- 671 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
HANİ
Gurbet, hayatımda, benimle yaşıt sayılır. Evliya ÇELEBİ için söylenen bir söz vardır;hani rüya da geçen;Şefaat Ya Resulullah diyecekmişte, Seyahat Ya Resulullah..Deyivermiş. Benim böyle bir rüyam olmadı ama,talihime gurbet yazılıverdi.
Atanırsınız biryerlere..Şehir,kasaba,köy olur çoğumuzun hayatında. Benim alanımın o yıllar ,köye dönük hizmeti olmadığı için,genelde ilçelerde istihdam edilirdik. Gidersiniz bir yere,severek veya sevmeyerek önce çevreyi,cade ve sokakları tanımaya başlarsınız;sonra insan yüzleri..Yavaş yavaş bir bakarsınız oralı oluvermişsiniz..Bir süre sonra merhabalarınız ve selamlaşmalarınız çoğalır,hatta bazen taşınamaz duruma gelir. Bu dem de artık oraya doyduğunuzu hissedersiniz,o sevdiğiniz onlarca yüz, sanki çekilmez hale gelir ve bir gün ansızın,kaç komşunun ardınızdan su döktüğünü,kaçının ağladığını bilemeden,buğulu gözlerle, siz çekip gidersiniz!...
Artık yeni sokaklar ve yeni yüzler sizi beklemektedir..Bu arada bir şeyi farkedersiniz;insanlar nasıl olup ta hayatlarını hep aynı yerde geçirebiliyorlar diye hayret edersiniz. Bazen böyle birşeyin olamıyacağına kendinizi ciddi ciddi inandırmaya başlarsınız; ’Yok canım olur mu öyle şey!’ Sonra insanlar tanırsınız;hayatlarında askerliklerinin dışında bulundukları,yaşadıkları yerden hiç ayrılmadıklarını söylerler..Bu önce acaip gelir size,sonra olabileceğine kendinizi iknaya çalışırsınız...
Son gideceğiniz yeri düşünürsünüz,bir daha ayrılamayacağınızı hesaba katarak, oraya daha farklı bir derinlikte ve genişlikte bakarsınız;çevreye,sokaklara,insan yüzlerine sanki işaret koyarak bakarsınız..İçinizden; ’Bunlar size çok gerekli olacak’ diye geçirirsiniz,daha bir alımlı bakarsınız her şeye kısaca...
Bir yeri durak seçtiğinizi düşünürsünüz;bir geriye dönüp bakarsınız,biraz içinizin acıdığını hissedersiniz;gezdiğiniz onca kentlerden,binlerce aşina yüz gözlerinize dolar..Yüzlerce anı yüreğinize boşalır,kaybettiğiniz onca dostunuzu hayaledersiniz ve dermanınızın kesildiğini hissedersiniz!...Öyle anılar kapınızı çalar ki,keşke zamanı dondursalardı o an,diye içinizden geçiverir,ama,boşuna..Artık hiçbiri yoktur ve siz,son caddede,son sokakta ve son yüzde kalırsınız, biraz yüzünüz asılarak!...
YORUMLAR
kendi fikrimce bir yerde 3 yıldan fazla kalmamak gerekiyor.değişim her zaman için iyidir.bu süre içinde edindiğimiz dostluklar ve arkadaşlıklar gerçekse eğer bir gün bir yerde mutlaka karşımıza çıkıyor yada hiç iletişim kopukluğu olmadan devam ediyor.çok yer görmenin insanın dünyasına çok şey kattığını düşünüyorum
Harika bir yazıydı Sevgili Hayrettin Bey. Memuriyetin de bu tarafı var işte. Gerçi ben de memurum ama memleketimden hiç ayrılmadım. 22 yıldır aynı işyerinde çalışıyorum ve sanırım masamdan da emekli olacağım. Gezici olmanın iyi tarafları da var kötü tarafları da. Bir sürü yeni dostlar ve yer tanıyorsunuz. O yönden iyi ama bazı yönlerden de kötü . Beni etkileyen bir yazı oldu. Akıcılığı ve anlamı da harikaydı. Kutlarım efendim. Saygı, selamlarımla (Puanım tam)
Hülyam tarafından 7/13/2009 1:43:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Memur olmadığım halde, hayat şartları ya da yapı meselesi diyelim ; ben de çok yer değiştirdim. Benzer duyguları yaşadım. İyi mi yoksa kötü mü olduğuna halâ karar verebilmiş değilim....Değişik yerler görmek, oralarda yaşamak güzel belki ama, yeni edinilen / kazanılan dostlardan ayrılmak da kötü elbette.
Güzel anlatılmış, yaşatılmış, hüzün dolu duygular...
hayat böyle yazıldı alnımıza belki...doğduğumuz yerlerde bıraktığımızı özleyerek düştük yollara
sonra gittiğimiz yerlerde bahsettiğiniz değerlere alıştık.
dostluklar kurduk...
yola yeniden revan olduğumuzda yine ardımızda kalanları özledik...
velhasili üstad ömür hep yeni hasretlerle geçmiş...
bu mevsimde ise doğduğumuz yerlerdeki hatıalra birer şekil
yaşadığımız yer ise gerçeğimiz...
ben hüzünlü bir mutluluk aldım bu yazıdan...geçmişimin içinde uzun bir yolculuk yaptım...
teşekkürler şair...
selam sevgi ve saygı ile
Yazınızdan özlenen dostlukları anladım ben, evet bazen uzaklarda bir dost, bir tanıdık sima takılır hayellerimize, götürür bize tekrar oralara, gözlerimize yaş dolar bazen yaşıyorsa dostumuz alırız elimize telefonu, ama göçmüşse bu dünyadan iki damla göz yaşı düşer ellerimize....Kutlarım yazınızı beğendim, selam ve saygılar...
Ne güzel şeyler söylediniz..Ben aslında çok kolay intibak eden biriyim.Ülkemi baştan sona iyi tanıyor olmam;iddia edilen onca çeşitliliğe rağmen,elbiseleri kadar yürekleri de biribirine değen insanlardan oluştuğunu çok erken farkettim.Balıkesirli bir köylünün yamasını,karsı bir köylünün dizine yamadığınızıda aynı kumaş olduğunu görürsünüz.Tesadüf bu ya,aynı yerden açılmıştır eskiyen dizliği ve dirseği...İnanıyorum,en azından ben inencımı koruyorum;yüreklerinde ki yama da öyledir.Uyuşmazlık göstermez. Daha kapsamlı bir yazı düşlüyordum ama,hani şiirde ilham derler,belki iklim,sanki yazıda yokmuş gibi..Kusurlarıyla birlik büyük gönlünüze havale ettim.Çok teşekkür ederim.Selam,saygı...
unuttum son yıllarda nereli olduğumu
unuttum her insanın
köklerinin saldığı topğrakların ne anlam ifade ettiğini
öyle çok zaman oldu ki
şimdi bana nerelisin dediklerinde
düşünmeden dünya insanıyım diyorum
ama sonra durup düşünüyorum
nereliydim ben
köklerim nereye aitti diye
ilk kez memleket sınırları dışına süzülüşüm
on yedi yaşımın toyluğuyla
demek bir dikili ağacı bile olmayan memleketler de varmış
demiştim kendi kendime
Hayrettin Karaca boşuna çırpınmıyormuş
babamın beni
bir bilinmezlik halinde
bilinmezliklerin içine bırakırken ki
sözcükleri yutan suskunluğu
ve benim düğümlenen ses tellerim
ama sonraları uzun zaman sorguladım
kaküllü kızına nasıl kıyacaksın
bu bozkırın içinde nasıl bırakacaksın
çok geçmez ağaçlar gibi kuurum ben de
kurumadım elbette
zihni sulayan kanalları hep açık tuttuğumuzda
yeşil daha da yeşilleniyor
mavi daha da mavi oluyor
ve aydınlık daha da aydınlık
sonra okul bitince ilk görev yerim
nasıl da ağlamıştım
hey tanrım bu mu benim hakkım diye
annemin kanatları arasından
sarp kayalıklara tökezleyerek ve çekinerek uçuşum
sonra başka diyarlar
başka memleketler
ve bir gün kulaklarıma sesi çalınıyor annenin
'beyazla girdiğin bu kapıdan
yine beyazla çıkacaksın' diyen
oyy oyyy ki ne oyyy
düşman başına bile gelmesin
memleket hak getire
adın sanın ismin cismin
esamesi bile kalmıyor zamanla
ve yıllar sonra
o beş yaşındaki oğlumun
(bazı sebeblerden dolayı üç yıl üstüste ev değiştirmiştik)
yine bir göç mevsimindeki kıpırtısızlığımıza anlam veremeyip
''anne ne zaman eşyaları kutuları koyacağız
kadınlar ne zaman gelip yıkayacak halıları
zaman daralıyor yoksa taşınmayacak mıyız'' diyen halleri
ve sen canım annem
beyazla girdiğim o kapıdan
yine beyaz giyerek çıkamadım ama
alnımdaki akpaklık
affettirir mi kendimi sana
yıllar sonra mezerında
yani işte
memleket hiç bir yerde değil
kendi içimizde memleket
varsa eğer
özellikle kadın insanlar için
teşekkürler hocam saygıyla/Işıl Aksoy
unuttum son yıllarda nereli olduğumu
unuttum her insanın
köklerinin saldığı topğrakların ne anlam ifade ettiğini
öyle çok zaman oldu ki
şimdi bana nerelisin dediklerinde
düşünmeden dünya insanıyım diyorum
ama sonra durup düşünüyorum
nereliydim ben
köklerim nereye aitti diye
ilk kez memleket sınırları dışına süzülüşüm
on yedi yaşımın toyluğuyla
demek bir dikili ağacı bile olmayan memleketler de varmış
demiştim kendi kendime
Hayrettin Karaca boşuna çırpınmıyormuş
babamın beni
bir bilinmezlik halinde
bilinmezliklerin içine bırakırken ki
sözcükleri yutan suskunluğu
ve benim düğümlenen ses tellerim
ama sonraları uzun zaman sorguladım
kaküllü kızına nasıl kıyacaksın
bu bozkırın içinde nasıl bırakacaksın
çok geçmez ağaçlar gibi kuurum ben de
kurumadım elbette
zihni sulayan kanalları hep açık tuttuğumuzda
yeşil daha da yeşilleniyor
mavi daha da mavi oluyor
ve aydınlık daha da aydınlık
sonra okul bitince ilk görev yerim
nasıl da ağlamıştım
hey tanrım bu mu benim hakkım diye
annemin kanatları arasından
sarp kayalıklara tökezleyerek ve çekinerek uçuşum
sonra başka diyarlar
başka memleketler
ve bir gün kulaklarıma sesi çalınıyor annenin
'beyazla girdiğin bu kapıdan
yine beyazla çıkacaksın' diyen
oyy oyyy ki ne oyyy
düşman başına bile gelmesin
memleket hak getire
adın sanın ismin cismin
esamesi bile kalmıyor zamanla
ve yıllar sonra
o beş yaşındaki oğlumun
(bazı sebeblerden dolayı üç yıl üstüste ev değiştirmiştik)
yine bir göç mevsimindeki kıpırtısızlığımıza anlam veremeyip
''anne ne zaman eşyaları kutuları koyacağız
kadınlar ne zaman gelip yıkayacak halıları
zaman daralıyor yoksa taşınmayacak mıyız'' diyen halleri
ve sen canım annem
beyazla girdiğim o kapıdan
yine beyaz giyerek çıkamadım ama
alnımdaki akpaklık
affettirir mi kendimi sana
yıllar sonra mezerında
yani işte
memleket hiç bir yerde değil
kendi içimizde memleket
varsa eğer
özellikle kadın insanlar için
teşekkürler hocam saygıyla/Işıl Aksoy
memuriyet hayatının getirilerinden olsa gerek...
17 yaşıma kadar ihtimal dahi vermezdim ankaradan ayrılacağıma, sıonrasında ünv yılları ile tanıştım gurbetle...muğla, adana derken 26 yaşıma üç koca şehir ve valiz dolusu anı sığdırdım. ki allah ömür vermişse daha da yolun başındayız. allah bilir nerelere gideceğiz, hangi şehirlere hüzünbazlık edeceğiz
ama son durağımızın hangi tavlı toprağın derinliği olacağını pek de düşünmek istemeyiz nedense...
oysa ordan başka diyar mı var aslolan, vatan diye addedbileceğimiz yüreğimize...
tebrikler abi
çok güzel bir paylaşımdı