- 693 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Maia ve Sokak Sakinleri
Jul,08/07
Maia ve Sokak Sakinleri
Maia... Güzel prenses... Işıl ışıl parlayan iri gözleri... Rus kızlarını kıskandıracak kadar güzel sütun bacakları... Ahhh... Hele o pembecik karnı... Taze dişi Maia!
Güzel kızım... Prenses kızım... Biraz daha olgunlaştığında, sokağın sevgilisi olmaya aday kızım!...
Bebecikken, boynumda, koynumda uyuttuğum kızım, bir de kızdırmasan şu sokak sakinlerimizi kızım, umurumda değil yediğin terlikler, yoksa...
Hani, sokak sakinleri insanlarımızın, becerip de tutamadığı çenelerine inat, sen tutabilsen havlamanı...
Maia altı aylık boxer kızımız. Şu an tek istediği sevgi, yemek, su ve oynamak...
Arada bir de havlamak!
Ahhhh... İlle de bir şeyler diyen arkadaşlarına ses verecek...
İlk kez bir hanım sakin bağırmaya başladı, beline kadar camdan sarkarak "Susturun şu köpeği! "
Maia sus kızım, gel kızım, oynayalım saatlerce, sus, nolur sus kızım...
Her aklı başında insanın yapacağı üzere, sakin hanıma gidilir, özür dilenilir, ne amaçla köpeğin alındığı anlatılır ki, ciddi bir gerekçedir, ancak şimdi onu açıklamak demek, apayrı bir konuya geçmek demektir ki, aklı başında hiç kimse bunu yapmaz, ve köpeğin veterinerinin yaptığı açıklamalar ile bilgilendirilir ki, o henüz daha bebektir, ancak bir süre sonra hepsi geçecektir. Ancak, lütfen yine de telefon numaralarımı buyurun, en ufak rahatsızlığınızda lütfen çaldırın, yeter, para bile harcamayın...
Sevdiğimden değil inanın, ki, kayırdığımdan hiç değil, Maia aslında diğer arkadaşlarına kıyasla pek de havlayan bir köpek değildir...
Ancak, gelin görün ki, algıda seçicilik başlamıştır artık!
Diğer günlerde bir bey sakin yine aynı tarzda yarı beline kadar çıkarak pencereye bağırmaktadır, üç hav havından sonra Maia’nın...
Üç gün sonra bir başka sakin hanım, nedense tarz hep aynı, yarı bele kadar dışarıda... Vurgu ve söz yine aynı... "Susturun şu hayvanı! Dizi izleyemiyorum! "
Neden insanlar yarı bele kadar çıkıp, en çirkin sesleriyle bangır bangır bağırırlar?
"Hayrola bir problem mi var?" diye sormak çok mu zordur?
İlk yarı bele kadar çıkana ses çıkarılmadığından mıdır, herkes kendinde o hakkı bulur?
"Ben de tartışmalarınızdan tedirginim" denmediği için mi onlar bu hakları kendilerinde bulur?
Sonra o dizi izleyemeyen sakin hanım, bir pazar günü ortalığı bangır bangır kaldırır!
Aile kavgasıdır, utanır susarsın! Hoş, ne kadar rahatsız olursan ol, "Susun artık!" diyemezsin, tarz meselesidir...
Geçen akşam yine bir komşu, ki, dediğim saatler henüz akşam sekiz, bilemediniz sekiz buçuk saatleridir... Uzaktan Maia’nın arkadaşları seslenmiştir, Maia da artık bilemem, selam mı göndermiştir, dedikodu mu yapmıştır, ne desem yalan! Sakin Bay Komşu, ki, sakin oldukları konusunda endişelerim var, çoğu sabah tartışmalarıyla uyanıyorum, yine aynı tonlama, yine aynı ifade "Susturun şunu!..."
"Özür dilerim" çıkıyor ağzımdan...
"Özür dilemekle olmaz! Susturun şunu! Gönderin şunu!"
"Pardon Beyefendi, tartışma seslerinden rahatsızlık duyduğumuzda biz de mi aynı şekilde davranmalıyız? İnsanların beceremediği susmayı gerektiğinde, hayvandan mı bekleyeceğiz?"
"Gel Maia’cığım, arkadaşlarının var da, senin havlama hakkın yok güzelim..."
Bu sakini sokağımızın, bu konuşmanın(!) geçtiği akşamın ertesinde, aynı saatlerde eşi hanıma bangır bangır bağırıyor! Eşi Hanım da ona!...
Biz bu arada, Maia’yı eğitime göndermiştik... Sırf sokak sakinlerimiz rahatsız olmasın diye... Onca para karşılığında aldığı eğitimin bir parçası da, lütfen sakin ortamı bozmayın... Siz sesinizi yükseltikçe, siz konuşma yerine tartışmayı seçtikçe, Maia endişeleniyor ve ifade tarzı elbette ki havlamak!
Maia Sakin Bey ve hanımının kavgalarına kayıtsız kalamıyor elbet!... Hav ki ne hav!
Tüm sokak sakinleri kızmıyorlar ama o ara Maia’ya, hepsi kavgayı dinlemekle meşgul, muhtemelen...
Kimse de sarkmıyor yarı beline kadar " Yeter! Susun! Dizi izleyemiyorum!"
Sarkmak istiyorum, sarkıp da, lütfen yavaş olun, hayvan rahatsızlanıyor... Diyemiyorum...
İnsanların beceremediğini hayvandan nasıl bekliyorsunuz? Sormak istiyorum... Soramıyorum...
Dayanamam kavga sesine... Tüylerim diken diken... N’olur, biraz yavaş olun...
Diyemiyorum...
Demedikçe mi diyorlar? Bilmiyorum...
Gülgün Karaoğlu