- 889 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk ve Cinsellik
Aşk ve Cinsellik
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.” Yunus Emre
İşi kolay etmek için aşk ve cinselliğe ayrı bakmalıyız. İkisinin ortak bulunduğu hal ise muhteşem olur… Bazen en iyiyi ararken iyi olanı da kaybeder insan. “En iyi” ye ulaşmanın yolu “iyi” den geçer. İnsanın başarısı hedefi kadardır. Ama basamaklara dikkat etmeliyiz! Adımını en üst basamağa atan geri düşer. “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” Ahmet Haşim
Hasan Basri hazretlerinin Rabia Hatuna evlenme teklifi çok manidardır. Rabia Hatun evlenmek istemediği için bu teklifi geri çevirir. Ama dostlukları ebedi devam eder. Günümüz insanlarından bunu başarabilen kaç kişi çıkar? Burada dikkat çekmek istediğim husus; teklif ve teklifin reddedilmesindeki asil tavırdır. Bu yüzden teklifin öncesi de sonrası da aynı değerde yaşanabilmiştir.
İnsanda aslen iki yön var. Mana (ruh), madde (beden) boyutu. Yani mana alemindeki ruh (eskimez) maddi alemde (eskimeye mahkum) beden ile somutlaşır. Asıl olan soyut ruhun terakkisidir. Çünkü ruha yüklenen bilgi bakidir, beden ise fani. Bu terakki en kestirme aşk sayesinde olabilir. Aşkın asıl kaynağı ise ilahidir. İnsan sadece aynadır. Aşk maşukta yansır. Karşılıklı yansımalar ile mükemmele ulaşılır.
Aşkı gerçek manasından ilişki boyutuna indirgeyen insanlık aşkı inkar etmek zorunda kalacaktır! Ya da maddi boyuta hapsederek bunun acısını daima çekecektir.
Peki ne yapmalıyız?
Aşkın tek kişilik olduğunu kabul etmeliyiz. Her birey kendi aşkını en asil şekliyle, özgürce yaşamalıdır. Birbirinden bağımsız gelişen iki aşkın birbirine uyum gösterdiğinin fark edilmesi başta “en iyi” olarak belirlediğimiz durumun elde edilmesidir.
Cinsel manadaki her birliktelikte aşkın mevcut olmadığı gayet açık gözlemlenebilir. Hepsinde aşk varmış gibi göstermeye çalışmak sadece olumlu bir çaba ve sadakatin göstergesi olabilir. Sadakat her iki durumda da gerekli.
Aşk var olsun.
Saygılar
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
İllaki aşk tarif edilecek ise
Aşktan öte hallere de bakılmalı.
Aşk neyi doğurur? Peki neye aracılık eder?
Açığa çıkardığı ne?
Aşk eğer amaç olursa aşkı yaşamak neticesiz olur. Araç ise harika olur.
Aşk sevinç hali , şevk hali vermeli. Acı değil. Hoş, aşk acısı da tatlıdır…
Son tahlilde aşk acı için değil.Sevinç içindir.
---
Yazıda harika tespitler var.
“Halil Cibran der ki:" Her kim ki, davranışlarını yerleşik ahlak kurallarıyla tanımlar,öten kuşunu bir kafese haps etmiş demektir." Aşk özgürdür.
Aşk nasıl bencil olmaz ise, kısıtlayıcı ve yasaklayıcı da olamaz.
Hangi gönül razı olur bir avuç suya derya dururken?”
Gerçek aşkta sınır olmamalı. Sınırlayan dolaylı olarak kendini sınırlar ve o yaşanan aşk olmaz.
---
“Cinsellik de aşk gibi zihinsel bir eylemdir.Bedensel bir eylem olarak algılayanlar düş gücü olmayan insanlar.Beden ve zihin ortaklığı kurulunca cinsellik yaşanabilir bir zenginliğe ulaşır.”
Aşk soyut olarak açığa çıkar ve cinsellikle her zaman istenilen doruğa ulaşamaz. Burada aşkın içinde olanların tekamül seviyeleri belirleyicidir.
Muhteşem olan aşk ve cinselliğin beraber olabilmesi.
Zordur. Kolaycılar bunu başaramaz. Şehvetle idare ederler. Mecburen…
Zoru sevenler içindir,
Özeldir,
Aşk.
Ahmet Bektaş
Bazen en iyiyi ararken iyi olanı da kaybeder insan. “En iyi” ye ulaşmanın yolu “iyi” den geçer. İnsanın başarısı hedefi kadardır. Ama basamaklara dikkat etmeliyiz! Adımını en üst basamağa atan geri düşer. “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” Ahmet Haşim ...
.....
iyi * görecelidir...insan yaşarken ..iyinin en'ini mi yaşıyor bilemez ki..en* olan eylem içinde kendini gösterir kıyasla..
aşkta en iyi yoktur..aşk az ya da çok olmaz..AŞK tek derecelidir..kendine has ısısındadır.
aşk ve cinselliğn ayrı olduğu nokta ise muğlak...aşksız elbette cinsellik yaşanır. bu kesin ve tartşma götürmez..
bu güne kadar, aşk için binlerce söz söylandi açıklamalar yapıldı..görünen o ki..kimse aşkı kitaplardan öğrenmiyor..kendi bizzat yaşayınca görüyor..
unutmamalı ki, aşk kişinin yaşadığı toplumun kültür yapısına göre sınırlarla yaşanabilir.o zaman gerçek olanla olmayan karışır..aşkın en anlamlısı özgür toplumlarda yaşanır ancak.
kişilerin geleneklerle bastırıldığı toplumlarda yıkımlar, zavalılıklar, aşkmış gibi zannedilir. oysa aşk sevinç ve mutluluk hissettirmelidir.
İlkel topluluklarda aşk var mıydı?
Bir kızılderiliye, eşlerinden hangisini daha çok seviyorsun, diye sormuşlar.
O da , hiç bunu düşünmem, eşlerimin sağlam ve işe yaraması önemli, demiş.
aşk, uygarlıkla birlikte insanlığın ürettiği bir kavram..diğer tüm inançlar gibi..
Hala günümüzde yaşayan kabilelerde yapılan araştırmalarda kabiledeki gençlerin ergenlik problemleri yaşamadıkları belirlenmiş.
Bu da şunu gösteriyor ki..cinsellik ritüelsiz yaşandığı zaman kişide aşk hastalığı olmuyor. Ritüel de uygarlığın ürünü.
Ancak, kendi yasalarımıza öylesine bağlıyız ki, aşkın en acılısını üretecek kadar..
gerçek boyutu da bu alt yapılara göre düşünülmeli sanırım..aşkın ilişki geçekleşince yittiği , yok olduğu söylenir..demek ki o aşk değil..aşk, mucizevi bir duygudur, yön verilemez..hesabı yapılamaz..aşkı ancak aşkın kendisi doğrular..tanımların çoğu yavandır kendisinin yanında..tüm bunlar uygar insanın üretimleridir.ama alt beyne işlenmiş, ve oradan bizi yönetirler
konu önemli, üstüne daha çok şey yazılabilir.
tebrik ederim..
lizeya tarafından 7/24/2009 11:03:00 PM zamanında düzenlenmiştir.