ŞİİR(L)E DOYMAK
Şiir üzerine konuşmanın, şiir üzerine edebiyat yapmanın ne kadar zor olduğu bir gerçektir. Çünkü şiir sadece görünüşteki satırlarla (dizelerle) oluşturulan yeni bir biçim, şekil değildir. Belki ondan çok daha önemlisi, ifade ettiği mana ve histir. Ruhta yarattığı haz ve coşkudur.
Gelin bu yazımızda şiirle hemhâl olmanın üzerinde kısaca duralım isterseniz. Bana göre şiir; okullarda belirli gün ve haftalarda okunan bir edebi tür değildir sadece. Öyle şiir dinletilerinde, düğün gecelerinde, şarkı türkü güftelerinde okunan, yazılıp çizilen bir zenginlikte değildir. Şiir bir yaşam biçimidir. Hayat tarzıdır. Bir dünya (her insan ayrı bir dünya olduğunu farz edersek) görüşüdür. Bir yaşam felsefesidir.
Ben kendi namıma söyleyeyim. Şiir benim için her şeydir. Aş-ekmek, hava-su, para-pul, gezip-tozma, gece-gündüz, açlık-tokluk… Adına ne derseniz, neye benzetirseniz benzetin. Şiir ayrı, apayrı bir dünyadır. Kendisine göre bir tarzı, kuralları, ortaya çıkış yolları vardır.
Başkasını bilmem ama şiir; hayatın omurgasıdır. Çünkü hayat su ile ifade edilir. Su canlılıktır, hayattır. Şiir de hayatın belkemiği, omurgası olduğuna göre, su kadar önemlidir. Nasıl ki dünya yüzeyini üçte ikisi su, bünyemizin üçte ikisi su ise, şiir de yaşamımızın üçte ikisini ( benim tamamını) kapsayacak şekilde ruhumuzun, his dünyamızın CAN suyudur. Belki de can simidi…
Hani denize düşene, can simidi ne kadar lazımsa, bana da hayatımın (en zor yıllarında) can simidi olmuştur şiir. Onunla tutunmuşumdur yaşama, umuda. Onunla kendimi kaybedip, yine onunla kendime gelmişimdir çoğu kez. O yüzden “ŞİİR(L)E DOYMAK” başlığı oldu bu yazının.
Şiir öncelikle benim beş duyuma hitap eder. Hani bir çiçek görüp, koklasa insan, burun ve göz, hemen burun ve göz harekete geçer. Bir yemek olsa dil ve ele (belki burun veya göze) iş düşer. Yani en fazla iki, üç duyu organı çalışır. Ama beş duyu organın beşini de devreye sokan; onu çalıştırıp, harekete geçiren (bana göre) şiirdir. El bir kağıt tutuyor, göz ve dil onu okuyor. Beyin ve yürek onun manevi, his dünyasından bir tat-koku alıyor, kulak zaten hep (baş köşede, birinci sırada) dinlemede. Belki diyeceksiniz, ya eliyle tutmadan, gözüyle okumadan ezbere okursa… Efendim o şiir ezberleninceye kadar, nasıl, hangi vasıtayla okundu?!
İşte böyle efendim; şiir beş duyumuza da hitap ettiği gün, onunla doyulur yürek yürek. Onunla görülür en güzel renk. Onunla hayatın, tadına varılıp ve cümle dertler unutulup, gönül hafifler, olur bir kelebek. Ne mutlu şiirle ruhunu doyuranlara; şiir güzelliği ile, yürekten, hissedip, görenlere. Şiir yüreğiyle sevenlere, onun büyülü/gizemli atmosferinde, hayâl yolculuğuna çıkıp gezenlere. Gönlünüzde şiir gözünüz, dilinizde şiir sözünüz, hiç eksilmesin efendim. Şiir tadında kalın...
İsmail GÖKTAŞ
İ Z M İ R
YORUMLAR
Şimdiye değin şiir üzerine yazılmış, eşine pek az rastlanan, içeriği anlamlı ve mantıklı, imla kuralları mükemmel, tanımlama kurgusu son derece olgun, ender güzellikte ve de oldukça mütevazi bir makale okudum.
Daha güzelini yazmak, her yiğidin becerisi değil bence.
Yazarı yürekten saygıyla kutlarım.
Selamlar
şiir düşünce gücünü artırır şiir insanın duygularının çok nazik noktasıdır paylaşımınızın hepsini yürekten destekliyorum.şiir insanlığın temelidir.gönül dilimizi susturmayalım hiç bir zaman.iyi şiire eyvallah herşeyide şiir diye ortalara dökülmesine karşıyım.bir insan düşündükçe yetişir.kutluyorum yüreğinizi saygılarımla....şiir hakkında çok konuşabiliriz çok tartışabiliriz. ama bir noktada bulaşabildiklerimizde olacak buluşamadıklarımızda onun için susmayı yegliyorum....
Kelimeler mucize gibi görünüyor gözüme, bir söyleyişe ait bin türlü anlayış mümkün şiirde. Sözcüklerin hacmi, kapladıkları dizeyi aşma becerisine sahip olduğu için; hayal gücü şiirin dinamiğinde saklı ve okuyanca anlaşılmayı bekliyor. Bilinen gerçeğin, benlikteki yansımasının kırılımı diye de düşünmek mümkün galiba. Seviyorum şiirin bulmaca halini. Okurken de, yazarken de.
Düşündürdünüz yazınızla, tebriklerimle