelerde çekişmek, itişmek ve kavga haramdır.
“Sonra hizipler kendi aralarında ihtilaf ettiler. Onun için acıklı bir günün azabından vay zulmedenlerin haline!” (Zuhruf:65)
En azından cehennemin olduğuna inanınız.
“Kim de zerre kadar bir kötülük işlediyse onu görecektir.” (Zilzal: 8)
“Onlar ki, Rab’lerinden korkarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar.” (Rad:19-21)
Eğer kul, Allah’ın yardımına mazhar olursa onun için,
Onun hak teâlaya yöneltecek ve muttaki yapacak “denemeler” söz konusu olacaktır.
Yol,
İşte bu yoldur.
Bundan gayrı yol yoktur.
Ancak,
İnsan bu yolu kendi ayağıyla yürümelidir ki, sonuç alabilsin.
“İleride biz onlara hem ufuklarda, hem kendi nefislerinde ayetlerimizi öyle göstereceğiz ki, nihayet onun (kur’an’ın) hak olduğunu anlayacaklardır.” (Fussilet:53)
Hayatında;
İyi bir çizgi tutturmuş olan “Fakat dünyadan bir haber” olan Allah’ın kuluna dostça davranınız.
“Onlara acıyarak, tevazu kanatlarını indir.” (İsra:24)
İnsanın,
Kurtarıcı özellik gösteren kendisine ait sıfatlarının tamamı,
Allah’a yönelmenin mükemmelliğinde gizlidir.
“Hem Allah’ın izniyle bir davetçi, hem de nûr saçan bir kandil” (Ahzab:46)
Orucunuzun fıkhi olarak sahih olması ile, ilerleme göstermesi ve hakikât fıkhı açısından sahih olması arasında büyük farklar vardır.
Müslümanların (insanların)
Elinden,
Dilinden,
Gözünden
Emin olunmadığı kimse gerçekte Müslüman bile değildir.
Sadece yüzeysel ve yapay Müslüman olur.
“Bedeviler “iman ettik dediler”. Deki “Siz iman etmediniz fakat İslam olduk deyin” (Hucurat:14)
Günahsızlık (ismet)
‘kamil iman’ dan başka bir anlama gelmemektedir.
İsmet, imanın fazlalığı demektir.
“Çünkü ibrahim çok yumuşak huylu, kalbi yanık ve kendini Allah’a vermiş kimse idi.” (Hud:75)
Eğer,
Birazcık olsun uhrevi gerçekleri ve oradaki dehşetli azabı düşünmüş olsaydınız,
Bugün , omzunuzda bulunan sorumluluklarınıza ve size yöneltilen tekliflere daha fazla önem verirdiniz.
“İşte burada mü’minler imtihan olmuş ve şiddetli bir surette sarsılmışlardı” (Ahzab:11)
Gurur,
Kendini beğenmişlik gibi hastalıklar,
Ağrısız ve sızısız hastalıklardır.
“Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme” (İsra:37)
Dünya;
Bütün bu şaşasına rağmen,
Bu yaşamdan dahi mahrum edecek bir sevgi beslemeyecek kadar önemsizdir.
Söz konusu iyi işler ruhla alakalı şeylerdir. Fakat gördüğünüz gibi insanların bir çok işi madde ile ilgili işlerdir.
“Rab’inin hükmüne sabret! Çünkü sen bizim nezaretimizdesin” (Tur:48)
Herkes;
Dünyayı kendi penceresinden,
Yaşadığı yerden seyrediyor.
Bu durumda da dünyayı,
Kendi gördüğü dünya olarak algılıyor.
Onlar…
Zorluklardan,
Sıkıntılardan,
Karmaşılıklardan,
Bir ucu dünyada diğer ucu ahirette olan
Ve cehennemin tam içinden geçen sırattan haberdardırlar.
Dünya sevgisini gönlünüzden söküp atınız.
İşte o zaman savaşabilirsiniz.
“Dünya hayatı küfredenlere süslü gösterilirde İman edenlerle alay ederler.” (Bakara:212)
Yukarıya doğru çıkamıyorsanız, yukarıları aşağıya getiremezsiniz.
İnsan,
Bütün alemlerin özüdür.
Alemin esası ise insanın terbiyesindedir.
İnsanda Hak teâlânın bütün sıfatları mevcuttur.
İnsanın kendisi, Hak teâlânın ilahi nurundun tecelligahıdır.
Sizler de manevi ve ruhi değerlere,
Talim ve terbiyeye teveccüh ediniz.
Bizlere, Enbiya ve evliyanın
Talim ve terbiyesine girmemiz emredilmiştir.
Konuşmalarınız daima maneviyata sevk edici olmalıdır.
Zira;
Bütün enbiya bu maksat için geldiler.
“Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insana açık bir düşmandır.” (İsra:53)
İnsanoğlunda var olan manevi güç,
Maddi güçlerin üstündedir.
“Ve eşsiz bir zaferle Allah sana yardım edecektir.” (Fetih:3)
Bu dünya,
Bu makam,
Bu idare,
Bu evham
Ve bu hurafelere gönül bağlamak,
Bunların hepsi bizler için zulmattır.
Peygamberler;
İnsanları bu alemden alarak,
Öbür yana, diğer alemlere götürmek istiyorlardı.
Alemler,
Sadece bizim gördüğümüz,
Bu tabii alem değildir.
Bu tabii alem,
Tüm mevcudatın sadece bir çökeleğidir.
Bütün enbiyanın zahmeti,
Bütün ilahi kitapların nûzülü.
Ve evliyanın davet ve tebligatı;
Yalnız başına bırakıldığı takdirde,
Bir hayvandan daha tehlikeli,
Hatta
Şeytanlardan bile zararlı
Ve tehlikeli olabilen
Bu varlığın (insanın) hidayet olması içindi.
Rasül’ü Ekrem (as)
Gerek 13 yıllık Mekke döneminde,
Gerekse 10 yıllık Medine döneminde,
Bizlerin anladığı mânâda,
Rahat diyebileceğimiz bir tek gün bile yaşayabilmiş
Değildir.
“Ve gülüyorsunuz da, ağlamıyorsunuz.” (Necm:60)
Allah insanı evsaf ve sıfatlarının tümünü tecelli yeri olan,
Bir mahluk olarak halk eylemiştir.
Ve onda her şey mevcuttur.
Bu mevcudun içinden
Peygamberler ve evliyanın çıktığı gibi,
Ebu Cehil ve benzerleri de çıkmıştır.
Bu iki ucun arasındaki merhalelerin ise
Haddi hesabı yoktur.
Mü’minlerin Mü’minlere savaşı yoktur.
Olamaz da
Eğer
Bütün enbiya bir yere toplansalar,
Hiç birisi diğeriyle savaşmaz.
Kendi aralarında ihtilaf bile çıkacak değildir.
“Allah’ın davetine icabet durduktan sonra münakaşaya kalkışanların hüccetleri Rab`’eri katında batıldır.” (Şura:16)
Allah’ın ismi âlâsı peygamberlerin zuhur makamıdır.
Seyr ve hareket mertebesine ulaşanlar ve noksanlıktan kemale erenler,
Tabiatın tümünden kurtulmuşlardır.
Ne kendimizin bir hiç olduğuna,
Ne de Allah’ın her şey olduğuna inanamamışız.
“Hiçbir şeyi hakkında sakın: “Ben bunu yarın yaparım” deme! Ancak sözü Allah’ın dilemesine bağlayarak “İnşaAllah” de.” (Kehf:23,24)
Herkesin dünyası onun kendi emelleridir.
Bu dünyanın dışında bir dünya zaten kınanmamıştır.
Kınanan dünyadır.
Dünya ise şu anda sizin önünüzde olan şeydir.
Eğer ortalığı velveleye vererek,
Bazı meseleleri halletmek isterseniz
Ve karşınızda olanlara düşman gibi bakarak,
Onları ortadan temizlemek,
Arzusundaysanız,
İste o zaman sizin akıllarınız,
İşin içinden kenara çekilecektir.
Tezkiye (temizlik),
Hidayet nurunun insanda hasıl olması içindir.
Peygamberlerin geliş nedeni
Bu temizlenmenin ta kendisidir.
Tezkiye olmadan, temizlenmeden,
Gösteriş yapanlar,
İnsanlık için büyük tehlikedir.
Dünya ile ilgili tüm maddi şeyler
Tezkiye olmadan istenirse,
O maddi şeyler,
Eline geçtiği oranda
Esaret ve tuğyan artacaktır.
Mal, mülk, makam ve mevki
Bunların hepsi böyledir.
Niçin o bütün enbiyanın-evliyanın
Kalbindeki ideal birazda bizim
Kalplerimizde olmasın?
Bütün insanlığın kurtuluşu için,
Niçin fikretmiyelim.?
Hey!
Etrafa bakıp gam yemen gerekir.
Zira peygamberler (a.s)
Müşriklerin halinden bile gam yerdi.
Cehennemin sönüşü,
Bizzat nefisten başlar,
Bizim gideceğimiz cehennem,
Bizim ellerimizle yaktığımız cehennemdir.
“Başınıza her ne bela gelirse, hep kendi ellerinizin kazandığı yüzündendir.” (Şura:30)
Senlik ve benlik olmadığı zaman
Artık ihtilaf ve kavgada yok demektir.
“Ayrılığa düşmeleri ise kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtirastan dolayıdır.” (Şura:14)
Hepimizin arkasında dolaştığımız şey
Sadece ‘mutlak kemal’ dir.
Yani ‘güzellerin güzeli’
Yani bütün fıtratlarda Allah vardır.
Ve buda gösteriyor ki;
Şu alemde bir mutlak kemal vardır.
“Aşkı fiili muhaldir,
Eğer maşuk-i fiili olmazsa.”
( M.GÜLMEZ)