- 423 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-33
Yapacağı işe karar vermenin rahatlığıyla, epeyce bir araştırma yaptı internette. Sonra, elindeki banka cüzdanlarına yatırdığı birikimlerinin hesabını yaptı. Salim Ağa’ nın gelişlerinde ona getirdiği değerli mücevheratını bir araya getirdikten sonra hemen kuyumcuya gitmeye karar verdi. Üzerini değiştirdi. Sade bir makyaj yaparak evden çıktı.
Dışarıya çıktığında, Salim Ağa’ nin adamını her zamanki gibi yerinde durduğunu gördü. Onun tavır ve davranışlarından, olaylardan haberinin olmadığı anlaşılıyordu. Arabasına bindi ve hareket etti. Diğer zamanlardaki gibi, adam da arkasından arabasıyla onu takip etmeye başlamıştı. Devamlı gittiği kuyumcusunun önüne geldiğinde, arabayı kenara park ederek, içeriye girdi.
Kuyumcu tarafından kapıda karşılanmıştı. Daimi müşterisinin yüklü alışverişlerine alışkın olan kuyumcu yeni gelen mallarını göstermek üzere tezgâhın altına elini attığında Sibel,
“ Bu kez müşteri olarak gelmedim Haldun Bey ! Elimdeki mücevheratımı nakde çevirmek istiyorum. Mümkün mü acaba? “
Adam kısa bir şaşırmadan sonra,
“ Tabii ki Sibel hanım, “
Sibel’in uzattığı mücevherleri incelemeye koyuldu. Uzun süre incelemeden sonra, elindeki bloknota aldığı rakamları topladı.
“ Sibel hanım, aslında tüm bunlara kime giderseniz gidin, on sekiz binden fazlasını veren olmaz. Ama ben size müşterim olduğunuz için yirmi bin lira ödeyeceğim. “
Sibel’ in başka çaresi olmadığı için kabul etmek zorunda kalacağını bildiğinden, blöf yapıyordu Haldun Bey.
“ Tamam, Haldun Bey, satıyorum. “
Mücevherleri alan Haldun Bey, çekmecelerden birine koydu ve anahtarla kilitledi. Kasadan bir tutam para çıkararak saymaya başladı. Saydığı paraları Sibel’ e uzattı. Paraları, çantasının gizli bölmelerine yerleştirdikten sonra kuyumcudan çıkarak arabasına bindi ve hareket etti.
Sahildeki çay bahçelerinden birinin önüne geldiğinde aracını park ederek içeriye girdi. Masalardan birine geçerek, oturdu. Gözleri denizin mavi sularıyla uzunca bir süre hasret giderdi. Garsonun yanına gelip, siparişini almasıyla yapacağı iş ile planlar yapmaya başladı.
Elinde bir lise diploması bile yoktu. O yüzden de, çok profesyonellik gerektirmeyen bir iş yapması gerektiğini düşünmüştü. Onun yapabileceği en mantıklı iş alanı bir temizlik şirketi kurarak, hem çalışmak zorunda kalan kadınlara iş sahası yaratmak, hem de bu alandaki ihtiyacı karşılayacaktı. Bunun içinde, orta gelirlilerin bulundukları mahallen ev kiralayarak, gelir ile giderini dengeleyecekti.
Çayını içtikten sonra kalktı ve kuracağı şirket için güvendiği arkadaşlarından yardım istemek için yola çıktı.
Otopsi yapıldıktan sonra, Ağa’nın ailesine cenazeyi almaları için haber verilmişti. Köy, o gecenin ardından, güneş kendini göstermeye başladığı sıralarda derin bir sessizliğe bürünmüştü sanki. Kâhya, yanına aldığı iki adamla birlikte şehre doğru yola çıkmış, cenazenin defni için köy halkı tarafından yapılmaya başlanmıştı. Bir zamanlar eziyetlerine dayanamayan köy halkı, onun ölümünden bile üzüntü duymuş gibi hareket ediyordu.
Ökkeş, Salim Ağa’ nın ona yaptıklarını unutmamasına karşın, geri dönülmez bir yere gittiği için içinden Allah’ a onun için dualar etmiş ve hakkını helal ettiğini geçirmişti.
Kahya, cenazeyi almak için hastaneye gitti. Orada bulunan görevliler tarafından, dışarıda bekleyen narkotik şubede görevli polisler tarafından kısa bir sorguya tabi tutuldu. Sonra da aracın arkasına yerleştirilen Salim Ağa’ nın cenazesiyle hareket ettiler. Ağa’ nın o akşam yanında bulunan adamları tutuklanmış ve mahkemeye sevk edilmek için nezarette bekliyorlardı.
Köye ulaştıklarında, aracı gören köylüler evin önünde toplanmaya başladı. Cenazenin, yıkanması ve kefenlenmesinden sonra caminin bahçesindeki musalla taşına yerleştirildi. . Cenaze namazının ardından yakında bulunan köy mezarlığına doğru yol aldılar. İnsanları küçük gören ve onlara eziyet eden Ağa, ebedi istiratgâhına doğru, dört kişinin omuzlarında gidiyordu.
Cenazenin mezara konulması , ardından da, mezarının başında duaların okunmasından sonra herkes evine dağıldı. Aile bireyleri ve yakın akrabaları ise evde acılarıyla yalnız kalmışlardı.
O gecede olup biten olayların haberleri o çevrede bulunan diğer köylerde de duyulmuştu. İnsanlar, hırs ve para tutkunluğuyla bu istenmeyen işlere karıştığı için kınıyor fakat ölünün arkasından konuşulmasının doğru olmayacağı konuşmamaya çalışıyorlardı.
Ahmet Astsubay ise rahatlamıştı. Salim Ağa’ nın intihar etmesini değil, cezasını çekmesini istediğini düşünmüştü olaydan sonra.
Mektubu okuduktan sonra azıcık ta olsa rahatlamıştı Halil. Araya baskın ve Ağa’ nın ölümünün girmesi nedeniyle, ailesiyle telefonda görüşememişti. Telefonu çevirdi ve açılması için beklemeye başladı. Uzunca sayılabilecek bir beklemeden sonra nihayet telefon açıldı.
“ Alo ! Buyurun ! “
“ Baba ! Sen misin.? Ben Halil. Nasılsın Babacığım. ? “
“ İyiyim oğlum, sen nasılsın.? Yaramazlık yok değil mi ? Kaç gündür aramayınca, merak etmeye başlamıştık. “
“ Bir şey yok Baba ! Biraz yoğunluk vardı bu ara. Onun için arayamadım. Merak etmeyin. Baba! Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Ben, seninle bugüne kadar bu tür konuşmalar yapmadım. Ama urum şimdi farklı. Ben, Anneme bahsetmiştim daha önce. Baba, Annem sana anlatmıştır. Lütfen yardım edin. Ben, Gülistan’ ı gerçekten çok seviyorum. Onu kaybetmek istemiyorum. Siz de genç oldunuz. Buraya gelmeniz gerekiyor. İşler daha fazla sarfa sarmadan bu işi halletmemiz gerekiyor. Sana, bunları anlatırken mahcup oluyorum. Ama anlatmaya mecburdum. Siz, benim ailemsiniz ve her zaman yanımda oldunuz. Bu kez de ne olursunuz yanımda olun. “
Kısa bir sessizlikten sonra,
“ Tamam oğlum, en yakın sürede geleceğiz. Lütfen bizi bekle ve fevri bir hareket yapma. Annen ile yola çıkacağız. Ben seni ararım. “
“ Tamam Baba ! Bekliyorum sabırsızlıkla. Anneme ve ablama selam söyle. “
Telefonu kapattıktan sonra bir “ Oh” çekti. Nihayet her şey yoluna girecek gibi görünüyordu.
Ahmet Astsubay ile bu durumu konuşmaya karar verdi. Odasına geldiğinde kapıyı tıklattı ve içeriye girdi. Ahmet Astsubay’ ın gözleri dalmış ve yine kendi ruh aleminde kaybolmuş gibi bakıyordu duvara. Ama, her zamankinden farklı bir yüz ifadesi vardı. Yüzüne bir mutluluk ifadesi yerleşmişti sanki.
Halil’ in odaya girdiğini fark edince toparlandı.
“ Komutanım ! Rahatsız ediyorum ama, babam ile görüştüm. En kısa sürede gelecekler. Bilgi vermek istedim size. “
“ İyi yaptın Halil. Tamam gelsinler bakalım. Ondan sonra ne yapacağımıza karar veririz. “
“ Teşekkür ederim Komutanım ! “
Halil ‘ in odadan çıkmasıyla, masasında bulunan telefona sarıldı Ahmet Astsubay. Numarayı çevirdi. Açılmasını beklemeye başladı.
“ Alo ! Merhabalar Meliha Hanım, nasılsınız.?
“ Merhaba Ahmet Bey, ben iyiyim. Siz nasılsınız. “
“ Ben sizi bir konu için rahatsız ettim. Sizin, aile planlaması ile ilgili fedakâr çalışmalarınızı biliyorum. Sıkıntılar yaşıyorsunuz. Benim o konuda bir yardımım dokunabilir mi diyecektim.”
“ Evet ! Sıkıntılarım var aslında. Teşekkür ederim. Çok iyi olur. “
“ Tamam o zaman Meliha hanım, ben sizin yanınıza gelir, detayları konuşuruz. Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek dileğiyle. “
Dedikten sonra telefonu kapattı. Onu görebilmek için ne yapacağını şaşırmıştı Ahmet Astsubay. Ve hislerini açıklamalıydı Meliha Hemşireye.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Bu bölümü de şiir gibi okudum ve çok haz duydum.Kahramanlar ne yaptıklarını bilen,yalpalamayan vakurlu kişiler olunca olayların akışını da izlemek insana keyif veriyor...
Yazar aldı başını gidiyor.Ben de ona yetişmeye çalışıyorum bakalım onu yakalayabilecek miyim...Şaka bir tarafa yazarını yürekten kutlarım.saygılarımla efendim...