AKSÂM-I TARÎK
Arapça bilenlerin malûmudur ki aksâm-ı tarîk yolun kısımları, yolun taksîmâtı demektir.
Yol ikiye ayrılır. Ya doğrudur ya da yanlış. Doğru olan yol ise kestirme yol ve uzun yol olmak üzere ikiye ayrılır. Bir şeyhe, üstâda bağlananların yolu Allah’a ulaşan kestirme bir yoldur. Üstâda ve şeyhe bağlı olmayanların yolu ise uzun yoldur. Eşref-i mahlûkât olarak yaratılan insana bahşedilmiş akıl bu taksîmâtı yapmakta zorlanmaz. Ya peki bu taksîmâtı yapabilecek akla sahip olduğu halde yanlış yolda gidenlere ne demeli?
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) Hazretleri şöyle buyuruyor:
-"Akıl iki kısımdır. Akl-ı mââş ve akl-ı mââd. Akl-ı mââş dünyevî yani nefsin hakim olduğu akıl; akl-ı mââd ise uhrevî akıldır yani melekî akıl."
İşte yanlış yolda gidenlerde nefsin önderlik ettiği akl-ı mââş hâkimdir ki bu taksîmâtta yanlışı doğru, doğruyu yanlış olarak gösterir. Bu da o insan için büyük bir vebâldir. Ali bin Osman-ül Ûşî Hazretleri yazmış olduğu EMÂLÎ isimli kitabında:
-"Ve mâ uzrin lezi aklin bicehlin bihallegıı esefili vel eâlî" buyuruyor. Yâni:
-"Akıl sahibi insan için mahlûkâtı yaratan Cenâb-ı Hakk’ı bilmemesi özür değildir."
Gerek akl-ı mââş olsun gerekse akl-ı mââd ikisinde de Cenâb-ı Hakk’a giden yolu bulabilecek istidât vardır. Tek fark akl-ı mââdın hakikâti görmesini engelleyen nefis perdesidir. İnsan hakîkâti arar ancak başka yoldan giderse şâirin
Garâbetin bir nev’idir ki insanlar,
Arar hakîkâti bir başka yolda yürür.
Eskazâ bir gün karşılaşsalar,
Hakîkât onlara, onlar hakîkâte tükürür.
dediği gibi bir gün hakikâtle karşılaşınca kedi-köpek gibi olurlar. Çünkü nefis perdesi karakollarda kullanılan aynalar gibi hakîkâti göstermez ama hakîkât onu görür ve feryât eder:
-"Yâ Abdellah! Yanlış yoldasın. Şu aynanın arkasına benim olduğum tarafa geç de kurtul."
Eğer nefis tabakası kalınsa kalın aynanın sesi geçirmediği gibi o da hakîkâtin sesini geçirmeyecektir. Eğer ince ise hakîkâti bulup kurtulmak o kadar kolay olacaktır şüphesiz -lâ şüphete fihi-
"Kimseye etmem ben şikâyet ağlarım ben hâlime.
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime."
diyen şâirin duygusunu yaşayan bir garip yazıyor bu yazıyı. Ve dua istiyor okuyan kardeşlerinden nefis perdesinin incelip, hâyâ perdesinni kalınlaşması için. Ve yarama merhem olan bir hadîs-i şerîfin Asr-ı Sââdet’ten fısıltısı geliyor önce kulağıma sonra kalbime.
"Şefââtî liehlil kebâiri min ümmetî."
"ŞEFAATİM ÜMMETİMDEN BÜYÜK GÜNAHLARI OLANLAR İÇİNDİR."
YORUMLAR
Ya hu Mubarek!
Güzel yazı, içi hakikat dolu ama, gel sen bize bunu iktibas etmeden öğretmek için yaz!
vesselam
inanc ozgurlugu diye bir sey var.. yazarimiz, benimsedigi bir seyi bizlerle paylasmak istemis.. kendi degerlerini ortaya koyan bir yazi olsa gerek.. "insanlari, inanclari bakimindan ayiran baskici toplumlar, geri kalmaya mahkumdur.."
Bizimle paylastiginiz yazi icin tesekkur ederim..
Kimseye etmem ben şikâyet ağlarım ben hâlime.
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime."
diyen şâirin duygusunu yaşayan bir garip yazıyor bu yazıyı. Ve dua istiyor okuyan kardeşlerinden nefis perdesinin incelip, hâyâ perdesinni kalınlaşması için. Ve yarama merhem olan bir hadîs-i şerîfin Asr-ı Sââdet’ten fısıltısı geliyor önce kulağıma sonra kalbime.
"Şefââtî liehlil kebâiri min ümmetî."
"ŞEFAATİM ÜMMETİMDEN BÜYÜK GÜNAHLARI OLANLAR İÇİNDİR."
allah razı olsun
kaleminden.
saygılar.