KARAKOÇAN’DAN NAKLEN
Memleketin bir yerinde herhangi bir düğün salonu ve nikâh töreni… Belediye başkanı sahneye davet edilir. Çiftin nikâhını kıymak için... Gerekli olan şahitler ve davetliler önünde nikâh kıyıldıktan sonra başkan şunu ifade ediverir behemehâl: “Sizleri koca karı ilan ediyorum.” Karı koca dese komik olmayacak ama bir kelimenin yer değişikliği ile komik unsur karşımıza çıkıyor. Mizah olmadan bir toplum toplum olmaz. Mizahı da sindirebilen toplumlar büyük toplum olma yolunda mesafe kat etmişlerdir. İşte üslubumuz burada bu sindirebilme mesafesinde bir şeyleri ifade etmeye çalışmaktadır. Ama burası Karakoçan, iyi niyetle dahi, güzel hislerle dahi bir şeyleri ifade etmek uymuyor bize!
İşte bu sebepten Karakoçan ile ilgili anlatabileceğim bazı güzel yaşanmış anlar var. Onları kişi isimlerini zikretmeden ifade edeceğim.
Kişilerin adlarının bir şekilde bu yazıların içinde geçmesi inanın bizleri mutlu etmekte ve katiyen ismi geçen insanı da gönlümüzün baş tacı yapmaktaydı. Ama asla ve kat’a herhangi bir Karakoçanlının ismini zikretmek, yazmak bundan sonrası için bizim işimiz değildir. Bir yazının bütün samimiyeti hele hele böylesine yerel bir gazetede ya da gazetelerde içinde yaşadığı toplumu açık ve net bir şekilde ifade etmesi ile ön plana çıkar. Oysa bu yolda da daha çok mesafe almamız gerekmektedir diye düşünüyorum. Aşağıda anlattıklarımın bazıları ilçemizin güzel insanlarının bizzat başından geçen olaylar olduğu gibi bazıları da kendi uydurduğum ve yakıştırmış olduğum olaylardır.
Karakoçan olur da Karakoçanspor olmaz mı? Birazcık da takımız ile ilgili anekdotlardan bahsedelim. Damak tadı niyetine… Tadımlık, içimlik ne dersiniz?
Amatör kümede bir maç… Takımımız çift vuruş kazanır… Her takımın as topçusu vardır, bir de kendisini as topçu sayanı vardır. Bizimkisi yani kendisini as topçu sayan hakemin çift vuruş kararından sonra hemen atlar ortaya: “Kimse karışmasın sakın! İkisini de ben kullanacağım.” der. Varın düşünün maçın gerisini… Al bütün pozisyonlar senin olsun. Bütün takım yerlerde yatmaktadır bu söylem karşısında… Al senin olsun koçum, topta, çift vuruşta, tek vuruşta. Sen esasen veciz ifaden ile gönlümüzün doksanına çarptın. Futbolun saf çocuğu, meşin yuvarlağım çift vuruşçusu… Seni gidi çalım çocuğu!
Çalım üstüne çalım ata ata yorgun düşen topçumuz karşısına bir kişinin daha çıktığını görünce ; “Eeeee yeter ulan, geçilin hele!” şeklinde bir bomba patlatarak ilk defa; “geçilin ula” şeklinde bir çalım atmıştır. Futbol literatürüne “geçilin ula çalımı” olarak geçen hareket topçumuzu ölümsüzleştirmiştir. Tarz olarak hiçbir ulusa benzemeyen insanımız yeni hareketler yaratarak nevi şahsına münhasır olduğunu bir kez daha ilan etmiştir.
Yine Karakoçanspor, yine bir maç anı… Hakem ceza sahası içinde düşürülen Karakoçanlı sporcu için penaltı düdüğünü çalmaz. Bizimkisi yani kendisini as topçu sayan yine atılır hakemin karşısına: “Hocam bak, eğer penaltıyı vermezsen ben de oynamam.” der. Hakem zaten penaltıyı vermemiştir. Bizimkisi de hakeme küser ve sahadan çıkar. Hakemin çok da umurunda! Bu kadar alınganlık kimde var? Bu kadar küskünlük kime yakışır bu denli?
Bir pozisyonda şans mı dersiniz, mucize mi dersiniz bilmem? Çekilen bir şut gidip kalenin üç direğini elledikten sonra dışarı çıkar. Yani gol olmaz. Şutu çeken hayıflanır kendi kendisine: “Az kalsın üç gol birden atıyordum.” diye… Bütün şutlar gol olsa kaleciler ne yapar o zaman? Kimse kalecileri düşünmez asla!
Yine bir maç öncesi doping etkisi yapan bir içeceği kafaya diktikten sonra olağanüstü efor harcayan ve bu eforunu şöyle ifade eden topçuya bakın: “Kendi kullandığım korner atışına gidip kafa vuracak gibiydim.” Adam adam değil atom karınca… O zaman içir bütün takıma… Herkes kendi topunu oynasın.
Yine ilçem insanından bir tip. Memur olmuştur bir kurumda. Akşam eve geldiğinde anası buz gibi bir ayran çorbası yapmıştır. Oğlu ilk iş gününün akşamında yesin diye… Bizimkisi çorbaya kaşık atmaz. Anası sorar: “Evladım niye yemiyorsun?” diye… Bizimkisi yumurtlar hemen. “Ben artık memur oldum ana, ayran çorbası içmem. Sen kalk bana yumurta kır.” diye bir laf eder.
Yine köylerimizden birisine eski valilerimizden birisi gelmiştir. İkram esnasında; “Sayın Muhtarım, siz de yesenize” sorusuna muhtarın vermiş olduğu cevaba bakın: “Vallahi biz her gün et yiyoruz sayın valim yesin.” Mütevazılığa bak, yandan geç.
Bir imamı var köylerimizden birinin… İmam tek rakibim Türk Hava Yolları diyen Muştur’dan daha hızlı kıldırıyor namazı… Rahmeli dedem de bir teravihine denk kalır, Muştur’dan daha hızlı imamın. Ertesi gün sorarlar dedeme; “İmamı nasıl buldun?” diye… Dedem ise; “Vallahi imamın ne söylediğini hiç anlamadım, sadece mori morcan Allah u Ekber dediğini hatırlıyorum. Bütün namazda böyle bitti.” der.
Var mı mizahtan ötesi?
Var mı gülen gözlerden gayrisi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.