- 2422 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
100 - OYUN
Onur BİLGE
Düzlük, adı gibi dümdüz boş bir alandı. Birisinin veya birilerinin arsası... Sahipleri ortalıkta yoktu. Güneybatısında, temeli atılmış, su basmanı çıkılmış ve öylece bırakılmış bir ev... Yüksekliği, yarım metre kadar... Üstünde sadece ‘köşe kapmaca’ oynanabiliyordu. Arka tarafını erkekler futbol sahası yapmışlar, yan tarafında kızlar, avuçlarına ancak sığan, çok zıplayan sünger toplarla, iplerle oynarlardı. Körebe, saklambaç, tavşan kaç, kovalamaca, birdirbir... Daha çok erkekler çember çevirir, topaç döndürürlerdi.
İp atlardık. Kimseyi bulamazsak tek, birileri varsa iki kişi tutar, dönüşümlü atlardık. İpimiz uzunsa, iki ucunu bağlardık, iki arkadaş içine girer, önce gerer, hizalar, sonra bir ucunu bir ellerine, bir ucunu da diğer ellerine alarak sallarlardı. Ondan atlamak gerçekten maharet isteyen bir işti.
Birkaç yerde, yağmurdan sonra yumuşayan toprağa kazarak belirlediğimiz, her an için oynama hazır çizgilerimiz vardı. Silindikçe üzerlerinden giderek derinleştir, yağmur yağsa da silinmeyecek hale getirirdik. Bir yerde zarf şeklindeki ‘mektup’, bir yerde ‘kare kapmaca’, bir yerde ‘sek sek’... Başka başka yerlere
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 5
OYUN - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Hayat bir oyun
Cırlazan oyunu bozar...
Tabi son oyun, süt dökmüş kediliğimiz olacak.
Çok güzel oyun tanıtımları.Bizde çocukken erkeklerle savaşırdık.İncir ağacının tepesine çıkıp, ham incirleri dalından kopartıp fırlatırdık kafalara. Çok can yaktığını biliyorum.
Yüreğine saglık
Çok saygı ve sevgiler
çocukluğum ağzımda eskimiş buruk bir tat ama bu seçkinle tekrar tatlandı damağım güzel can..alıp beni çocukluğumun vanına götürdün çelik çomak oyunlarımıza ismi değişik olsada her coğrafyada melikan derdik oynadığımız çayırlarda adına..çocukluğum koktu buram buram şimdi burnuma myve bahçeleri bostanlar çayır çimen serin berak akan dere boyu ide ağaçları ayvalardan anlardı anne anem çokcaysa kış çetin geliyor derdi rahmetli deneyimlerinden olsa gerek aynını yaşardık dediklerinin...gözlerimin önünden geçiyor beş taş oyunlarımız şimdi uçurtmalarım,rüzgarı bekleyene kağıttan pervanelerim ve çember çevrişlerim ..ne güzel ne hoştular kar yağdığında kızaklarım çizmelerim kar kürüdüyüm mejrefelerimiz geçti gözlerimin önünden çayırlara uzanıp okul çıkışı bembeyaz bulutları devlere benzetişlerim sakalı dedelere dönüşlerini hayal kurarak izleyişlerim..ne çok şey anımsattı yazdığın öykün bana güzel can buz tutmuş derelerde boş zeytin yağı kutularıyla kayışlarım gelip geçti gözlerimin direklerinden can yani anlıyacağın bir suikastçi gibi ansızın dokundu yazın yüreğime ama iyi ki dokunmuş kaç saatir dalıp gittim çocukluğuma bu yüzden sayfandan kaçmadan önce tüm doyumsuzluğumla papatyalarımla erguvanlarımı döküp kaçıyorum güzel can buram buram gelenler soluklansın diye..kendine iyi davran olarmı güzel can binlerce martı teşekür bırakıyor sayfana..
Çocukluğumma döndüm o güzel günleri hatırladım ne güzel günlerdi.
Biz de Akseki liyiz.
Aksekililer cimri değillerdir ama tutumlulardır.
Aslında Akseki ye de İstanbuldan gelmiş dedelerim.
İstanbul da sarayda bir padişahın hocalarından biriymiş en en en büyük dedem.
Sonra dedemi Akseki ye göndermiş padişah orada kadı mı olmuş fazla bilmiyorum.
Sonra onun oğullarından Akseki de Abdurrahman hoca ünlüdür Akseki-Bucak ta
Derin hocaymış o dedem.
Burda Manisa da Kamil efendiler sülalesi derler bize.
Kamil dedem dedemin babası yani o Akseki den çıkar alım satım ticaret yaparmış.
Aksekililer ticaret erbabıdır.
Akseki de malım tarla denilen yerler sofra bezi gibi küçük küçük
Ticaret yapmıcaklarda ne yapacak garipler :>
Hikayeniz her zaman ki gibi çok güzeldi kutlarım