- 1185 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi
BİR DELİLER EVİNİN YALAN YANLIŞ ANLATILAN KISA TARİHİ
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
‘Bir tür kimlik bölünmesine uğrayıp Pinochet ile Picasso arasında gidip gelen Kenan Evren’in’ ‘TRT Genel Müdürü Macit Akman, Kemal Tahir’in romanından uyarlanan Yorgun Savaşçı filmini yaktırdığını gururla ilan etmişti.’ Kitaptan.
‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi,’ Uluslararası Balkanika ve Yunus Nadi Öykü Ödülü sahibi Ayfer Tunç’un ikinci romanı.
İşlek bir kalemi olan Tunç, 1875 yılından günümüze yaşanmış hayatın delilikleriyle, Trabzon’da sırtı Karadeniz’e dönük Ruh Sağlığı Hastanesi’nde geçen olayları özdeşleştirmiş. ‘Genç kızın öz babasını ucu kor odunla dövmesi, köyün bekâr erkeklerini çok korkuttu. Evlisinden bekârına, gencinden yaşlısına köyün bütün erkeklerinin ona baktıkça içleri gidiyor olsa da, bekârların hiçbiri bu deliyle evlenmeye cesaret edemiyordu. …Çekişe çekişe sattığı fındıkların, hayvanların parasını her birine gizli cepler dikip üst üste giydiği üç eteğinde sakladı. Böylece genç kızlığında sadece Deli olan lakabı Üç Etekli Deli’ye çıktı. İki kırkı çıkmadan, biri on yedi aylıkken ölen beş oğul doğurdu.’ (s.119)
Kitabına üçüncü sayfa öykülerinden yola çıkmış izlenimi veren Ayfer Tunç’un akıntıya kürek çeken roman kurgusu, alçak basınç bölgesine giden bulut gibi… Kumaş örgüsü, karışık atlamalı taharla dokunmuş!.. Rafta, dağ gibi sıra sıra duran öykü kümeleri… Orhan Pamuk gibi olayı, öyküyü anlatıyor. Bir çok öyküye ayrıntı katamadığı için roman iklimi yaratamamış. Türler arasında gezerken her şey tadında kalmalı… Modernist edebiyatta kurguyla oynamak moda oldu. Serim, düğüm ve çözüm bölümleri oluşturulmamış. Katmanlar arası gidiş – gelişler yok.
Kara mizah havası yaratmaya çalışan Tunç, hayatın uç noktasındaki deliliğe varan öyküleri Muzaffer İzgü gibi bu kadarı da fazla denilecek şekilde abartılı anlatmış. Okuru gülümseten tatlı delilikler seçilmemiş. ‘…yaşına başına bakmadan kaldırmaya yeltendiği halterin başına düşmesiyle beyin kanamasından ölen babasından kalan mirasla kiracı olarak geldikleri dubleks evi satın almışlar’ (s.83) ‘Ama keşke yetişmeseydi. Bindiği uçak Atlas Okyanusu’na düştü’ (s.99) ‘bir yaz sabahı, gusül aptesi almak için dereye giderken küt dedi düştü, kalpten öldü’ (s.119) ‘Mamoş o gece kışladaki odasında sucuklu tost yerken uyuyakaldı. Uykusu da derindi, sucuğun boğazına kaçtığını fark edemedi, boğularak öldü. (s.127)
Kutupluluk yaratmayı ihmal eden (2 puan) Tunç, zaman zaman geleceği görmüş gibi anlatım yapmış. ‘emekli edebiyat öğretmeni Zarife Gülercan’ın on yedi yaşındaki oğlu Cem daha Karadeniz’in dalgalarına kapılıp boğulmamış, Zarife Hocanım hastanenin yolunu tutmamıştı.’ (s.330) ‘Aile henüz tam düşmemiş, Emrullah Bey’den kalan servet suyunu çekmemişti.’ (s.357) Bazı yazarlarımız kullandıkları alt anlatıcılara geleceği söyletiyorlar.
Öykü tadında kalan ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ romanı yüzde 1.3 (45.1)* diyalogla geçiyor. (0 puan) Kısa öykülerdeki diyalogların bile altında bir oran. Sayfada ortalama 4.3 (4.4)* paragraf yapılmış. (0 puan)
Sofrasına edebiyat tadı veren Ayfer Tunç, romanını yüzde 25.1 (23)* yabancı sözcükle yazmış. (0 puan) ‘manidar nick name’ler kullanan’ ‘öpücük türünden basit smile’ler göndermeye bayılıyordu. Chat dilini kapmış’ (s.14) ‘uzun cümleleri karşısında natıkası bağlanan’ (s.314) ‘bir ice tea aldı.’ (s.451) ‘Velev ki yer bulundu’ (s.287) Kirli bir dil. Orhan Pamuk, ‘Masumiyet Müzesi’ romanını yüzde 24.5 yabancı sözcükle yazmış. Arapça, İslamiyet’in Anadolu’ya yayılmasında katkı sağladı ve görevini tamamladı. Dil enstitülerinde sözcük üretelim. Türkçe durağan değildir, doğurgandır.
Halk diliyle edebiyat yapan Tunç, dokuz satıra kök salan uzun ve sağlam tümceler kurmuş. Öykülerini üçüncü tekil kişi ağzından anlatıyor. Modern romanın anlatı yöntemlerini deneyip çeşitlilik sağlamamış. Ayrı ayrı öykülerde yer alan karakterleri konuştururken ‘bir’ sözcüğünü ‘bi’ diye söyletmiş: ‘açarız bi ara’ (s.172) ‘Bi nefes çekmekle’ (s.196) ‘Ya ismi lazım değil bi kişinin’ (s.223) ‘Sana zahmet, biz bi hevenk’ (s.352)
Edebiyatın söz sanatı olduğunu bilen Tunç’un alımlı çalımlı, güzel parıltılı sözleri (6 puan) : ‘Aşk beden gibiydi, öldü mü ölüyordu.’ (s.399) ‘Sadakatsiz bir köpeğin sebepsiz saldırganlığını andıran’ ‘Günahın azabıyla aşkın lezzetinin, bir elmanın iki yarısı gibi çakıştığı mekânın Bülbülderesi’ndaki yalı olması ironikti.’ (s.66) Hoş olmayan sözleri: ‘Ya sev ya terk et türünden milliyetçi internet sitelerine’ (s.250) ‘Koca bir yaz boyunca, herhangi bir nedenle karakola düşen Kürtlerin analarını ağlatmaktan arta kalan zamanını’ (s.36) Söz, dişlerini göstermiş..! Sıkça kullandığı absürt ve argolu sözler: ‘Biz bilmiyor muyuz lan siktiğimiz karıları anlatmayı? Davar’ (s.36) ‘Şoför Gagaburun Şahin zirzopun tekiydi.’ (s.212) ‘yırtık amin feryadı gibi.,’ (s.440) Trabzon yöresi ağız çok iyi dile getirilmiş: ‘Ne derdun vardu da gaza vurdun genduni!’ (s.213) ‘Pokyiyenun oğli!’ (s.454)
Öykünün bilecen bir deneme (2 puan) ve şiirsel bir kardeşi (0 p) olduğunu unutan Tunç, sözvarlığı atasözünü sayfada ortalama 0.0123 (0.021) kez kullanmış. (0.1 p) ‘Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al’ (s.295) ‘Berat Hanım Komşu komşunun külüne muhtaçtır oğlum.,’ (s.361)
Söz öbeklerini yazın diline katmakta ustalık gösteren Tunç, çağrışım gücü yüksek özgün deyimi sayfada ortalama 2.2 (2.7) kez kullanmış. (15.4 p) ‘Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye giydirerek geçiniyordu.’ (s.208) Deyimler, bu toprakların dilidir. Dışarıdan dilimize giren deyim: ‘Çok fena papaz olmuşlardı.’ (s.25) ‘Seni bir daha nöbette geyik yaparken yakalarsam’ (s.37)
Öykü kahramanlarına Kız İsmet, Üç Etekli Deli Emine, Düzceli Şenol, Homofobik Suphi, Kulaksız Ziya gibi adlar veren Tunç, roman diline işlevsellik katan ayrıntıları bazı öykülere katmayı unutmuş. (3 p) ‘Ziya çok hızlı hareket ettiğini sanıyordu, oysa otlu kekin etkisiyle hareketleri müthiş ağırlaşmıştı. Yangına müdahale etmeyi akıl edecek kadar kafası çalışıyorsa da, yerinden güçbela kaldırdığı yangın söndürme tüpünü çalıştırmayı başaramadı.’ (s.456)
Öykülerini Avrupa ve Amerika’yı içine alan bir coğrafyada yazan Tunç, geleceğin romanının olmazsa olmazı imgeyi sayfada ortalama 1.2 (1.1) kez kullanmış. (9.6 p) ‘Sokakta olağandışı bir far kalabalığı vardı.’ (s.358) ‘Doktorun fantezi ateşi daha yanmadan sönmüştü.’ (s.63)
Anadolu’da yaşayan çeşitli kültürlerin sosyal yapısını dile getiren Tunç, anlatının devreye girip kahramanın duygu ve düşüngüsünü aktarması olan iç çözümlemeyi sayfada ortalama 0.0143 (0.010) kez kullanmış. (0.1 p)’bir Allahın kulu cesaret edip, Başhekimim, nemize lazım bizim konferans salonu. Yıkalım şu duvarı, bakalım denize., hem burayı da kafeterya yaparız, diyemiyordu.’ (s.287) ‘Tam Haklısın hanım, eşeklik işte., diye söz girecekti ki’ (s.44)
İmge yarattığı tümceleri noktalama imleri ile pekiştirmeyen Tunç, uyumaya meyilli okuru irkilten soruyu sayfada ortalama 0.3 (4.3) kez yöneltmiş. (0.9 p) Okuru öykü oylumunda fazlaca gezdirdiğinden olacak, oldukça düşük bir oran. ‘Antika nedir, ne işe yarar?sorusunun cevabını öğrenmekle kalmamış, Zengin müşterilerin nabzına göre şerbet nasıl verilir? onu da öğrenmişti.’ (s.106)
Sözcükleri halk edebiyatının öykü şalına saran Tunç, çevredekileri canlı görünebilir duruma getiren betimleme tekniğini sayfada ortalama 6 (6.4) satır yapmış. (1.2 p) ‘Sakalsız seyrek bıyıklı, ayna gibi parlak yüzündeki yumuşaklığı ateş saçan bakışları, geniş güçlü omuzları ve gür sesiyle katbekat örten, çevresinde korkutucu bir saygı uyandıran’ (s.90) Ruh çözümlemeyi ise sayfada ortalama 0.3 (0.3) kez yapmış. (0.9 p) ‘dış görünüşü sınıfsal standartlara tamamen uygun kimliği en ince yerinden, çocukluk bölümünden yırtıldı, Barhun döküldü. Doğduğu yoksul evden, köyün sırtını verdiği sarp dağda topladığı taşlara, okuma yazması olmayan annesinin Üç Etekli Deli olan lakabından’ (s.123)
Darbeci Kenan Evren’in baskı ve işkencelerini keskin söylemlerle dile getiren Tunç, anlatıda pekiştirmeyi sağlayan benzetmeyi sayfada ortalama 2.2 (0.4) kez kullanmış. (8.8 p) ‘mis gibi devlet memuruydu’ (s.57) ‘Zeynel mal bulmuş mağribi gibi makbuzları’ (s.135) Halk ağzıyla söylenen benzetmeler, bellekte özgün imgeler uyandırıyor. Benzeyen veya benzetilenden yalnız biriyle yapılan (gibi edatsız) söz sanatı eğretilemeyi sayfada ortalama 1.2 (0.3) kez kullanmış. (3.6 p) ‘düzenli temizlik görmeyen, nohut oda bakla sofa evinde’ (s.57) ‘ihtilalciler toplumu imim inim inletiyordu.’ (s.250) ‘lepiska saçlı müjgan’ (s.352)
Delilikleri damıtarak yazan Tunç, yazın dilini kuruluktan kurtaran gülmeceyi sayfada ortalama 0.0.16 (0.024) kez yapmış. (0.2 p) Ruh sağlılığı hastanesi anlatıldığına göre bu oran yüksek olmalıydı. ‘O gün de dikiz aynasından kemençeci Âşık Seyit’e bakarak Beyler arkadan vermeyen kalmasın! deyince, yaşlı adam, Arabanı sürerken önüne bak önüne /Paranı merak etme binen verir eline!’ (s.212)
Romanına çok seslilik katan Tunç, kahramanın iç depreşimlerini anlatan içmonologu sayfada ortalama 0.0041 (0.010) kez kullanmış. (0 p) Oldukça düşük bir oran. ‘N’apacaktım ben? diye kendi kendine mırıldanırken’ (s.284)
Okurun içini devindirerek heyecan ve coşku katmayı unutan Tunç, yananlamı sayfada ortalama 2.2 (2) kez kullanmış. (15.4 p) ‘kevaşe bir karının elinde maymun olmuştu.’ (s.45) ‘köylünün ağzında kuşu ötmeyen Mustafa’ya dönüştü.’ (s.184)
Zayıf ve güçsüz kahramanlar yaratan Tunç, yazın dilinin anlatım gücünü artıran ikilemeleri sayfada ortalama 1.7 (0.6) kez kullanmış. (3.4 p) ‘yirmiyi aşkın suçlu takır takır idam edilmişti’ (s.250)
Geleceğin romanının olmazsa olmazı bilinç akımı tekniklerini kullanmakta zayıf kalan Tunç, bezemenin vazgeçilmezi sıfatı sayfada ortalama 4.7 (4.4) kez kullanmış. (9.4 p) ‘ünlü erkek terzilerinden birine diktirilmiş, füme rengi, çok şık bir takım elbise giymiş’ (s.24)
Yayın yönetmenliği yapan Tunç, kullanıldığı yere anlam zenginliği ve derinlik katan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.8 (1.3) kez kullanmış. (2.4 p) ‘hastaneyi kim kime, dum duma bulduğunda’ (s.130) ‘kerli ferli profesörleri’ (s.348)
Hayatın orta yerinden geçirdiği kahramanlarına bolca küfür ettiren Tunç, düşüngünün yazıya aktarımı olan bilinççakımını sayfada ortalama 0.016 (0.013) kez kullanmış. (0.1 p) ‘Ansızın dönüp delirmiş mi diye Muharrem’in kulak memelerine baktı. Olur olur, diye düşündü.’ (s.145)
Yazının beyinsel gücü öyküye yüreğini katmamış izlenimi veren Tunç, bir düşüngü ve soyutlama aracı olan terime sayfada ortalama 5.5 (3.1) kez yer vermiş. (16.5 p) ‘Göz doktoru Berkay Özberk’in’ (s.12) ‘Sevim Hanım, obsesif kompülsif kişilik bozukluğundan mustaripti.’ (s.17)
Erkek aldatmalarını yazan Tunç, yaşam tırpancısı gibi sosyal içerikli konuları sayfada ortalama 0.3 kez dile getirmiş.(0.9 p) ‘Konu ezkaza açılacak olsa, Devletin işine akıl ermez, deyip kestirip atıyorlardı. Ama Barış Bakış hastanede önüne gelene Türkler neden denize sırtını döner? diye sormaya başladıktan sonra, kör cephe herkesin ilgisini çeker oldu.’ (s.286)
Öykülerin şehvetine kapılarak yazan Tunç, yazının içinde süs gibi duran ve kullanıldığı yere derinlik katan montaj tekniğini sayfada ortalama 0.025 (0.016) kez kullanmış. ‘Musa Eroğlu’nun Geçtim dünya üzerinden / Ömür bir nefes derinden / Bak feleğin çemberinden / Yolun sonu görünüyor türküsünü’ (s.57)
Hayatın delilikleri, Karadeniz’e sırtını dönen Ruh Sağlılığı Hastanesi yaptırdığı gibi… , Güneyinde tapınak gibi duran Erciyes’e arkasını dönmüş kuzeye bakan bir kent de kurdurmuş... Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre Ayfer Tunç’un ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi,’ romanına 102.2 puan verildi. Daha önce Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ romanına 109.4 puan, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ne 96.2 puan verilmişti. * * Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi / Ayfer Tunç / Can Yayınları / 488 s.
*- Parantez içindeki bilgiler Ayşe Kulin’in ‘Umut / Hayat Akan Bir Sudur’ romanına ait değerlerdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.