- 525 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Post-modernist Şiir(!)'deki Sefaletin Çözümlenmesi
Günümüzde yazılan şiirin en büyük sorunsalı, anlam’la olan ilişkisinde gizlidir. Şiir’in, daha doğrusu şairin, anlam karşısında aldığı tavır, bunda etkili olmaktadır. Şiir ile anlam ilişkisini çözümleyebilmek için önce Şiir’i tanımlamakla işe başlamamız gerekir.Şiir, imgelerin, bir ya da daha çok izlek etrafında, metinsel bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesidir. Bu tanımdan da çıkarsanabileceği gibi, Şiir’in temel birimi imge’dir. Çünkü Şiir, doğal dil içinde gelişen ve/ama özerk bir üst-dildir. Bu da imgeler aracılığıyla, doğal dilin söz diziminin bilinçli olarak bozulup özgün bir dizgeyle yeniden kurulmasıyla oluşturulur. İmge, doğal dili dönüştürerek sınırlarını genişletir ve yeni anlatım olanakları sağlar. Sözcüğün, sabit sözlük anlamının ötesine geçmesine yol açar.
Sözcük, tek başına, alımlayan her bireyde, kalıplaşmış, donuk, sabit bir yansıma bulur. Bu yüzden hiçbir sözcük tek başına, imge’nin oluşturduğu çarpıcı çağrışım özelliğine sahip değildir. Sözcüğün çift anlam yüklenmesi amacıyla harflere bölünmesi ( b/aşka…gibi) yeni bir çağrışım oluşturmadığı için imge’yi oluşturamaz, ancak teknik bir oyun düzeyinde kalır.
İmge, iki ya da daha çok sözcüğün, somut-soyut, soyut-somut, somut-somut, soyut-soyut, ya da bunların kombinasyonlarına dayalı bir ilintiyle, örnekseme (analoji) yapılmasıyla oluşturulur. İmge’nin işlevi, anlam’ı etkin bir şekilde iletebilmek için çağrışım yoluyla çarpıcı bir duyumsatma olanağı sağlamasıdır.
Şiir, imgelerle yazıldığı; sözcük tek başına imge olamayacağı ve her imge en az iki sözcükten oluştuğu için Şiir’in temel birimi sözcük değil imge’dir. Yani, “Şiir sözcüklerle değil imgelerle yazılır”. İmge’yi bir atoma benzetirsek, sözcükler, atomu oluşturan çekirdek, proton, nötron ve elektronlardır. Atomun bileşenleri, doğada, birbirlerinden bağımsız olarak bulunamazlar ve ancak bütünsel olarak atomu oluşturarak işlevsel bir varlığa sahip olurlar. Sözcükler de ancak, imge’yi oluşturmak üzere örgütlendiklerinde Şiir’de işlevsellik kazanırlar.
Bu arada belirtmek gerekir ki içinde imge bulunmayan şiirler(!) için, bütün olarak bir imge oluşturdukları savını öne sürenler, imge oluşturmayı beceremeyenlerin ekmeğine yağ sürmekten öte bir şey yapmazlar…Söz açılmışken, dize’nin tanımı üzerinde durmakta da yarar var. Dize, imge ya da imgelerin, şiirin metinsel bütünlüğüm içerisinde, anlam ortak paydasında oluşturdukları ara toplamdır. Yani ,imge ya da imgeler dize’yi, dizeler de şiiri oluşturur.
Şiir’de imge, nesnel gerçekliğin insan bilincinde, estetiksel olarak öznel yansımasıdır. Bu yansıtma, aynadaki gibi birebir olmayıp, nesnel gerçekliğin şairin bilincinde alımlanıp dönüştürülerek dışsallaştırılmasıdır.
Şiir, doğal dilin içinde kendi dizgesini geliştiren özerk yapılı bir üst-dil olduğuna göre, dilin temel işlevi olan bildirişim, Şiir’in de ayrılmaz bir parçasıdır. Bu da Şiir’in anlam’dan soyutlanamayacağı gerçeğini ortaya koyar. Dolayısıyla, Şiir’in temel birimi olan imge, anlamsız olamaz.
Şiir’de anlam rastlantısal değil içkindir. Şair, nesnel gerçekliği öznel olarak estetiksel düzlemde dönüştürerek imgelerle yansıttığına göre, kaynağını nesnel gerçeklerden alan imge, içkin olarak anlam taşır.
Aslında yanlış imge yoktur: Anlamlı olan imge ve anlamsız olan saçma vardır. İmge ya da saçma üretimini belirleyen, şairin bilinçsel yapısındaki ideolojik tutumdur.
İmge, şair tarafından dışsallaştırıldığı andan itibaren, nesnel gerçekliğe artı değer olarak eklemlenir. Buradan çıkarsanabileceği gibi Şiir, nesnel gerçekliğe bir müdahaledir. Bu dönüştürücü müdahale, ancak devrimci bir bilinç tarafından gerçekleştirilebilir. Dışsallaştırılan imge, nesnel gerçekliğin bir parçası olarak okura ulaşır ve okurun bilincinde, her okurun bilinç ve estetik algı düzeyine göre yankılanır. Yani, şiiri okuyan bireyin bilincinde yeniden üretilerek içselleştirilir. Buna yansımanın yansıması diyebiliriz. Bu da okurun bilinç ve estetik algı düzeyine artı değer katar. Daha ötesi, her okumada yeni çağrışımlar sağlayarak okurun bireysel dönüşümüne sürekli katkıda bulunur.
Şair, yazarak kendini gerçekleştirir ve ontolojik bir anlam kazanır, çünkü varoluşu anlamı kılan, bireyin somut ya da imgesel düzlemde, üretimle, nesnel gerçekliğe artı değer katmasıdır. Şair yazdıkça nesnel gerçeklikle beraber kendini ve okuru dönüştürür; bu da toplumsal dönüşüme katkı yapar. Nesnel ve öznel gerçeklik, diyalektik bir bütün olarak karşılık etkileşim içindedir. Toplumsal gerçeklik, her ne kadar bireyin bilincini sınırlasa da, şair birey, bu ablukayı yarabilen ve toplumdaki tüm bireyler için yıkmaya çalışan kişidir. Aksi takdirde, kapitalist üretim ilişkilerinin olduğu bir toplumda, sosyalist şairin varlığından söz edilemezdi zaten…
Gelelim saçma’ya…Doğada saçma yoktur. Her şey, diyalektik bir bütün olarak, sürekli bir değişim-dönüşüm içindedir. Saçma ise kendine ve doğaya yabancılaşmış bireyin hastalıklı zihinsel tasarımıdır. Nesnel gerçekliği dönüştürerek yansıtmadığı, nesnel karşılığı bulunmadığı, doğaya aykırı olduğu için yapaydır. Dışsallaştırıldığında, nesnel gerçeğe artı değer olarak eklemlenemez. Okura ulaştığında ise daha ilk okumada tükenir. Seken bir mermi gibi, alımlanamadan okurun bilincinden geri döner ve yazınsal çöplüğü boylar. Anlam taşımadığı için bildirişim işlevinden yoksun olan saçma, dilsel değildir. Dolayısıyla saçma’yla yazılan metin de şiir değildir.
Emperyalist kapitalizmin Şiir’deki izdüşümü olan post-modernist şiir(!), anlam’ı hiçleyen yapısıyla, imge’lerle değil saçma’larla yazılmaktadır. Anlam içermediği için bildirişim yetisi yoktur; bildirişim içermediği için dilsel değildir; dilsel olmadığı için de aslında şiir değildir!!!
Post-modernist şiir(!), kendine ve doğaya yabancılaşmış bireyin narsist mırıltılarıdır. Şairin kendisini ve okuru dönüştürme yetisinden yoksundur. Yığma saçma’ların, metinsel bütünlükten yoksun olarak yazılmasıyla oluşan post-modernist şiir(!), yabancılaşmayı oluşturan kapitalizme karşıt tavır geliştirmeyen edilgen bireyin yazdığı şiir(!)dir.
Kapitalizm, varlığını korumak ve sürdürmek için her türlü muhalif tavrı sindirmek ister. Dizgeye muhalif olan Şiir’i anlamsızlığa boğup edilginleştirerek, Şiir’in bireyi ve toplumu dönüştürme yetisini silebilmek için post-modernizm denilen, saçmalığın daniskasına işlerlik kazandırmaya çalışmaktadır. Böylece, dizgeyle uyuşan ve sömürü şartlarını kolaylaştıran, örgütsüz ve edilgen bireyler oluşturmayı amaçlamaktadır…
Bu noktada, İlhan Berk’in Yazko Edebiyat’ın 33’üncü sayısındaki söyleşisinden bir alıntı yapalım. İlhan Berk, Şiir’de anlam’a ilişkin şunları söylemektedir: “ Anlama gelince. Doğrusu asıl savaşım onun üzerinde toplanmıştır benim. Nedendir bilmiyorum, ben anlamı şiire pek yatkın bulmam. Kimi kitaplarımda onu düşman bile bilmişimdir. Anlam, sanki benim üvey evladımdır. Ama şunu da söyleyeyim; sonuçta şiir şiir ise, anlamlıdır. ”Kendi içinde çelişkili bu ifadenin sahibi olan İlhan Berk ve benzerleri, anlam’ı hiçleyen tavırlarıyla, post-modernizmin gölgesinde, bilerek ya da bilmeyerek emperyalist kapitalizmin uşaklığını yapmaktadırlar. Şiir’in post’u deliktir.
SERKAN ENGİN
Ekin Sanat Aralık 2005
Berfin Bahar Ocak 2006
YKY 2006 Şiir Yıllığı
Kıyı Yaz 2007
Karalama Sayı 2 2007
YORUMLAR
İlk Okumaya Ne Anladımsal Katkı:
Kült yaklaşımlar (muhafazakardır), kültür ise devingen ve basamaksal, aynı kökenli olması sınıfsal/ ulusal gibi edebi kullanım özgürlüğüne engel değildir.
İmge- anlam benzetmeniz diyalektikten çok, sentezci bir bakışla olmuş. Anlamın öncül ve ardıl elemanlarına bakmak gerek bu bir, bir diğer şey ise; imge ve simge arasındaki benzerliği iyi ayrıştırmakın önemi...
Şöyle bir önerme yazıyorum.
Aşırı imge krizine girmiş şiir simgeselleşmiştir.
Sloganist post modern, sizin söylediğiniz gibi; bir seferde tüketilen pop şarkılarına güfte olabilecek kadar az sanatsal, aşırı piyasa/sal :)
Piyasa/sal olmak her ne kadar snıfsal olmak algılanırsa da, sol sınıfsal anlamlandırılıp/imgelenemez gibi anlayın lütfen....
İlk okuma için, son olarak şunu da belirtmeliyim:
Yazınızdaki estetik önemsemez halinize ve buna yönelik onca göndermelerinize rağmen, yine de diyalektik önemsemeniz estetiğin altında kalmış izlenimi veriyor.
Diyale(k)tik ve dil bağlantısal düşünmek anlamıyla bir göndermede bulunuyorum.
Sonra ve daha iyi anlamak için tekrar okumak gerekiyor yazıyı.
Bu arada hoşgeldiniz/esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 7/31/2009 11:32:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili dostum!
Şiirin tanımını yaparken; imgelerin bir veya birden fazla temaların etrafında bütünlük sağlayacak şeklinde örgütlenmesidir diyorsunuz.
imgenin iki veya daha fazla sözcükten oluştuğunu iddia ederek imgenin şiirin temel birimi olduğunu savunuyorsunuz
imge özelliği taşımayan anlamsız yapılara saçma adını veriyor ve kapitalizmin izdüşümü olan postmodernist şiirin
imge sanılan saçmalarla yazıldığını savunuyorsunuz.
ve postmodernist şairleri emparyalizmin uşaklığı ile suçluyorsunuz.
şöyle bir çıkarım yapabildim defalarca okuduktan sonra yazınızı.
Şair sosyalist ise kullandığı kelime grupları imge oluyor
şair emperyalism savunucusu ise kelime grupları saçma
veya tersinden yola çıkarak imgeler anlamlı ise
sosyalist şiir, anlamsız ise postmodernist şiir oluyor.
bunları algıladım. Tabiki şahsınızı ve dostluğunuzu
saygı çerçevesinde ağırlarken bu konada eleştirilerim olacak.
------------------------------------------------------------------
1- Şairin çağından etkilenmemesi mümkün değildir. Bu sebeple turuncu devrimlerden etkilenen turuncu şiirler, marksizmden ve sürecinden etkilenen sosyalist şiirler de olacaktır. Ama kullandığımız şiir dilindeki imgeleri proleter işçilere benzetip kelimeleri yoketme çabasına girişmek edebiyat adına yapılacak en büyük felakettir. Çünkü insan dili ilahi dinlerden, kapitalizmden ve devrimlerden sorumlu değildir.
bu sebeple yazınızda kullandığınız (-sorunsal-izlek-örnekseme-rastlantısal-estetiksel-içkin-dışsallaştıma-içselleştirme-bildirişim-dilsel....vb) sözcükler içleri boş birer üretim hataları gibi göründü gözüme... Ve bu yüzden yazını anlamakta çok güçlük çektim defalarca okumak zorunda kaldım.
Ama buna rağmen bu felsefede bugün sayfanızda yazdığınız şiir herşeyi ile mükemmeldi. Tebrik ediyorum.
2--- Şiirin en küçük yapıtaşı sözcüktür diyorum. Ama bu imgelemeye karşı olduğum anlamına gelmez. Ayrıca en küçük yapı taşı dediğimiz tek sözcük bazen imge de olabilir.
3- Gerçek Türk şiirinin postmodernizmle veya imgeci sosyalist şiirle yükseleceğine inanmıyorum. Gerçek türk şiiri ve edebiyatı gerçek aydınların elinde yükselecektir.
Aydın etrafını ışıldatan ve geçmişten günümüze kadar hiç bir ezberin, baskının, totemin, ilahiyatın, tabuların etkisinde kalmayan kişidir. Öyle de olmalıdır ki kainatı ve olguları doğru betimleyip yansıtabilsin iki ışık yılı sonraki çocuklara
Şiir: söylemin en güzeline layıktır.
içinde şairinin yüklendiği misyonlar vardır.
öyle güçlü ve sağlam olmalıdır ki içindeki mesajları
yüzyıllar boyu taşıyabilsin geleceğe.
Eğer şiirin öyle bir amacı yoksa insanlar neden yazıyor
bir türlü anlayamam.
hangi ünvanı verirseniz verin postmodernizm veya
imgeci sosyalist şiir her ikisini de şairlerimiz yazmaya çalışırken neredeyse her dizesinde şiiri unutuyorlar.
bu bir tutku ve özenti haline gelmiştir bugün ve daha fazla imge adına daha fazla kötüye gidiyor şiirin gelişim grafiği.
şiir çalışırken kullandığımız araçlardan sadece biridir imge bundan fazlası değildir
imgenin dışında
metafor
yaşam kültürü
felsefe
gözlem
ve deneyim de vardır
eski şiirin tekniği ve birikimi de vardır
Sevgili arkadaşım
bu eleştirilerimi katkı mahiyetinde ve dostça yapmış bulunuyorum
sevgilerimi sunuyor
başarı ve esenlikler diliyorum
‘’Emperyalist kapitalizmin Şiir’deki izdüşümü olan post-modernist şiir(!), anlam’ı hiçleyen yapısıyla, imge’lerle değil saçma’larla yazılmaktadır. Anlam içermediği için bildirişim yetisi yoktur; bildirişim içermediği için dilsel değildir; dilsel olmadığı için de aslında şiir değildir!!!’’ / Serkan Engin
Sevgili Serkan Engin
Nesir dilinizi her ne kadar onaylamasam da
Postpodern şiir hakkındaki makalenizi birkaç defa okuyup anlamaya çalıştım
Başlangıçta postmodernizm’i öven, açıklayan ibareler vardı
Sona doğru narsist mırıltılar haline dönüşerek
Kavram kargaşasına kurban oldu
Yazınızı okuduktan sonra kocaman bir soru işareti belirdi kafamda
İki türlü mü post modern şiir var
a- Kapitalist postmodernist şiir
b- Devrimci postmodernist şiir
Eğer öyleyse
Siz hangisini savundunuz?
Üslubunuzu eleştirsem de
Makalenin giriş, gelişme bölümleri güzeldi
Ve yararlı olmasına rağmen ana tema olarak okura verebileceği hiçbir mesaj göremedim
Kısaca diyorum ki bir bilimsel bir makale yazma adına Türkçe bu kadar katledilemez
Emeğinize teşekkür ederim. Saygıyla_öd
Kapitalizm, varlığını korumak ve sürdürmek için her türlü muhalif tavrı sindirmek ister. Dizgeye muhalif olan Şiir’i anlamsızlığa boğup edilginleştirerek, Şiir’in bireyi ve toplumu dönüştürme yetisini silebilmek için post-modernizm denilen, saçmalığın daniskasına işlerlik kazandırmaya çalışmaktadır. Böylece, dizgeyle uyuşan ve sömürü şartlarını kolaylaştıran, örgütsüz ve edilgen bireyler oluşturmayı amaçlamaktadır…
Bu noktada, İlhan Berk’in Yazko Edebiyat’ın 33’üncü sayısındaki söyleşisinden bir alıntı yapalım. İlhan Berk, Şiir’de anlam’a ilişkin şunları söylemektedir: “ Anlama gelince. Doğrusu asıl savaşım onun üzerinde toplanmıştır benim. Nedendir bilmiyorum, ben anlamı şiire pek yatkın bulmam. Kimi kitaplarımda onu düşman bile bilmişimdir. Anlam, sanki benim üvey evladımdır. Ama şunu da söyleyeyim; sonuçta şiir şiir ise, anlamlıdır. ”Kendi içinde çelişkili bu ifadenin sahibi olan İlhan Berk ve benzerleri, anlam’ı hiçleyen tavırlarıyla, post-modernizmin gölgesinde, bilerek ya da bilmeyerek emperyalist kapitalizmin uşaklığını yapmaktadırlar. Şiir’in post’u deliktir.
keyifle
bir solukta okudum
eserinizi.
saygılar.