- 2357 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
BU DÜĞÜN BAŞKA DÜĞÜN
Rabbimin rahmet kapılarını aralayıp ebediyete intikal ederek,
İlahi makamdaki, düğününü yaşayan çok değerli eşim için;
İnnalillahi ve inna ileyhi raciun!
Mademki bu dünya bir sürgün yeridir,
Mademki ölüm ebedi vuslatın giriş kapısıdır,
Öyleyse bir kere daha anlıyorum her nefis ölmek için doğmayı yaşamakta.
Ve her hayat ölüme bir kapı aralamakta!
Tevekkeli değil “Bu düğün başka düğün” diyordum içimden nefes nefes yaklaşırken emanet veda anına..
Emanet diyorum çünkü vuslatı ebedileştiren her veda ruha emanettir nazarımda.
Biliyorum ki birazdan her şey bitecek ve herkes evine yönelecek.
Tıpkı dünya evine giren iki gencin düğün merasimindeki gibi.
Yine heyecan, yine pür telaş her yan!
Yine bir paylaşmanın ilahi huzuru ile doluydu her can!
"Ağlama" diyor bir ses içimden mezarlığa doğru giderken.
"Sakın ağlamamalısın, böyle bir günde ağlanır mı hiç?"
Gözlerde şekil bulan ve dimağlarca yaşanan, "ölüm" kelimesi her ne kadar soğuk algılansa da bir şeb-i arusdur sonunda.
Bu şenlik, bu hüzünlü cemaat, sürekli kendisini tekrarlayan ilahi bir seramonidir kâinatta en hakiki gerçeklik adına.
Sanki bir düğün konvoyudur sürüklenip seyreden.
Bu merasim esnasında görüyorum ki gözlerden değil ama gönüllerden akan damlalarla ıslanıyor bulutlar.
Rüzgâr bile bin teselli makamında okşuyor nefesleri usul usul!
Aslında ne kadar hazırlık olunsa da, bu görünüşte veda ama manada vuslat anına yine de hüzün yağmurları tüm haşmetiyle hali hazırda!
Rahmet ıslatacak birazdan gamsızlığı ve her fuzuli neşeyi.
Kalabalık ve bu temaşa acaba ne kadar her şeyin farkında?
Kendimdeyim aslında ama kendime gelemiyorum sanki!
Yanımda bir kız çocuğu;
On üç yaşında bir çocuk, ela gözleri en yüklü bulutlardan daha dolu olsa da, bitimsiz olgunluğu gizlemektedir yüzünü yarı şaşkınlık yarı keder libası ile.
Veda edilerek uğurlanan biricik babası bile olsa mağrur başı kendisine yakıştığı kadar diktir ve anlamlıdır bu heybetli günde!
Başka hangi damla, hangi gözü böyle asaletle doldurabilir ki?
Ve bir kadın seyretmektedir tevekkül denizlerindeki, dinginlik ile bu temaşayı
Bir kere daha onur duymaktadır, kendisine ebedi vuslat için veda eden can eşi ile.
Bir kere daha taçlanmaktadır en anne yanı, ondan miras kalan muhterem can hatırası ile..
İnanılmazın da inanılmazıdır o esnada seyrettikleri ...
O çok sevdiği can parçası bir kere daha göstermiştir ona yaratılışın ezeli ve ebedi gayesindeki dehşetli ve ibretli sırrını.
Bu gayedir ki ölümü güzel kılan, zahirde ayrılık olarak algılananı vuslat gizemli manasıyla biçimlendiren.
İşte dakikaları bezeyerek ilahi merasime dönüşen de bilfiil Hakk ın tecellisidir.
O öyle bir tecellidir ki, aynı zamanda mühürsüz gönüllerin, karanlıktan arınmış gözlerin de en büyük tesellisidir.
Hele de, mahzun iken mahkur, elemli iken bahtiyar,yaslı iken manaya yangın bir kadının ibretle şükrüdür şükrüne..
Yıllardır beslediği sabır ve teslimiyetin zahiri nihayetidir belki emsalsiz güzel kokularla anlamlaşan bir tabuttan kendisine kalan son hatıra, son bakış!
O sabır ve teslimiyet hem vedasız gidende hem de vedasız yolcu edende tek vücut olmuştur da bunu anlamak için ecel anı kâfi gelebilmiştir ancak.
Sanki bir kilitlenme anıdır zahiri manasızlığı sonsuza dek kördüğümle kapayan ve mana kapılarını ardına dek aralayan!
Bu sebeple ayrılıkların değil vuslatların merasimidir zuhur eden!
Vedaları zaten hiç sevememiştim ki ben.
Sana hoşça kal demedim, demeyeceğim şimdi tüm haklarımı son zerresine kadar helal ederken!
Sanki balmumu bir heykele benzeyen suretinde bir kere daha “Biz Allah’a aidiz ve vakti gelince O’na döneceğiz! ” manasının ikrarını gözlerimden gönlüme nakşederken,
`İnnalillahi ve inna ileyhi raciun! ` dur, mutlak manada gönüllere yerleşen!
Şimdi, uğurlandığın gibi orada da böyle itibarla karşılanmanı diliyorum tüm yüreğimden.
Bir kere daha idrak etmekteyim ki:
Bu düğün bambaşka bir düğündür!
Son söz ise hep Mevla’nındır!
Dudaklarım ”Gördüğüm aslında ölümün en güzel yüzüydü” diye mırıldanırken!
30 Temmuz 2009
Bursa… Sevim Yakıcı
*******************************************
ŞAİRİN NOTU:
Fani bir dünya saatinde,
Rabbimin rahmet kapılarını aralayıp ebediyete intikal ederek, ilahi makamdaki, düğününü yaşayan çok değerli eşim için; hastalığı süresince ve vefatı sırasında ve sonrasında beni hiç yalnız bırakmayan, duaları ile bana en büyük manevi desteği veren, Bu sahte dünyadaki en değerli şeyin gerçek insan sevgisi ve karşılıksız bir muhabbete dayanan hak dostluğu olduğunu kanıtlayan emsalsiz dostlarıma minnet ve şükranlarımı sunmaktan onur ve şeref duyarım!
O dostlarımdır ki gerek telefonlarla, gerek mesajlarla gerek ise bizaat hanemi teşrifleri ile manen ve madden bana en büyük onurun ihtişamını hediye etmişlerdir. Aslında hepinizin isimlerini tek tek yazmak isterdim. Ama biliyorumki o isimler zaten hak katında ait oldukları mukaddes değer ve yerde zikredilmektedir. Ben kendilerinden razıyım
Mevlam da hepsini sevsin ve hepsinden sonsuz razı olsun!
SELAM VE DUA İLE
YORUMLAR
Öncelikle başınız sağolsun ablacığım.
İşte ölüm böyle karşılanır, dedim...
Mü'min için ölüm budur çünkü; "şeb-i arus"...
Bunu idrak edebilenimiz az fakat. Ve o "az" olan insanlardansınız canım ablacığım...
Mevlam hepimizin ölümünü şeb-i arus eylesin, en büyük arzumuz bu...
Rabbim size ve evladınıza hayırlı uzun ömürler versin.
Yüreğiniz dert görmesin...
ALLAH rahmet ve mağfiret eylesin..sevim hanım,acıların büyüğünü yaşamışsınız.ama bilinçli ve sabırla.bende annemi kaybettiğimde o kadar ızdırapla yoğruldum ve acılar çektimki hastalık larla boğuştum ve halen ilaç kullanıyorum.keşke bende olayın görünen değil görünmeyen kısmıyla ilgilenseydim.RABBİM size sabırlar ihsan etsin.sevgi ve saygılarımla..
ALLAH RAHMET EYLESİN..GİDEN GİDİYOR EBEDİ İSTİRAHATGAHINA..ÖNEMLİ OLAN ÖLÜMÜN BED YÜZÜNÜ DEĞİL RAHMET YÜZÜNÜ GÖREBİLMEKTİR KALANLAR İÇİN..
SEVGİLİ ARKADAŞIM BU YÜZÜ FEVKALADE GÖRÜP ALGILADIĞI İÇİN METANET GÜCÜDE ARTMIŞTIR DİLERİM..HARİKA BİR ANLATIMDI..YENİDEN TAZİYELERİMİ VE SELAMLARIMI BIRAKIYORUM SEVİM HANIM..SEVGİLER.
Değerli Sevim Ablam. Öncelikle Başınız sağolsun. İsmet eniştemize Allah'tan (C.C.) rahmet diliyorum. Mekanı Cennet olsun. Kendisi ebedi hayatın nuruna yolculuk ederken, fani dünyada anısını yaşatacak, hele ki böylesi değerli bir eser ile yaşatacak biri olmak her iki cihan saadetinin en güzel örneği olsa gerek.
Rabbim Ruhunu Aziz, istirahatgahını Cennet Eylesin.
29 temmuz 2009 da telefon ettiğimde hastanede olduğunu duymuştum kardeşimden
30 temmuzda amasya taşovada konser alanında Ali Rıza Atasoy hocam kargülünün eşi vefaat etmiş deyince telefonla taziyelerimi bildirmştim.
tekrar başınız sağolsun Allah sabır versin
Allah bundan sonraki yaşamınızdada dik durmanızı nasip eylesin kardeşim
Hz.Mevlana'nın Şeb-i/aruz unu an be an gözlerimin hapsinde tuttum o nasıl anlatım sevgili üstad.
-Ölüm de huzur/sukunet ve de mihnet..
-Düğünümüz..
elbet ölüm bizim düğünümüzdür.
-zincirlikuyudan her geçişimde ölümü özldeiğimi söyleyebilirim.
....Her canlı ölümü tadacaktır...
-o halde günahların katmerleşmeden bu dünyadan ayrılınmasından daha büyük hediye de yoktur..
-acın bizim acımızdır......
-bin sağ olsun başınız...
-allahın sevdiğini biz sevemeyiz demektir bu..
Anne Ben Onsuz Yaşayamam
----‘’Bugün gözlerimi kapadım , sana ait zaman da…ellerinin dokunduğu toprağa , yüreğim değdi....:’’---
Gözlerine aşık olmuştu kız …Onu her gördüğünde kalbi yerinden çıkarcasına kıpır kıpırdı. Evlenme hayali ile yanıp tutuşuyordu .Seviyordu, sevginin en temiz hali ile.Aslında kız da biliyordu ,sevildiğini ve beğenildiğini. Kalbi boş yere çarpmıyordu.Geçen iki yılın ardından haber gelmişti bir hala’dan.Atilla’nın halası ,evliliğin olamayacağı haberi ile kızın gözlerine bakmıştı… Toprağa doğru eğilen ,güzel yüzlü bir baş vardı …Kısa bir zaman sonra ,hiçbir şey düşünmeden duran eğilmiş başını ,nemli gözleri ile kaldırıp ,annesine baktı.Kız annesine o kadar üzgün bir ifade ile sarıldı ki :’’ anne ben onsuz yapamam !‘’diyerek ,saatlerce süren bir ağlama faslı başlamıştı.
Günler birbirini kovalamış ve kızın acısı, sanki biraz durulmuştu. Nedenini kendine sorduğunda ,sevdiği genç’in çok uzakta ve artık onu görmesinin imkansız olduğunun farkında idi.Aslında kalbi ayrılık saatinde takılı kalmıştı.Ayların ve yılların bir anında,artık onu istemeye geleceklerdi.İçinde müthiş bir heyecanın sardığı merak vardı.Galiba evlenmek ona çok yakındı.Güzel ve çok konuşulan bir düğünün ardından, kız yeni bir sevdaya yelken açmıştı.Şimdi kolundaki erkeğin ismi :’’ Ramazan ‘’dı.
O kadar güzel geçiniyorlardı ki ,onların mutluluğuna tüm sevdikleri duacı idi.Birbirlerine bu kadar yakışmalarına ne demek gerekirdi?.Onlar karı koca yolda yürüdükleri zaman, komşuları perdelerin kenarından, onların geçişine bakarlardı.Genç evlilerin gözlerinde temiz bir aşkın ışıkları vardı,herkesi büyüleyen.On bir ağustos akşamı evlerindeki telaş unutulamazdı.Mavi gözlü bir yürek evlerine gelmiş, hayatlarına katmerleşen bir mana katmıştı.Özlemle bekledikleri bir yavru idi…Adı :‘Bilal’ ama kendi beyaz …Süt diyarından sunulmuş gibi ,bembeyaz.
Baba ,oğlu ile oynamaktan o kadar mutlu ki ,dünya da onun için ailesinden başka hiçbir şey yoktu sanki.Ramazan baba eşini ve oğlunu pikniğe götürür,onlara hediyeler alır ve yaşadığı her günü yazar, günlük tutardı.Eşine çiçek getirmekten mutlu olurdu ,onu kırmaktan korkar ve evinde vakit geçirmekten hiç sıkılmazdı. Yolun kenarında çıkan bir kır çiçeğini usulca koparır ,:’’eşime çok yakışır ‘’der,işinden evine gelince eşinin saçına takardı…
Sonbahar mevsiminin güzel bir günü idi.Dere kıyısında yaptıkları piknikten geri dönüyorlardı .Güzel bir rüzgar vardı,sessiz esen .Genç anne, eşine baktı arka koltuktan,:’’ bir sorun mu var?’’ dercesine ki ,saniyeler geçmeden otomobilleri virajda takla atmaya başladı.O anda anne bebeğini emziriyordu. Sıkı sıkı yavrusuna sarılarak: ‘’devriliyoruz’’ dedi.Ve… Ayrılığın vakti gelmişti…İki güzel yıl, evlendikleri aynı tarihte son bulmuştu .Evliliğin ilk başlangıç tarihi ,on beş ekim ,son tarihi ise on beş ekim olmuştu.Anne ve oğul kurtulmuştu bu kazadan .Son uğurlamada ,genç anne yine yavrusu ile kendi annesine sarılmıştı,: ’’anne ben onsuz yaşayamam .’’
dökülür sendeki yapraklarım
hüzünlü bir sonbahar yaşar kalbimizde
tutamadığım gitmeler
ardında sadece hayalini bıraktılar
gerçeğine dokunamadığım hülyalarda
hayalin gerçeğime sığındı bu akşam
beyaz bir atın üstünde
o soğuk karların arasından
sıcacık yüreğinle gittin
bütün alevleri alıp......
tutamadığım gitmelerle gittin
beni kendi yalnızlığımla
hayal olan sevginle bıraktın
yanan mumu nazikçe üfler gibi dudakların
elveda dedin yaşadığımız bu dünyaya
sessizliğin sesiyle...... elveda dedin
tutamadığım gitmelerle gittin
bereketli toprakların içine
her zerresi üzerine dağılsa da
geçen bunca yıla inat
toprağında açan kardelenler var
sen haber alınmaz diyarların mutluluğunda
bense karlar içinde üşüyen ayaklarımla
tutamadığım gitmelerle
KARDELEN TOPLUYORUM...........
24-1-2007
çarşamba
14-00
Yaralı anne, artık hayatı öğrenmişti.On bir aylık evladına sarılmış, onun için yaşaması gerektiğini bilerek yoları adımlıyordu …..Kısa ,lakin ona çok uzun gelen bir iki yılın ardından tekrar bir evlilik kapısı açılmıştı . Genç anne yirmi bir yaşında tekrar yeni bir hayata başlamıştı….Artık bu yeni hayatına sıkı sıkı sarılmaktı gayesi ve sevdiklerini hiç bırakmayarak.Yavrusuna asla babasızlığını aratmamış, onun ruh halini hiç yıpratmamıştı. Genç bir kadın olmasına rağmen , hayatta dimdik durmasını başarmıştı.
O çok sevdiği ilk göz ağrısı, can oğlu yedi yaşına gelmiş,okula başlamıştı.O kadar seviyordu ki oğlunu ,ona kendi diktiği okul önlüğü ile okula her gün götürmek keyif veriyordu. Yine anne yüreğinde bir sızı vardı ,:’’ aman oğlum dikkat et ,koşturma, okuldan hiç ayrılma, yollara dikkat et !’’ derdi her gün ..Annelik, saf bir duygu .Genç annenin artık yeni bir bebeği de vardı ,kalbinde atan iki yürek ,kıpır kıpır. Anne yavrusunu okula o gün götürememişti .’’Oğlum’’ diye sarılarak ,mavi gözlü canına ,baktı.Gizli bir sır vardı çok yakınında ,o kadar yakındı ki ama bunu bilemezdi anne….Kaderin bir sayfası daha açılacaktı ona, acı acı…Okul arkadaşları ile beraber gönderdiği oğlunu, bir daha dünya gözü ile göremeyecekti.Sokaklarda saatlerce koşturdu ,oğlunu aradı. Tüm mahalle halkı onun oğlunun öldüğünü bildiği halde ,hiçbir ses: ‘’ o yok’’ diyemedi ona..Anlamıştı aslında …Fakat kalbi inanmıyordu gerçeğe.Genç annenin adı gibi idi hayatı, ‘’özlem’’… Toprağa diz üstü çöktü ve anne ‘’ben onsuz yaşayamam ‘’dedi karşıdan gelen anne ve babasına……
beklersen,
beni de bekle
avuçların......
avucumun içinde sıcacık
boş ver kimse görmesin
biliyorum ki sen varsın
yine boş ver kimse anlamasın
avuçlarımın avuçlarına değdiğini
sıcacık sımsıcacık.....
bazen merak ediyorum unuttuklarımı
senin varlığını hatırlıyorum
masumluğunu,gözlerini
ilk gülüşünü,anne deyişini....
sanki hep biliyordum
görünmeyen kanatlarının
bir gün görünür olacağını
ağlarken gözlerim
ben varım anne derdin
şimdi yüreğim ağlıyor
yüreğimin gözyaşlarını
o tatlı sözlerinle siler misin
OĞLUM..
avuçlarını avuçlarımda tutar mısın
OĞLUM..
sıcacık sımsıcacık
beni de yakar mısın OĞLUMM....................
6-1-2007
22-10
ATİKE RANA
Canım...Nutkum tutuldu inanki,ne diyeceğimi bilemedim.Düğününüzü geç duydum.Önce edipler Kahvesindeki sayfandan ,şimdide bu sayfandan 2.kez okumanın üzüntüsü içindeyim.Peygamber(SAV) efendimizin yan tarafındaki cennet bahçesinin,sevgili eşinize mekan olması için dua'cıyım.Allahtan(CC), size sonsuz sabırlar versin,Eşinizin üzerinden de rahmetini eksik etmesin.
Yazınızı okurken,"Edipler kahvesi"ekranın sağ tarafındaki Günün Resminin altındaki söz dikkatimi çekince,Siz dostlara haber veremeden uzuuuuunnnnn bir nişanlılık dönemi geçirebilmek için apar topar, ben de ölümle nişanlanmaya karar verdim.İnşallah dostlarım düğün haberimi burda yayınlarlar çünkü ben telaşlı ve haycanlı olacağımdan imkanım olmaz.Düğünüme beklerim.
Sevgim ve saygım sizlerle
Fani bir dünya saatinde,
Rabbimin rahmet kapılarını aralayıp ebediyete intikal ederek, ilahi makamdaki, düğününü yaşayan çok değerli eşim için;
hastalığı süresince ve vefatı sırasında ve sonrasında beni hiç yalnız bırakmayan, duaları ile bana en büyük manevi desteği veren,
Bu sahte dünyadaki en değerli şeyin gerçek insan sevgisi ve karşılıksız bir muhabbete dayanan hak dostluğu olduğunu kanıtlayan emsalsiz dostlarıma minnet ve şükranlarımı sunmaktan onur ve şeref duyarım!
O dostlarımdır ki gerek telefonlarla, gerek mesajlarla gerek ise bizaat hanemi teşrifleri ile manen ve madden bana en büyük onurun ihtişamını hediye etmişlerdir.
Aslında hepinizin isimlerini tek tek yazmak isterdim.
Ama biliyorumki o isimler zaten hak katında ait oldukları mukaddes değer ve yerde zikredilmektedir.
Ben kendilerinden razıyım
Mevlam da hepsini sevsin ve hepsinden sonsuz razı olsun!
SELAM VE DUA İLE
Ne mutlu Allaha ve kudretine böylesine teslim olabilene.Ona sığınabilene.
En okunası şiirler, en düşündürücü yazılar kalemle değil, böylesi yürekte yazılanlardır.Kalemle yazmasını bilenler de ayrıca böylesine hissettirirler duygularını.
Allahın rahmeti gidenler için de, kalanlar için de sonsuzdur.
Kimseden esirgemesin yüce Mevlam.
Tekrar başınız sağolsun Sevim hanım.