- 1137 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Saǧcılık ve Gelişen islam Faşizmi I
Dünya tarihine bakıldıǧinda gördüǧümüz tek gerçek hükmedenlerin tarihini yazan dönek yalancı tarihçilerin çarpıtarak bize ulaşmış belge olmayan kalıtlardır. Sömürünün en kirlisi, en aymazı, en gaddarı ise dinlerin ortaya çıkışıyla acımasızlıǧını uydurma dinlerini yaymak için insanın insanı vahşice katlederek zorla benimsettiǧi bir evreden sonra daha da hız kazanarak günümüze kadar gelmiştir.
Saǧcılık, siyası bir görüş olmasına raǧmen o once feodalizm, sonra kapitalizm, daha sonra da kapitalizm – emperyalizm kıskacının kalkanı olmuştur. Bu kıskacak günümüzde faşizm çeşitli biçimlerde sitilini deǧiştirerek kirli emellerine her geçen gün biraz daha yaklaşmaktadır. Fransız Devrimi esnasında iki grup olarak parlementonun saǧ tarafında oturarak muhafazakar kesimi temsil eden, devrime karşı fikirleri savunarak görüşlerini belirten dümbükler saǧcı, sol tarafında oturarak adaleti, hukuku, gelişimi ve ilerlemeyi baz alan diǧer grup ise sol olarak tanımlamışlardır. Ve bu ayrılık daha sonraları savaşlara kadar taşıyarak milyonlarca insanı katletmiştir. Gerçekten dünyanın yakın tarihine bakıldıǧı zaman bile saǧın ne kadar pisli, kirli, hırsız, dolandırıcı, öldürme, katliam, sömürü, gasp, talan, devlet malına el koyma, zimmet gibi yüzlerce, sadece yüz kızartıcı deǧil, yüzsüz bir geçmişide baǧrinda barındırmaktadır. Saǧın yaptıǧı her şey negatiftir. Positif olan hiç olumlu bir konuya imza atmamıştır. Şilide insanları uçaktan atarak katleden faşizm, Meksika’da binlerce muhalifini kırarak, kırdırarak hayvan gibi öldürmüştür. İşkenceci katillerin yüzde dokasını yine saǧcıdır. Sömüren saǧcılardır, düzenbazların başı hep saǧcılardır. Hatta bu konuda Türkiye Tarihi’nin karanlık bir dönemine tanıklık eden masonu; siz bana saǧcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” diyerek katilliǧini göstermiştir. Bu zat yaşayan azılı katillerden birisidir ve 12 Eylül faşistleri kadar yargılanmayı hakedenlerden birisidir.
Gerçek manzara vahşettir, kandır, zulümdür. Bunlar yoksul kitleleri ekonomik örgütlülükleriyle ve din kisvesi kılıfına uydurarak, Ahmet ve Mehmet effendi gibi sıradan insanları her türlü yalanlarına inandırarak sistemlerinide bir şekilde sürdürmektedirler. Özellikle emniyet ve polis teşkilatını ele geçiren bu eroinbarlar kirli emellerinede her türlü kirli işlerden kazandıkları paraları kullanarak varmaktadırlar. Tekniksel gelişmeyle günümüzde kendilerie karşı olan herkesin telefonlarını ve özel yaşamını ilgilendiren alanlarada sızarak gerekirse utanmadan şantaj da yapmaktadırlar. Yıldıramadıkları kişileri ise fiziki olarak yok etmektedirler. Kendisinden olmayan, kendisine destek vermeyen kişileride psikolojik terörle sindirmektedirler. Bu gelişme ülkemizin şu anda akp – faşizmi altında yaşamak zorunda kaldıǧı siyasi olarak yaşadıǧı reel durumdur. Bu gerçek asla gözardı edilemez. Halk yıllardan beri cahil bıraktırılarak, kahve falları ve tarotlardan medet bekleyen yıǧınları yaratan bir yıǧından başka hiç bir şey deǧildir. Askeri darbeye karşı bir haklılık gözboyama yaygarası koparan akp döküntüleri, Anayasa Mahkemesi’nin kapatma kararından badem bıyıklı bir gericinin yardımıyla kılpayı durumu kurtarak vahşetlerine devam etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti; şu anda tarihinde görülmedik bir tehlikeye doǧru gitmesine raǧmen, hiç bir aydın ve akli – selim birisi çıkarak bu duruma engel olmanın startını veremiyor. Cumhuriyet saǧcı ve gerici bir sivil darbenin hayali olan gerici, islamcı – faşist düzeni kurmak için adım adım ve kararlı bir şekilde hedefine doǧru yol almaktadır. Özellikle, mniyet ve milli eǧtimi ele geçiren bu saǧcı, faşist, badem bıyıklı hitler artıkları artık bürokrat koltuklarında oturarak sadece resimlerindan başka bir şeyi kalmayan Atatürkü tarihsel olarak yok etmenin savaşını vermektedirler. Özellikle, özal, yılmaz, çiller, erbakan ve şimdiki kadavra yiyicileri ülkeyi her türlü kıyımla dilim dilim kıyarak ya satmakta, ya da iktidarlarının vermiş olduǧu olanakları kullanarak tezgahtarları ve oǧullarını daha on yedi yaşında milyarder yapmaktadırlar.
Iktidara destek olan ekipler, çetevari örgütlenme sistemlerini kurarak anayasal rejmi islam şeriatına doǧru direksiyonluyorlar. Olmadı tehtid, korkutma, yıldırma ve yıpratmayla, yandaş basından aldıkları yalakacı yazarların propagandalarıyla kişiliklere hakaret, karalama tuzak kurma yöntemleri normallleşen bir havaya büründürülüyor. Örneǧin badem bıyıklı kravatlı ve oraya hiç layık olmayan ekonomist kökenli Anayasa Mahkemesi Başkanı bir zat rotasyona giderek, Anayasa Mahkemesinin en laik ve Atatürkç kişilerinden birisi olan Ali Rıza Aydın’ı safdışı bırakarak saǧcılıǧın ve islam faşizminin Türkiye’yi zehirli şirıngalarıyla zehirlemesini hızlandırmanın önünüde açmaktadır.
Diǧer taraftan cumhuriyet düşmanlarının mahalle baskıları toplumu korkutucu boyutlara sürükleyerek dincilerin „biz istemezük“ yaygarası sonucu Havuzlu Site skandalları gündemi meşgül ederek konunun ne kadar ciddi bir boyuta eriştiǧinide göz önüne getirmektedir. Kılık kıyafetiyle bile vahşi bir arabı andıran bu dönmeler kendilerini Türk sanarak İstanbul gibi bir metropolde bile insanların rahatça serinlemelerine dahi tahamül edememektedirler. Bunun adı adım adım yerleşen islam – gericiliǧi ve islam faşizminden başka bir şey deǧildir. Buna herkes susmasıyla bile katkıda bulunarak konunun ne kadar tehlikeli bir boyuta geldiǧinin dahi farkında deǧillerdir. Halkı koyun sürüsü olarak gören bu sorosun çocukları kendilerine karşı olan, laik, demokratik, sol muhalifleride bir darbe ve ergenokon gürültüsüyle yıldırarak laik sisteme planlı bir tuzak kurmaktadırlar. Bunu hep demokrasi tehlikede sloganıyla, önce sürgün ettikleri Nazım Hikmet gibi büyük bir şairin şiirlerini okuyarak ve mezarını dahı ziyaret ederek, mangalda kül bırakılmaz misalini riyakarca oynamaktadırlar. Bu çeteler bugün kendileri işbaşında oldukları için, muslukları aǧzına kadar açarak kazanlarını doldurmaktadırlar. Ve gelişen şeriat/islam – faşizmine ve onun önüne çıkacak yasal statüsü olan kurumları hedef alarak bu kurumları yıkmaǧa devam ediyorlar.
Sorunları demokratik zeminlerde çözmek yerine, dayatmaları, şantajları, vicdana, insanın vijdanına yakışmayan yöntemlerle deneyerek çıkmaza götürüyorlar. Artık zaman geldi ve ǧeçiyor, uyuduǧumuz uykumuzdan uyanmalıyız, demokrasiye, laikliǧe, insanlıǧın kurtuluşna yardım etmek isteyen herkesin toplu şekilde ayaǧa kalkarak, görmedim, duymadım, benim yerim şimdilik saǧlam, ailemi düşünmek zorundayım diyerek herkes kendi kabuǧuna çekilirse bir gün geç olacaǧı ayandır. Atalarımız, „görünen köy kılavuz istemez“ diyerek, eyleme geçme zamanının yarın deǧil hemen şimdi olması gerektiǧini belirtmişlerdir. Bize düşen görev toplumun içine düştüǧü bu marazi durumdan kurtulması için hijyenik koşulların saǧlanarak pirelerin, bitlerin, kenelerin ve haşaratların sterlize edilerek etkisiz hale getirilmesidir.
Saygılar ve şeriat faşizminin uǧramadıǧı bir toplumu yaratmak dileǧiyle. Bunun için; Erdoǧan Aydın’ın, Nasıl Müslüman Olduk, Erbil Tuşalp’in, İslam Faşızmi, Metin Gür’ün, Şeriat ve Refah, Ali Nejat Ölçen’in, İslamda Karanlıǧın Başlangıcı kitaplarını alarak bir başlangıcı siz kendiniz yapın. Kolay gelsin.
Hasan Hüseyin Arslan, 01.08.2009, saat 21:55’de. Frankfurt/ Almanya.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.