- 521 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-23
Uzunca bir süre, yatağında o şekilde yattı. Annesinin yalvaran sesi kulağında yankılanıyor fakat ona cevap vermiyordu. Hayatında, ilk kez Annesine bu şekilde davranmıştı. O, bu yaşına kadar hiç karşılık vermemiş, Annesinin üzerine titremişti. O’nu üzmemek için haklı olduğu zamanlarda bile karşılık vermez, içine atardı. Bu kez durum çok farklıydı. Bir ömür boyu sürecek olan evliliği söz konusuydu.
Yattığı yerden doğruldu ve sırdaşı olan aynasının karşısına geçti. Saçlarını fırçasıyla taradı, taradı, saçlarına koparırcasına asıldı . İsyanını saçlarından çıkarıyordu sanki. Öfkesini dışına atmak için sırdaşı, çok sevdiği aynasından çıkarırcasına eline aldı ve duvara fırlattı. Fırlattığı anda ayna paramparça oldu ve yere saçıldı. O aynada, kendisiyle hayallerini ve Halil’ e ilk vurulduğu anlarındaki heyecanını paylaşmıştı oysa.
Sonra parçalara baktı uzaktan. Camdan sızan güneş ışınlarıyla, o parçalar parıldamaya çalışıyordu. Ama ne kadar başarılı olabilirlerdi ki. Paramparça olmuş kırıntılar ile. O ayna ile hayalleri de kırılmıştı geleceğe dair. Bir kerecik elini tuttuğu Halil’ i düşündü tekrar. O tuttuğu elin içinde ömür boyunca hapsolmayı istedi bir kez daha. O’ nu hiç tanımadığı halde, yıllardır tanıyormuş gibi hissediyordu. O’nun bakışlarıyla karşılaştığı gözleri içine çekiyordu kendisini. Aşk, acı çekmekti. Aşk denen hastalık sabır istiyordu. Sabretmeli, direnmeli, gerekiyorsa ölüm olmalıydı sonu. Aşk, ancak o zaman aşk olabilirdi. Birden çok güçlü hissetti kendini. Ağlamak çözüm değil, zayıflıktı. Oturduğu yerden kalktı ve kapıya yöneldi. Gözleri aynadan düşen cam parçalarına takıldı. Bölünmemeliydi ve tek parça halinde kalmamalıydı. Kapıyı açtı ve açtığında yere oturmuş olan Anasına baktı. İçi sızladı. Bakışlarında kadının çaresizliğini gördü.
Anasına doğru eğilerek elinden tuttu ve öptü ellerini. Sonra sarılarak kucakladı. Sarıldığında kalp atışlarını duydu. Bu olay öncesinde, telaşeli kadın gitmiş, yerine yüzünde çaresiz ve üzüntüden bitap düşmüş bir kadın vardı. Annesinden çok şey beklemiş ve hırsını ondan çıkarmaya çalışmıştı. Hata yaptığını kapıyı açtığında anlamıştı.
O sırada babasının sesini duydu. Ağabeyleriyle konuşuyor olmalıydı. Annesinin şaşkın bakışları üzerinde babasının yanına gitti.
“Baba! Sizinle konuşabilir miyim ?
“Konuşalım ! “
“Yalnız konuşabilir miyiz ? “
O sırada yanında bulunan ağabeyi Abdullah, dışarıya çıktı. Odada yalnız kalmışlardı. Ökkeş Bey, sert tavrını koruyarak, Gülistan’a
“Kızım! Konuşsana, seni bekliyorum.”
“Baba! Beni evlendirmeyin. Yalvarıyorum size. Ben evlenmek istemiyorum. Kıymayın bana.
“Ne zamandan bu yana kız çocukları babalarıyla konuşuyor böyle. Ben seni yabancıya vermiyorum ki. Amcanın oğlu istiyor. Kardeşimin oğlu. Aileden biri. İstemiyor musun.? Neden peki ? “
“Baba, İbrahim ağabeyim benim ağabeyim. Ben onu hep ağabey gibi gördüm. Nasıl böyle bir şey düşünebilirim. Kıyma bana Baba . Ne olursun. “
Bunları söyledikten sonra ağlamaya başladı. Gözlerinden yaşlar sel gibi akmaya başlamıştı. Sert görünen Ökkeş Bey, kızını hiç bu şekilde görmemişti. Birden yumuşadı ve kızının yanına gelerek onu kucakladı ve bağrına bastı.
Hamza, ifadesini verdikten sonra hazırlanan araca bindirilerek bağlı bulundukları İl’ e doğru yola çıktılar. Hamza rahatlamış ve vicdanının ona eziyeti azalmış gibi hissediyordu.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
zamanı gelmişti..ayrıca; bir kızın o durumda babasının sözüne karşı durması ise bambaşka bir olay:..seni dinlemiyorum demektir. Bu konuda ben haklıyım. Ben satılık değilim demektir. bakalım baba ne yapacak...
Kolay bir durum değil. baba da otoritesini sorugulayacaktır. Sözü dinlenmiyor olacak...
saygılarımla..