- 1180 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Neyleyeyim Sevgide İyilik Yoksa Eğer
Neyleyeyim sevgide iyilik yoksa eğer
Sivil bir kuruluşun Ramazan ayı yardım kampanyasında “yetim giydirme” vardı. Bir yetim çocuğu 50 Lira ile sevindiriyorsun. Hiç tanımadığın bir çocuğu. Senin ona aldığın hediyeyi beğenmeme gibi bir kaprisi de yok. Sevgi ile kabul edip, sevinç ile bakan gözler seni uzaktan kucaklıyor, tanımadığın bilmediğin yerlerden. Bombaların, acıların, feryatların yükseldiği bir iklimden küçük bir kız ve erkek çocuğu sana el sallıyor. Hayatında görmediğin en temiz mutlu gözlerle. Yüz ifadesi öyle saf ve menfaatsiz ki. Acı, yalnızlık ve fakirlik içinde sana cömertçe bakan bir çift göz. Tanımadığın, sesini dahi duymadığın bir yüreğin, iyiliğin karşılığında tek serveti “sevinci.” Bu sevincini en duru hali ile sana sunuyor. Dünyada beklide ömür boyu unutamayacağın şekilde hibe ediyor. Dünya fakirliğinde, verebildiği en büyük zenginliği..Bir çift, mutluluk dolu saf, iyi gözler.
İyilik yapmak nedir? Her olgunun zıddı bulunan bu dünyada iyilik neyin zıddıdır ki? Sevmek -nefret etmek. Yaşamak - ölmek. Aç kalmak-sınırsızca yemek yemek,özlemek -kavuşmak gibi insana zıtları ile verilen olumlu ve olumsuz duygular ve eylemler vardır. Seni sen yapan ,beni ben yapan ve toplumlara sıfat veren ,özellik katan, iyi veya kötü duygular,hasletler,ahlak biçimleri. İyi ve iyilik, olumlu duygularda sevmeğe maya olarak kabul edilmiştir. Acı dağıtan ahlak biçimlerinin içinde ise kötülük ve nefret yer etmiştir.
İyiliği, sevgiyi, merhameti cimrice yere gömdüğümüz şu günlerde, kararmış kalplerin arasında yaşamanın zorluklarını hep beraber görmekteyiz. Sadece bir ışıktır iyilik, karanlığı aydınlatan, mutluluk eken bir ahlak yansımasıdır. Bir insanın kalbini kırdığımızda, bir mahlukata zarar verdiğimiz de kalbimiz cız etmiyor, üzüntü bize uğramıyorsa, iyilik bizden epeyce uzaklaşmış demektir. Kötülüğün artık kalbimizde iyiliğin yerini aldığını görürüz. Ahlaki yapımızda insana öz olmayan bir şekilde yansır kötülük ve bir çok insan bizden kaçar, uzaklaşır. Bizim ardımızdan gözyaşı, acı, ah ve feryatlar gelir. Artık yeni zevkler vardır bizde. Tartışmaktan hoşlanan, “bana ne” dediğimiz, ilgi alanlarına sokmaktan kaçtığımız gerçekler. Yabancılaştığımız ahlaki değerler… Kötülüğü kendimize haklı çıkarmak için, duygularımıza, alt beynimize söylediğimiz yalanlarımız. Daha nice mazeret dolu heybelerimiz. İyi olmamak için yitirdiklerimiz. Uzak kaldığımız bir çift göz bakışı.
İyilik yapmak artık bir çok insanın tanımadığı duygudur. Hissetmediği bir ahlaktır. Kimyasal bombaların arasında sıkışan bir koldur. Ayrılıktır, iyilik. Bedeni delip geçen bir kuşunun en ince yerinde saplıdır, iyilik. İsmini dahi bilmediğin bir bebeğe,çocuğa, yaşlıya haince attığın ayrılık mermisinde yapışıp kalmıştır, iyilik…. Anne ve babasından ayrılırken çocuğun, son defa sıkıca sarıldığı andır, iyilik. Yetimin göz bebeğinin en derin yerinde saklıdır. Yazan bir kalemi hayatında ilk defa tutmanın heyecanından siper almıştır mürekkep, kötülüğe karşı beklide heyecanlı minik ellerde..Bizim beğenmediğimiz ama zengin kalpli fakir kızın yeni hediye edilen elbisesinin fırfırındadır iyilik veya fırfıra konmuş pembe bir saten çiçektir, iyilik. Kuralsızca özgürlüğün diyetidir, iyilik…
İyilik kalpleri yumuşatan tek unsurdur. İyilik kalbin tek şifasıdır, kahramanca… Kararmış noktaları fırçalayıp atan,yine iyiliktir. Toprağın kötü ahlaka isyanıdır. Verimsizliği ile insanoğluna küsmesi gibi.
Bütün tabiatın kötü olan her şeye verdiği bir cevap şekli, bir konuşma, kızma hali vardır. Bocaladığımız, çıkış aradığımız doğa olaylarının altında dahi iyilikten uzaklaşan kalplerin çoğalmış olması yatmaktadır. Bir fidan dikmek yerine, vahşice orman yakmanın zalimce keyfinde boğulmak vardır. “Yaş kesen, baş keser” hesabı ile, her bir fidan insanı temsil eder. Yaşamayı, nefes alıp vermeyi, büyümeyi, umut etmeyi, var olmayı anlatır her yeşil ağaç…Ümidin çekirdekleşip yeni bir hayata soluk olmasını anlatır toprak bize. Hiç sıkılmadan. O ağaca dipdiri hayat sağlayansa, iyi bir ahlaktır.
İnsanların hoyratça, özgürce birbirlerinden nefret ettikleri bu yüz yıl da, kötü ahlaka bir iyilik çiçeği ekelim. Muhtaç sahibi çocukları okutmayı, giydirmeyi, eğitmeyi üstlenelim. Bizim yerimize başkaları yapsın diye, başkalarının yaşamını hiçe saymayalım. Bu yaşlı dünyada yeşil ama yemyeşil bir ağaç, biz de olalım…İlk önce içimize ekelim iyilik tohumlarını, sonra ailemize ve topluma…
İnsan dünyaya muhtaç hali ile doğar, yeşermek ve yetişmek için. Doğar doğmaz iyilik görür ki, ihsan etmeyi, vermeyi, sevmeyi öğrenir. Ahlak pınarından nasıl bir su akarsa o minik bebek, öyle şekil alır. Kah gül olur, kah diken,kah ulu bir çınar…Geri dönüşümü olan bir doğanın içinde döndürülmesi en güç olan insan ahlakıdır. Başka gezegenlerde hayat aramaktan önce kendi dünyamızdaki hayatı yaşanıla bilir kılalım. Acısında boğulmadan önce… İyilik, sevginin mayasıdır…Unutmayalım…
İyilik yapmak nedir sualinde kişi ilk önce kendine yaptığı iyilikleri keşfe çıkmalı. İyi olmak üzere doğan saf, temiz, çaresiz ve masum bir bebek olan bizler zamanla zalim, vahşi birer insan ola biliyoruz. Televizyon kanalların da dahi korkunç kelimesi hafif kalacak derecede aklı zorlayan korku filmlerini izlemek için, bize sunulan şifre şudur:”Sinema keyfi, iyi seyirler…” Gördüklerimize duyduklarımıza, hissettiklerimize özenmeye meyilli yaratılan bizler kötülüğe de meyilliyizdir. İyiliğe koşa bildiğimiz gibi kötülüğü de arkadaş edine biliriz. Arada sadece ince bir çizgi vardır. Peki biz, hangi taraftayız?
Bir iyilik yap, seni kötülerin safından ayırsın…
20 Ağustos 2009
Nidahe’den