- 481 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AH ŞU HAMASET VEYA…
Sayın Başbakan’ın muhataplarını en çok suçladığı konuların başında; “hamaset” sözcüğü geliyor. Kendisine her muhalefet edene, kendisini her eleştirene “hamaset”suçlaması yapıyor.
Aslına bakarsanız asıl hamaseti sayın Başbakan, muhataplarına karşı yapıyor. Yani, “En güzel savunma hücum.” taktiğini çok güzel bir şekilde uyguluyor. Bu konuda gerçekten çok başarılı olduğu da bir gerçek.
Başbakan’ın meclis konuşmasına bakıyorsunuz. Gazetelerde manşet:”BAŞBAKAN AĞLATTI.” Haberin devamında; “Erdoğan’ın anneler ile ilgili sözlerine dayanamadılar” Peki, neden dayanamamışlar bu zatı muhteremler: Şehit annelerinin durumuna. Allah Allah! Hayret etmemek elde değil. Peki, 6 senedir iktidarda olan parti hangi parti? Kendi partileri, mecliste seçilip gelenler kimler? Şu anda yine mecliste olanlar.Neden bunca senedir ağlayan annelerin gözyaşını, şehit olan askerlerin kanını dindirmemişler(!?)
Şehit Kanları ve şehit anneleri üzerinden siyaset yapmak belki yapanlara oy kazandırabilir ama sorunları çözmez. Yapacağınız yanlışların kılıfını şehit kanları üzerinden yapmakta insanları tarihi ve vicdani vebal sahibi yapar.
Yüz yıllık bir sorunu birilerinin talimatı ile veya birilerinin kulağınıza üflemesi ile çözmeye kalkarsanız, sorunu çözemediğiniz gibi ağzınıza-yüzünüze bulaştırırsınız.
Bir kısım kendini akil adam zanneden insanlarla sorunu çözmeye çalışırsanız sorunu içinden çıkılmaz hale getirirsiniz.
Millet ne düşünüyor? Yani! Sokaktaki insan ne düşünüyor? Ona bakmak gerekir. Yoksa beynelmilel güçlerle ilişkileri sabit, mantık ve zihniyet olarak safını beynelmilel güçlerin yanında koymuş insanları akil insanlar sayarak sorunu çözmeye çalışırsanız; yine çözemez işleri “arapsaçına” çevirirsiniz.
ABD’nin Irak bağlamında sorunu çözmeye çalıştığınız takdirde; gözettiğiniz menfaatler ülkemizin değil ABD’nin menfaatleri olur ki, bu vatana ihanetle eş değer bir davranış olur.
Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi çözüm için en uygun zaman anlayışına nereden vardılar anlamak mümkün değil. Hani! Bakıyorsunuz. Güneydoğuda terör mü bitti? PKK kendisini fesih etti de milletin mi haberi olmadı? Akan kan mı durdu? Allah aşkınıza hangisi?
Tabiî ki hiçbir şey değişmedi.”Eski tas eski hamam.”Peki o zaman çözümün tam sırasının olmasının sebebi ne? Hangi şartlar oluştu da çözümün tam sırası geldi?
Ne kadar samimi olursanız olun ki bu samimiyet tartışılır. Gözyaşlarınız ne kadar samimi olursa olsun! Bir işi doğru yapmıyorsanız bu size ancak vebal getirir, sorumluluk getirir. Kaldı ki, TBMM ağlama ve hamaset yapma yeri değil milli ve üniter yapıyı koruyucu çözümler üretme yeridir.
Muhalefeti ve çözümü olan insan ve birimleri dışlayarak bir yere varmaya çalışmak, yapılan yanlışlara “yanlış” diyenleri suçlayarak, sindirmeye çalışarak, sorunları çözemezsiniz. Sorunlar varsa eğer!? Ortak paydada ve milli zeminlerde çözülür, çözülmelidir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, genel seçimde ve mahalli seçimlerde yapıldığı gibi insanları “Ya bizdensiniz ya da…”mantığı ile sorunları çözmeye çalışmak. Ülkenin insanlarını kamplaştırır. Düşman kardeşler haline getirir. Bu düşmanlık ne hükümete nede başkalarına bir fayda sağlamaz. Ancak bölünmeyi ve ayrılığı artırır.
Gazetelerde şehit anaları ile PKK ölülerinin analarını bir araya getirmek, beyaz tülbentler vermek, bir yandan da Mehmetçiğe kurşun sıkmaya devam etmek samimiyet değildir. İhanettir.
Devletin güneydoğuda yaşayan kardeşlerimize karşı siyasal olarak vereceği hiçbir ayrıcalığı olamaz. Herhangi bir ayrıcalık olduğu takdirde ancak bölücülük olur. Ötekileştirmek olur. Güneydoğuda yaşayan bütün insanlarımızın milletvekili olmasının önünde bir engel var mı? Vali olmasının, müsteşar olmasının, bakan olmasının, tüccar olmasının, Devletten ihale almasının, Cumhurbaşkanı olmasının önünde bir engel, kanuni bir yasak var mı? O zaman vatanın asli unsuru olan Kürt kardeşim, tarih boyunca dilini konuşa geldi zaten ve halen güneydoğuda yine TC sınırları içinde Türkçe bilmeyen bir sürü vatandaşımız kendisini nasıl ifade ediyor sanıyorsunuz. Kürtçe değimli(?!)Mahkemelerde Türkçe Bilmeyen vatandaşların ifadeleri veya talepleri nasıl dinleniyor?Kürtçe bilenler tarafından değimli? Peki, dil konusunda da bir engel yoksa sorun ne? Sorun Abdullah Öcalan’ın başbakan olmamasında mı(?!)
Peki, sorun nerede? Nasıl bir ayrıcalık isteniyor? Devletin imkânlarından fayda isteniyorsa zaten devletin bütün imkânları rüşvet olarak Güneydoğu’ya akıyor ve devletten ihale alan müteahhitlerin pek çoğu güneydoğulu.
Sayın Hükümet üyeleri; Allah aşkına neyi çözeceksiniz. Nasıl çözeceksiniz ve muhatap olarak kimi alacaksınız? Lütfen aklınızı başınıza alın, henüz yüz yıl olmadı, Enver-Talat ve Cemal paşaların samimiyetlerinden kimse şüphe etmiyor. Ancak, bu üç kafadar Müslüman Türk milletini üç kıta, yedi denizden Anadolu’ya hapsettiler. Sizde Ankara’ya hapsetmeyin. Altından kalkamazsınız. Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin