- 499 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİHİN GÜCÜ
TARİHİN GÜCÜ
Tarih yolu kutsal, faydası çok ve gayesi şerefli bir ilimdir. Tarih bilmeyen bir siyasetçi ile pusula okumasını bilmeyen bir kaptan arasında fark yoktur. Çünkü ikisi de gemiyi karaya oturtur.
Yüce Allah, “ Yeryüzünü geziniz. Gördüğünüz harabelerde anlayanlar için dersler, ibretler vardır.” buyururken tarihe, geçmiş medeniyetlerin bıraktığı izlere dikkat çekiyor.
Hz. Peygamber Efendimiz; “ Düşmanların lisanını öğrenin ki, onların ilmine, sanatına ve sizler hakkındaki desiselerine vâkıf olasınız.” buyurmaktadır. Bu sebeple şehzadelerin eğitiminde dini ve dünyevi ilimlerle beraber lisan eğitimine de çok önem verilmiştir.
Siyasi tarih deyince akla genel olarak devletlerin kuruluşu, yükselişi, yıkılışı ve diğer devletlere olan siyasi münasebetleri akla gelir. Bir devletin iç siyasetindeki güce bakarak dış siyasetinin gücüne veya zayıflığına kolayca hükmedilebilir.
Nazizmi bilmeden Alman dış siyaseti, faşizmi anlamadan İtalyan dış politikası, panislavizmi ve komünizmi bilmeden Rus dış siyasetini, megola ideayı anlamadan Yunan dış politikasının uzantılarını anlayabilmek mümkün değildir.
Bu açıdan bir zamanlar 3 kıtaya hâkim olan, herkesi korkutan, sistem ve müesseseleriyle, idare tarzıyla herkesi kendisine hayran bırakan Asya, Avrupa ve Afrikanın ortasında olması sebebiyle kara ve deniz ticaretini asırlarca elinde tutan Osmanlı Devletini gerçek mânâda doğru anlayabilmek, devletin kurumlarının nasıl işlediği, teknik seviyesi, fikri seviyesi ve mali gücüyle beraber dış siyasetini de iyi bilmekle mümkündür. Yoksa bildiklerimiz sınırlı ve yüzeysel, anlayışımız eksik kalır.
Tarihe mal olmuş büyük şahsiyetlerin, devlet adamlarının, kudretli kahraman kumandanların, kralların ve padişahların çoğunun başta düşmanlarının lisanı olmak üzere birkaç lisana hâkim oldukları ve tarihi de çok iyi bildiklerini görüyoruz. Aslında bu lisan ve tarih ilmine verilen değer Osmanlı devletinde bir bakıma babanın oğluna vasiyeti gibi bir değer taşımıştır. Devletlerin uzun ömürlü oluşunda idarecilerinin tarihle ilgisi ve tarihten çıkarılan dersler en önemli etkenlerdendir.
Avrupa kralları ve imparatorları için de bu gerçek bizdeki kadar mühimdir. Yedi Sene Savaşlarını kazanan Prusya Kralı 2. Frederik “Benim zaferlerimi temin eden 3 sebep var: 1-Devletin hazinesini dolu bulundurmak 2- Barış dönemlerinde de askeri sürekli talimde tutmak 3-Tarih okumak” diyor.
Osmanlı Tarihinde müstesna bir yeri olan Köprülü Mehmet Paşa, Sultan 4. Mehmet tahta geçtiğinde genç padişaha bir çok tavsiyelerde bulunmuş ve şu hususları özellikle vurgulamıştı: “ Hazineni dolu tut. Daima savaş için hazır ol. Devlet idaresinde kadınların sözüne bakma. Tarih oku.”
Lâle Devri padişahı 3. Ahmed, Patrona Halil isyanı sonucunda tahttan indirildiğinde, tahtı yeğeni 1. Mahmud’a devrederken; “ Mahmudum, vezirlere teslim olma, adaletli ve merhametli ol, işini kendin gör ele itimat etme, her işinde işe başlarken güngörmüş âlimlerle, tecrübe sahibi insanlarla müşavere et. Tarih okuyarak gelmiş geçmiş padişah, vezir ve milletlerin ahvalini iyi öğren. Tamahkâr, zalim, çıkarcı vezirler elinde kalan padişah felah bulmaz. İşte benim halim sana ibret olsun.” mealinde vasiyetlerde ve nasihatlerde bulunmuştu.
Bu günün idarecilerinin tarihe yabancı kalmamaları, geçmiş olaylardan dersler çıkarmaları yarına aktartılacak başarı ve tecrübeler kervanına önemli katkılar sağlayacaktır. Yukarıda temas ettiğimiz önemli vasiyetler ve nasihatlerin bu gün dahi geçerli olduğu muhakkaktır.
Selam ve dua ile
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.