- 531 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-20
Gelin- kaynana üst kata söylenerek çıktılar. Misafirler için ayrılmış odaya girdiler. Yorgan ve yatakların bulunduğu bölümden yatakları çıkararak odayı hazırladılar. Osman’ ın karısı Hatice, kocasının fazla bir bilgi vermemesinden huzursuz olmuştu.
“Ana! Osman sana bir şey anlattı mı ? Kim bunlar. Neden bizde kalacaklar. Anlamadım ben bu işten doğrusu. Hayır! Bilgimiz olsa.!Başımız derde girmesin. Bu zaman da herkese güvenilmiyor ki. Hırlı mıdır? Hırsız mıdır? Elin yabancılarıyla, aynı evde. Olacak şey değil Osman’ ın yaptığı vallahi. “
“Haklısın kızım da ne yapacağız. Vardır Osman’ ın bir bildiği. Gördün mü bizi nasıl payladı. Yüzünüz gülsün diyor. Boş ver bir gelsinler bakalım. Duruma göre ya Osman ile konuşuruz. Ya da açıklama yapar. Dedi ya ben anlatacağım size diye. “
“Tamam Ana, birden huzursuz oldum işte. Yoksa, bilirsin ben severim misafiri. Ne olacak tencere kaynıyor nasıl olsa, onlara da çıkar yemek bize de. Başımız belaya girer diye korktum.”
“Biz yine görevimizi yapalım da. İnşallah kötü bir şey çıkmaz içinden.”
Yatakları hazırladıktan sonra alt kata indiler.
Zehra, hazırlıklarını tamamlamış, çocukları ile birlikte gelecek olan kişiyi beklemeye başladı. Bir taraftan da Hamza’ yı merak ediyordu. Fazla bir şey anlatmamıştı telefonda. Dakikalar uzadıkça saate dönüşüyordu. Tam o sırada, kapı çalındı. Yavaşça yerinden kalktı ve kapıya yöneldi. Perdenin arkasından, açtığı dış kapının lambasının ışığında, kapıda bekleyen bir adam vardı. İçeriden ,
“Kim o ! “
"Ben Hasan! Osman Ağabey gönderdi beni. Hamza Ağabey ile görüşmüşsünüz telefonda. Sizi almaya geldim. “
Zehra, çocuklarını yanına çağırarak, evin yanan ışıklarını kapattı ve anahtarını da alarak dışarıya çıktı. Dışarıdaki araca binerek, yukarı köye gitmek üzere yola çıktılar.”
İki köy arasındaki mesafe az olduğu için on beş dakikada Osman’ ın evinin önüne gelmişlerdi. Araç durunca, Zehra ve çocuklar tedirginlik içinde aşağıya indiler. Bahçe kapısından girerek merdivenleri çıktılar ve Hasan kapıyı çaldı. Kapının çalındığını duyan Osman, kapıyı açmak için kapıya yöneldi. Hamza ise heyecanlanmış ve gözlerini kapıya dikmiş ve merakla kimin geldiğine bakıyordu.
Osman önde, misafirler arkada odaya girdiler. İçeri girdiklerinde Hamza’ yı gören çocukları ve Zehra’ nın gözleri sevinçten parlamaya başlamıştı. Çocuklar,babalarını görür görmez sevinçle babalarının yanına koştular. Zehra biraz geride kalarak, utangaç tavırlarla,
“Hoş gelmişsen bey ! “
Diyebildi. Onların geleneklerine göre toplum içinde, eşiyle çok fazla konuşulmaz ve duyguları gösterilmezdi. Karı koca sadece odalarında gösterirlerdi duygularını. Hâlbuki ne kadar isterdi şimdi çocuklarının atıldığı gibi kocasının boynuna atılmayı. Onu sımsıkı kucaklamayı. İçinden “ Neyse erim geldi ya, sağ salim. Şükür buna da “ dedi ve göz ucuyla kaçamak bakışlarla baktı ona.
Ağa ise düğün gecesinde madara olmasını hala unutamıyor ve aklına geldikçe, dişlerinin arasından ıslık gibi çıkan kötü kelimeleri sıralıyordu. Hiç oturmuyor, oda da bir baştan bir başa delirmiş gibi gezinip duruyordu. Bir taraftan da Ahmet astsubaydan öcünü nasıl alacağının hesabını yapıyordu. Sonra ani bir kararla, telefonun yanına gitti. Telefon rehberini eline aldı ve sayfaları hızlı ve sinirli bir şekilde çevirdi. Aradığı sayfadaki numarayı bulunca da numarayı çevirdi ve açılmasını beklemeye başladı. Telefon açıldığında ise ,
“ Alo ! Ben Salim Ağa! Nasılsın Kurban. Sağlığına duacıyım. Sana bir işim düştü yine. Sorma kurban. Bir kendini bilmez çıktı karşıma. Terbiyesiz birisi. Çok canımı sıkıyor. Bir kurşuna bakıyor ama onca sene yatmama sebep olacak damda. Karakolda bir astsubay var. Pırpırına bakmadan bana dikleniyor. Kendi kendine töreyi değiştirmeye kalkıyor. İki gün sonra halk galeyana gelirse hiç şaşma. Önce benim aşiret, sonra sizin aşiret, sonra başkası derken kökümüz kazınacak. Ne sözümüz dinlenecek, ne de saygı göreceğiz. Bu işin sonu kötü kurban. Bataklığı kurutmak lazım. Sivrisineği öldürmekle baş olmaz. Anladın mı beni kurban. Dün de aşireti hiçe saydı. Kaçan bir kızla, oğlanın düğününü yaptı. Orada haddini bildirecektim ama ahalinin önünde olmazdı. Bu işi hallet. Nasıl yaparsın bilmem ama buradan nereye gönderirsen gönder. Gözüm görmesin. “
Telefonu kapattıktan sonra keyfi yerine geldi. Yüzünde pis bir gülümseme belirdi ve hemen kapının dışında olan adamına seslendi.
“ Hüso! Gel buraya! “
“Buyur Ağam!”
“Bana, bol köpüklü bir şekerli kahve yaptır hemen. “
Dedikten sonra, televizyon sehpasının altındaki Kasetçalara yörenin ünlülerine ait bir kaset takarak zevkle dinlemeye başladı. O sırada gelen kahvesini höpürdeterek zevkle içmeye başladı.
O sırada cep telefonu çaldı. Söylenerek telefonu açtı. Açar açmaz da yüzünün ifadesi birden değişti. Suratı kızgınlıktan kıpkırmızı oldu ve ağzından köpükler saçarak, karşısındaki kişiye bağırmaya başladı.
“ Nasıl adamlarsınız siz be. Allah kahretsin sizi. Beceriksizler. Elinize, yüzünüze bulaştırıyorsunuz her işi. Çabuk halledin. Sizin batırdığınız işlerle de mi uğraşacağım ben.?Eğer sizin hatanızdan başım belaya girerse, kaçacak delik arayın. Beni bilgilendirin!”
Dedikten sonra, yeni aldığı telefonu da fırlatarak param parça etti.
“Ya nedir bu terslikler anlamadım. Bir işin de düzgün gitsin Salim ! “
Dedi kendi kendine.
O gece, çocuklar uyuduktan sonra Zehra ile Hamza aradan geçen zamanda geçen olayları anlattılar birbirlerine. Uykuları gelince de sarılarak uyudular birbirlerine. Hamza, karısının kokusunu bile özlemiş, durmadan içine çekiyordu.
Ertesi sabah kalktılar ve giyindiler. Alt kata indiklerinde ise sofra hazırlanmış ve kahvaltı için konukların gelmesi bekleniyordu. Güzel bir kahvaltının ardından Osman,
“Haydi, Hamza, biz gidelim artık. Olmaz mı? “
“Ben hazırım Osman. Yalnız o dediğin konuyu hallettin mi ?Bir de hanımla o konuyu konuşamadım. Hemen konuşayım. Çıkarız. “
Diyerek, karısını ve çocuklarını gözleriyle işaret etti.
“Tamam, o mesele. Ben halledeceğim. Sen merak etme.”
Hamza, Zehra’ ya işaret etti yukarı gelmesi için. Şaşkınlıkla yerinden kalktı Zehra. Çocuklar da arkalarından gitmek isteyince Osman onlara engel oldu ve,
“
Çocuklar! Haydi, size çizgi film açalım. Şimdi gelecekler. “
Çizgi filmi seyretmeye dalan çocuklar, kahkalarla gülmeye başlamışlardı bile.
Merak ve endişeyle baktı kocasına Zehra. Hamza, konuşmak istiyor ama söze nereden başlayacağını bilemiyor ve suskunluğu devam ediyordu. En sonunda,
“Zehra! Ben bugün teslim olacağım. Benim yokluğumda, size Osman sahip çıkacak. Kudret ağa iş verecek sana. Ben damdan çıkınca da İstanbul’ da iş bulacaklar bana. Derlenip, toparlanıp gideceğiz buralardan. Ama o Salim Ağanın defterini düreceğim. Madem bize sahip çıkmadı. O da cezasını çekecek. En çok ta beni üzen şey, bana söz vermişti. Ailene gelene kadar yardım ederim diye. Haydi ben şimdi gidiyorum. Çocuklara üzüntünü belli etme. Üzülmesinler. İyi bir baba olamadım ben onlara. Ama söz veriyorum. Şu sıkıntılarım bitsin. Sizi bir daha üzmeyeceğim. Sen benim her şeyimsin. Çok değerlisin. Seni hiç üzmeyeceğim. Tamam mı Zehra.? “
Zehra, ağlayarak sessizce,
“Tamam. Güle güle git ve salimen dön gel. Allah yardımcın olsun bey “
Dedikten sonra, geldiğinde yapamadığını yaptı ve sıkıca sarıldı kocasının boynuna. Zor ayrılabildi Hamza. Arkasına bile bakmadan alt kata indi ve film seyretmekte olan çocuklarına hüzün dolu gözlerle son bir kez daha baktıktan sonra hızlı adımlarla dışarıya çıktı. Osman da arkasından çıktı ve dışarıda beklemekte olan Hasan’ in kullandığı araca bindiler. Gözleri üst katta bulunan pencereye takıldı Hamza’ nin. Perdenin arkasından bakıyor olmalı dedi içinden.
Halil’ in annesini aramasından sonra Halil’ in ailesini bir endişe kaplamıştı. Oturdukları yerden yüzlerce kilometre ötede bir kızla evlenmek istiyordu Halil. Kabul etmişlerdi ama ya kızın ailesi kabul edecek miydi acaba?
Halil’ in annesi çok dükündü oğluna. Her isteğini yapmaya çalışır ve onun üzülmesini asla istemezdi. Yine öyle olsun istiyor fakat önsezileri ona bu işin üzüntüyle sonuçlanacağını söylüyordu. Daha da huzursuz oluyordu o zamanlar.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Helal olsun sana kardeş...
Hamzanın adaalete teslim olmasına sevindim...Toplumun üzerine "Karabasan "gibi çöken törenin ve ağalık sistemin belinin kırılmasına çok sevinecem.İnşallah istediğim doğrultuda gider olayların akışı...
Senin yazdıklarının koliği olduğumu söylememe gerek yok artık..Yarın gelsede devamını hemen okusam...
saygılar...selamlar...
Merak ve endişeyle baktı kocasına Zehra. Hamza, konuşmak istiyor ama söze nereden başlayacağını bilemiyor ve suskunluğu devam ediyordu. En sonunda,
“Zehra! Ben bugün teslim olacağım. Benim yokluğumda, size Osman sahip çıkacak. Kudret ağa iş verecek sana. Ben damdan çıkınca da İstanbul’ da iş bulacaklar bana. Derlenip, toparlanıp gideceğiz buralardan. Ama o Salim Ağanın defterini düreceğim. Madem bize sahip çıkmadı. O da cezasını çekecek. En çok ta beni üzen şey, bana söz vermişti. Ailene gelene kadar yardım ederim diye. Haydi ben şimdi gidiyorum. Çocuklara üzüntünü belli etme. Üzülmesinler. İyi bir baba olamadım ben onlara. Ama söz veriyorum. Şu sıkıntılarım bitsin. Sizi bir daha üzmeyeceğim. Sen benim her şeyimsin. Çok değerlisin. Seni hiç üzmeyeceğim. Tamam mı Zehra.? “
Zehra, ağlayarak sessizce,
“Tamam. Güle güle git ve salimen dön gel. Allah yardımcın olsun bey “
Dedikten sonra, geldiğinde yapamadığını yaptı ve sıkıca sarıldı kocasının boynuna. Zor ayrılabildi Hamza. Arkasına bile bakmadan alt kata indi ve film seyretmekte olan çocuklarına hüzün dolu gözlerle son bir kez daha baktıktan sonra hızlı adımlarla dışarıya çıktı. Osman da arkasından çıktı ve dışarıda beklemekte olan Hasan’ in kullandığı araca bindiler. Gözleri üst katta bulunan pencereye takıldı Hamza’ nin. Perdenin arkasından bakıyor olmalı dedi içinden.
Halil’ in annesini aramasından sonra Halil’ in ailesini bir endişe kaplamıştı. Oturdukları yerden yüzlerce kilometre ötede bir kızla evlenmek istiyordu Halil. Kabul etmişlerdi ama ya kızın ailesi kabul edecek miydi acaba?
Halil’ in annesi çok dükündü oğluna. Her isteğini yapmaya çalışır ve onun üzülmesini asla istemezdi. Yine öyle olsun istiyor fakat önsezileri ona bu işin üzüntüyle sonuçlanacağını söylüyordu. Daha da huzursuz oluyordu o zamanlar.
hülyam
seni bu işi çözmüşsün.
çok romana imza atar
bu güzel ve güçlü kalemin.
saygılarımla
arkadaşım.