- 807 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ADRESİ EKSİK GARİP MEKTUPLAR…(Denemelerim)
DENEME
Yine duygularım depreşti. Hem hüzün, hem acılardayım. Bugün sevgililer günü değil. Ne doğum günü, ne evlilik tarihi… Sanırım bir şehidin toprağa düştüğü tarih.
Semaya yükselmiş, el açar gibi boşlukta yükselen bayrakların altında, bir şehidin mezarı. Üstünde parlayan birkaç satır yazı… “Ömrünün baharında toprağa düşen asker…” Ve o toprağa düşen şehit askerin mezarının başucunda sessiz gözyaşlarıyla, için için kükreyerek, küçük küçük hıçkırıklarla Kur’an okuyan ana… Şehidimin anası. Bağrı tutuşmuş içinde tufanlar kopan, yüreğini fırtınalar, boranlar sarmış garip ana.
İştimadaki askerler gibi sıraya dizilmiş şehit mezarları yan yana… Üstlerinde dalgalanan Türk Bayrakları, o bayrakların gölgesinde, uğruna canını feda eden şehit Türk evlatları… Kendileri gibi ayni gaye uğruna canlarını veren arkadaşlarıyla koyun koyuna sanki sarmaş dolaş…
Sonsuz dostluk ve ortak pencereden Cenneti seyreder gibi birlikteler. Kimisinin başında sevgilisi, sözlüsü, nişanlısı… Çiçek çiçek ellerle kucaklayıp sonsuzlanan aşklarının ölümsüz sevgileriyle günü, o anı paylaşıyor, ortaklaşa yaşıyorlar.
Yanı başındaki bir başka şehit Mehmet’in mezarında ise, yüreği kan ağlayan bir başka şehit eşi, kucaklamış ondan hatıra kalan çocuğunu alıp gelmiş, başucundaki mezar taşına oyulmuş, şehidin fotoğrafını okşuyor. Sessizce süzülen gözyaşlarıyla ıslayıp öpüyor kendinden, kalbinden, sevgisinden parçalar bırakarak. Bir yandan da şehit yetiminin saçlarını okşayıp bağrına basıyor…
Bir sonraki şehit mezarında ise, ak pak olmuş saçı, sakalı birbirine karışmış, bir nur yüzlü ihtiyar, şehidinin mezar toprağını iki eliyle karıştırıp okşarken, gözlerinden süzülen kor gibi yakıcı yaşlarıyla, şehit oğlunun toprağını sessizce ıslatıyor.
Yarabbi bu ne sevda? Bu ne ateş, bu ne acıdır ki, içine girdiği her vücudu cayır cayır yakıyor?
Suat TUTAK
(Benim Denemelerimden bir örnek)[