- 759 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU KARDELENLER İÇİN KİM ÜZÜLECEK?
Kendimi Anadolu’da yaşayan herhangi bir baba gibi hayal ediyorum. Üstelik kızı da olan bir baba gibi…
Kızım büyümüş ama okula gitmiyor. Biz atalarımızdan böyle gördük…
Kız çocuğu okula mı gidermiş hiç…
Kız dediğin, evinde anasının dizinin dibinde oturur, hayırlı bir kısmet bekler ve günü geldiğinde de elinin kınasıyla alnının akıyla gelin olur gider…
Dedim ya, biz atalarımızdan böyle gördük.
Bir an için sizde kendinizi böyle hayal edin.
Günün birinde evinizin kapısı çalınıyor. Kapıyı merakla açıyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki, kapıda biri Kaymakam olduğunu, diğeri de Milli Eğitim Müdürü olduğunu söyleyen iki kelli felli adam size bakıyor.
Üstelik yanlarında tanıdık biri Kumandan da var.
Mecburen ve nezaketen içeri buyur ediyorsunuz.
Söze ilk olarak Kumandan başlıyor.
—Hasan ağa, müdür beyin sana diyeceklerini iyi dinle diyor.
Müdür bey, yaptıkları araştırmalara göre evde okul çağına geldiği halde okula gitmeyen bir kız tespit ettiklerini söylüyor.
Siz de biraz mahcup, fakirlikten dem vurup kızı neden okula göndermediğinizi/gönderemediğinizi izah ediyorsunuz.
Tam burada söze Kaymakam karışıyor.
—sen işin o kısmını düşünme, diyor.
Başlıyor “haydi kızlar okula” kampanyasına haklı olarak methiyeler düzmeye…
—kızın buralarda böyle sefil olacağına, okusa doktor olsa, hemşire ya da öğretmen olsa… İstemez misin?
Belki de, vekil olur diyor. Olanlardan neyi eksik senin kızın?
Bu cilalı sözler hoşunuza gidiyor. Bir an için gözlerinizi kapayıp kızınızı doktor, hemşire, öğretmen… Olarak hayal ediyorsunuz ve haklı olarak birden göğsünüz kabarıyor.
—bu doktor hanım, filanca köyden Hasan ağa’nın kızı sesleri kulaklarınızda yankılanıyor gibi oluyor.
Hangi baba çocuğunun adam olmasını istemez ki? İkna oluveriyorsunuz. Öyle ki, çocuğunuzun ikbali için töreniz bildiğiniz o ilkel adetlerinizi bile unutuveriyorsunuz.
Hiç vakit kaybetmeden kızın elinden tutup okula götürüyorsunuz. Sonrada sıkı sıkı tembih ediyorsunuz.
—aman kızım iyi oku, bizi ve kendini ele güne mahcup etme diyorsunuz. Sizin ona olan güveninizden kız da umutlanıyor ve heyecanla okulun yolunu tutuyor.
Yıllarca, öğretmen olacağı günün hayalini kurarak evden büyük bir heyecanla çıkıp kar demeden kış demeden aşağı köydeki okulun yolunu tutuyor.
Her şey karşılıklı tabi, sizde kızınızın azmini görüp onu okutabilmek için sırtınızda taş taşıyorsunuz. Hepinizin tek bir hayali var…
Aradan yıllar geçiyor. Kızınız elinde bir lise diplomasıyla karşınıza geçiyor.
—az kaldı, baba diyor. Az kaldı. Öğretmen olmama az kaldı.
Kızınızın gözlerindeki sevinci ve umudu görünce dayanamıyor baba yüreği ve başlıyorsunuz hüngür hüngür ağlamaya…
Eee , buraya kadar her şey çok güzel…
Daha dün dizinizde oynayan kızınızın artık büyüdüğünü ve kendi kararlarını kendi alabilen bir yetişkin olduğunu fark ediyorsunuz.
Özgür bir birey olarak tercihini başını örtmekten yana kullanacağını söylüyor ve dediğini de yapıyor.
Sonra da çok geçmeden imtihana girmek için şehre gidiyor. Sınavı kazanacağından emin. Büyükşehirde yüksek okul okuyup öğretmen olacaktı ya…
Sizde ana-babası olarak kızınızı dualarla ve büyük umutlarla yolcu ediyor, hayırlı haberlerle dönmesini umuyorsunuz.
Derken, birkaç saat sonra kızınız iki gözü iki çeşme dönüyor eve…
Anlıyorsunuz ki, kızınız başı bağlı diye değil öğretmen olmak sınava dahi alınmamış.
İşte o zaman anlıyorsunuz hayatın acı gerçeklerini…
Demek ki, ne sizin ne de kızınızın umutları hayalleri kimsenin umurunda bile değil.
İşte bunu hayal edin. Kimbilir?
Bu öyküyü yaşamış, bu acıyı iliklerine kadar hissetmiş kaç kişi vardır bu güzide vatanımda?
Şimdi de ERGENEKON soruşturmasını düşünün.
Son dalgada ÇYDD’YE de baskın yapıldı.
Başta Türkan hoca olmak üzere büyük bir kesim ayağa kalktı. Tabi bu süreci birazda medya fişekleyince olay büyüdü gitti.
Türkan hoca, hasta yatağındayken bile kendini değil, burslarını alamayacak “kardelenleri” düşünüp çok üzülmüş.
Ama neyse ki, bu operasyondan sonra derneğe ülkenin her yanından oluk oluk bağış akmaya başlamış. Kefen parasını bile gönderen olmuş.
Lakin Türkan hoca hala “kardelenler” için üzülmeye devam ediyormuş.
Çağdaş türkiye’nin geleceği için bu kızların okuması gerekiyormuş.
ÇYDD’YE yapılan baskın bu kızların okumasını engellemek için onları okutmaya çalışan ana-babalara gözdağı vermek için yapılmış…
Türkan hoca, bir tek yerde doğru söylüyor.
Bu kız çocuklarının ve tüm çocukların okuması gerekiyor.
Pekiyi, umut verip de, günün birinde sınav kapılarından, üniversite kapılarından çevirdiğimiz, umutlarını, hayallerini küçük hırslarımız ve ideolojilerimiz uğruna yok ettiğimiz o kız çocukları için kim üzülecek?
02 Mayıs 2009
Erdal Fikret AKSAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.