SANAT
Sanatın evrensel anlamını çevreleyen/oluşturan “insan” kendini tanıma adına (ki kendini anlayabilme çabası bireysel gelişimi, değişimi, devrimi ve çevresel/toplumsal devrimi daha yalın ve rahatsız etmeyen anlamıyla “güzelliği” getirecektir…) gerçekleştirdiği eylemleri farkedildiği/farkettiği ve anlamlandığı/anlamlandırdığı sürece sanata dahil ve dair olabilir.
Başka bir bakışla, başka bir yaşamaktır sanat. Böyle düşündüğümde “öğreti” ve “büyü” sözcüklerini de yakıştırıyorum sanata.
Bütün ideolojilerin ütopik olduğu gerekçesiyle sanatı bir ideoloji olarak görmek onu ütopikleştirir ki bu da bir bakıma doğrudur (insanlık tarihinde hiçbir ideolojinin hiçbir toplumda ve tüm bireyleri arasında tam ve eksiksiz olarak hayata geçirilememesi ideoloji sözcüğüyle ütopik sözcüklerini yakınlaştırmamıza sebeptir).
“mümkün mü hiç bir insanın bir insanı anlaması..değil…ama anlamaya çalıştıkça birşeyler güzelleşiyor..iyiye gidiyor..”
İnsan ve sanat etkileşiminin bu kadar güçlü olmasına rağmen sanatın, bireylerin yaşamını yöneten/yönlendiren devlet politikalarına (ki devlet politikaları da belli ideolojiler çerçevesinde oluşur) yeterince etkileyememesi, dahada doğrusu etkisiz kalması, buna karşılıkda bu sabun köpüğü politikaların sanata olan etkisi, yapmacık ve gerçek olmayacak kadar hayret vericidir. Sanatın herhangi bir devleti sarsarak,devirerek şekillendirebilecek gücünün kendini gösterememesinin nedenini devlet politikalarına bağlamak gülünçtür. Tabiyki devlet sanata destek olmalı ve gelişimi hedeflemelidir ama sadece bu kadar. Sanatın bu çerçeveyle sınırlanabileceği veya yönlendirilebileceği yanılgısı, biraz önce bahsi geçen “güç” kavramının büyüsünü bozar, sanat öğretisini incitir.
Ekim 1998 İzmir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.