SEVGİLİYE MEKTUPLAR(22)
Ömrümün en uzun zamanını çalan hırsız; seni beklemek… Hayaline vurulduktan sonra ve gerçekliğinin peşine düştüğüm an, yaşamımda anlık bir değişim olmasına alışamadım desem, kırılır mısın bana? Sadece bu değişim olsa iyi; sensizliğimde seni yaşamanın acısına; sabahları yokluğuna gözlerimi açmaya, tüm günü sıcaklığını bilmediğim varlığının yanımda olmadan yaşamalarıma ve sensiz gelen bir günün sonunda batan güneşin hüzün vermesine de alışamadım sevgili. Daha sayamadığım onca şey var ki alışamadıklarımın listesinde…
Hani olurda seni kağıtlar dışında anlatabileceğim bir yürek olduğunda yanımda, her şey bir anlık düzene girmiş gibi görünüyor gözüme ve yapılan muhabbetler hep aynı cümle ile bitiyor: “İşin zor üstadım.” Belki de zor olduğun için; seni böylesine ulaşılmaz, böylesine ölümsüz kılabildim. Zor olduğun için; seni delice sevmeyi ve uğrunda; insanoğlunun tüylerini diken diken eden, düşünmek bile istemediği sonun başlangıcı ölümü göze aldım. Bunları yapamayacak olduktan sonra; ne anlamı var ki çöle düşen Mecnun’un, dağların yüreğini sevdiği için delen Ferhat olmanın?
Çaresiz kaldım hayat denen bitmeyen savaşın ortasında ve senin olmayışın daha da arttırıyor çaresizliğimi… Geçmişim bırakmıyor peşimi karanlığıyla, geleceğimde; gizemiyle tüketen, adını koyamadığım bir korku beni sarıyor. Gelecek korkusu diye adlandırsam buna; inan hafif kalıyor bu iki kelime, ne yapacağımı bilmez bir halde buluyorum kendimi; iki yol ayrımına gelmiş bir kararsız ruh gibi hissediyorum.
Bazen kızıyorum kendime; kimsesizliğimin ve sensizliğimin acısını hafifletmek için sarıldığım kağıt-kalem; seni ölümsüzleştirirken, sana feryatlarımı taşırken; umutsuzluğumla bir gece mavisi gibi karanlık cümleler kurup içini karattığımı; bu nedenle korkup gelmediğini düşünüyorum; kendime olan kızgınlığım daha fazla artıyor. Umarım sende böyle durumlarda; kendi dünyanı aydınlatan cümleler kurup; rüyalarını ve gerçeklerini toz pembeye boyayabiliyorsundur, kendini kurtarabiliyorsundur ruhunla birlikte…
Hayalin bazı zamanlar yetmiyor sevgili. Öyle anlar oluyor ki gün içinde, ayaz iliklerime işlemişçesine üşüyorum. Nöbete tutulmuş bir hasta gibi kan ter içinde kalan bir bedenle titriyorum, hayalin yetmiyor, gerçekliğin olmuyor ve ben güneşte kalmış bir buz kalıbı gibi eriyorum kendi içimde… Keşke sen olsaydın şu an yanımda; omzuna yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağlayabilseydim, keşke ellerin olsaydı ellerimi ısıtan, gözlerin olsaydı beni ölümsüzlüğe götürecek yolculuğu yaptıran ve sen keşkem olmasaydın.
İnsanın kendisini anlayabilecek birinin olmaması ne kötüymüş meğer; gerçi hayat içinde “anlıyorum” diyen onca insanın bulunması kolay ama nereden bilebilirsin ki içlerinde ve beyinlerinde o kelimenin gerçek karşıtının senin gerçekliğinle bir olup olmadığını, tek şıklı bir seçenek oluyor bu durumlarda samimiyet, karşındaki o cümleye bir de samimiyet ekleyebiliyorsa; işte o an ağlamaya başlayabileceğini hissediyor insan.
Neyse; kuşlar haber getirdi mi bilmiyorum. Şimdilik yükü bir anda içine girdiğim ve hiç bilmediğim bir iş buldum. Birde abim oldu sevgili, bu işi bana sunan ve o anlıyorum kelimesine samimiyetini ekleyebilen, beni anlayabilen bir abim oldu. O işi biliyor, yıllarını vermiş ve benim gibi hayatın sillesini yiyerek, güçlükleri tek başına aşarak gelmiş; bana bilmesem de her an destek olabilen bu abim sayesinde bir nebzede olsa mutluluğun tadını alabildim. İki sene işsiz; ezik; parasız ve hep itibardan harcanan bir hayatın sonunda, askerliğime üç ay kala bulduğum iş, şu an için tüketiyor beni ama ne yapıyorsam bizim için yapıyorum; sana güzel bir hayat sunabilmek için… Çoğu zaman umutsuzluğa düşüyorum, sabretme gücünü seni ve ailemi düşününce buluyorum. Belli mi olur, bu doğum gününde sana bir şey alamadım ama bir daha ki doğum gününde bu düşümü gerçekleştirebilirim. Seni sevdiğimi unutma sevdiğim; ben unutmuyorum seni bir an bile olsun ve bu iki kelimeyi hayaline olsa da söylemek, gerçekliğine de bir gün söyleyeceğim umuduyla defalarca söylemek, bana güç veriyor sevgili. Seni seviyorum.
Baki EVKARALI
YORUMLAR
Çaresiz kaldım hayat denen bitmeyen savaşın ortasında ve senin olmayışın daha da arttırıyor çaresizliğimi… Geçmişim bırakmıyor peşimi karanlığıyla, geleceğimde; gizemiyle tüketen, adını koyamadığım bir korku beni sarıyor. Gelecek korkusu diye adlandırsam buna; inan hafif kalıyor bu iki kelime, ne yapacağımı bilmez bir halde buluyorum kendimi; iki yol ayrımına gelmiş bir kararsız ruh gibi hissediyorum.
KUTLADIM SAYGILARIMLA.