- 969 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Aşık Veysel Şatır oğlu ile anım
…..Yıl 1970-yada 1971 o zamanlarda Sivas ili Yıldızeli ilçesinde görevliydim. ve benim yanımda soy adı Neşeli olan gerçekten kendisi neşeli biri olan biriyle çalışmaktayım.(öldüyse Allah rahmet etsin, ölmedi ise onun kulakları çınlasın ve Allah ona uzun sağlıklı ömürler versin.)
…..Bir gün bununla beraber bir görev icabı Rahmetli Aşık Veysel Şatır oğlu’ nun da yaşadığı Şarkı ilçesi Sivrialan köyüne gitmemiz gerekmişti. Ben de o güne kadar ne bu köyü görmüştüm, nede burada yaşayan usta şair usta ozan Aşık Veyse Şatıroğlu’nu görmüştüm. Ama bu değerli insanı da, çok merak ediyordum.
…..Hazırlanıp arabamıza binerek yola çıktık.Oraya varmadan önce, gittiğimiz güzargah üzerinde bulunan birkaç köydeki işlemlerimizi yaptıktan sonra, o gün ikindiye doğru Sivri alan köyüne vardık.
…..Önce Muhtarlık odasına uğrayarak, köyde esas yapmamız geren görevi, yanımdaki arkadaşımla beraber yaptıktan sonra, sıra Aşık Veysel Şatıroğlu’nu ziyaret etmeye gelmişti.
…..Yanımızdaki ismini hatırlamadığım köy bekçisi olmak üzere, onunla beraber doğruca merak ettiğim Veysel’in evine doğru gittik. Amacımız onu kendi evinde tanımak, biraz ziyaret etmek onunla konuşmak ve daha sonra dönerek o geceyi geçireceğimiz gittiğimiz o köyün odasında yatmak üzere köy odasına geri dönmekti. Aşık Veysel Şatır oğlu ‘in gittiğimiz evi, birkaç sokak ötemizdeydi. Çamurlu yolları çiğneyerek geçtikten sonra, bir toprak yolun kenarında evin yönü, güneye bakan tek katlı bir evin önünde durduk.
…..Olacak ya, ziyaretine gittiğimiz Aşık Veysel, o gün akşam güneşinden faydalanmak için, kendi evinin önünde oturmuş, akşam güneşine karşı evinin önünde kapısının eşiğinde güneşleniyordu.
…..Onun orada oturduğunu gören, yanımdaki soy adı Neşeli dediğim arkadaş hemen koşarak, onun arkasından elleri ile bunun gözlerini kapadı ve şöyle dedi.
…..Haydi bakalım bil benim kim olduğumu dedi ve o kendi sesini de değiştirerek.
…..O da ona öyle demesiyle ne cevap verdi dersiniz?
…..Ulan döyyus, benim gözlerim kör ama, senin de kalp gözün kör. Seni hiç tanımaz olur’ muyum ben. Sen şu bizim Yozgat ’lı, döyyus Ömer’sin. Sen beni görmez mi sanırsın. Ben seni daha buraya gelmeden kokunu aldım ve seni ben gelirken baktım karşı sokağın karşısından görür görmez tanıdım.
…..Demez mi…
….. Bu defa ben onun verdiği bu cevap karşısında şaşırmıştım. Gördüm ki o görmediği halde daha o konuşmadan bile sesini değiştirdiği halde bile tanımıştı. Hem de onun sesinin tonundan, Bir de üstüne üstlük ona manidar ve alaylı şaka yollu cevaplar vermişti.
…..Bu defa ben sordum.
…..Her halde siz önceden birbirinizi tanışıyorsunuz, ki kendi aranızda konuşurken nükteli ve şaka yollu konuşuyorsunuz dedim. !
….Ömer Neşeli cevap verdi.
….Evet efendim, ben bunu yıllar öncesinden sanırım. Buraya bunun yanına, bir defa daha gelmiştim ama yanına geleli, belki beş belki on yıl geçti, yıllar oldu görmeyeli. Ama ben bunun kendisini, Yıldızeli Pamuk pınar öğretmen okulundan’ da tanırım o zamanlarda, bununla sık, sık görüşürdüm dedi.
…..Neyse konuyu uzatmayalım ben ve yanımdaki arkadaşım o gece, usta Veysel’in bizi bırakmaması ısrarı üzerine onun evinde o gece misafir kaldık.
…..O da gece bize ikram ettikleri yemekten sonra sazıyla ve o günlerde yazdığı, “Dostlar beni hatırlasın” şiirini ve diğerlerini dinletti duvarda asılı duran sazını indirip bize dinletti.
Ben giderim,adım kalır,
Dostlar beni hatırlasın.
Düğün olur, bayram gelir,
Dostlar, beni hatırlasın.
….. O gece onun evinde yattıktan sonra, ertesi gün olmuştu. Bizi evinde kendi eşine hazırlattığı kahvaltıdan sonra,aldı önümüze düştü çok sevdiği el emeğim göz nurum dediği çeşitli meyve ağaçlarının olduğu bahçesine götürdü.
…..Giderken o önümüzde gidiyor, biz de onun arkasında köyün güney yamaçlarına doğru yürüyorduk.
….Ve bizler çok geçmeden, onun çok sevdiği bahçesine vardık. Bahçe kapısını, kendisi sanki görüyormuş gibi hiç şaşırmadan araladı açtı, ve girdi çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu yere girdik.
…..Sanırım oraya gittiğimiz günler, Ağustos ayından bir gün falandı. Çünkü ben tam olmamış yarı olmuş ceviz oymasını yemeyi çok sevdiğimden, onun bahçesindeki ceviz ağaçlarından bir ceviz koparmış onu bıçakla oyarak içini çıkarıp yemiştim. Bunu çok iyi hatırlıyorum.
…..O gün biz onun güzel bahçesini de gezip, onun kendi yetiştirdiği ağaçlarındaki olmuş meyvelerden dalından koparıp tattıktan sonra veda edip bu köyden köyden ayrıldık.
……Şimdi ben onun bu anısını hiç unutmuyor, ona saygı duyuyor, ve onu rahmetle anıyorum. Onun evinde misafiri olmanın rahmetli eşinin yaptığı yemeklerden yemenin sazını sözünü dinlemiş olmanın gururunu yaşıyorum.
NUR İÇİNDE YATSIN.