- 590 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Birbirine Küsen Atlar Korosu -II
Günlerin bir Raif Efendi suskunluğuyla geçiyor değil mi?
Seni tanımayı çok isterdim.
Seni, bulunduğun lüks adadan kurtarıp kırlara azad etmek isterdim.Konuşamamaktan gıcık bağlayan boğazını nefeslerimle ısıtmak isterdim. Titrek ellerini göğsümde ısıtıp yüreğinin buzlarını çözebilmek isterdim Sana dair öyle çok şey isterdim ki buna sen bile şaşardın.
Ama en çok seni tanımayı isterdim.
Bir akşam evine dönerken yolunu değiştirseydin, seni dünyaya taşırdım. Görürdün o zaman mutlu insanlar nasıl da yer çekimine ayak uydurur. Biz mutlu insanlar olağanlıkları hayatın lütfu sayarız. Ama senin için ne kötü. Kimsenin sana mutluluktan söz etmemiş olması ne kötü. Benim böyle seri haline yazı yazışlarım ne kötü. İki cümleyi kafama takıp dört ay boyunca hiçbir şey yazamamam ne kötü. Kendime susup sana durmadan konuşmam ne kötü. Mutlu insanların mutsuzluğa varmak için çırpınışları ne kötü. Yalnızlığa alışmamız ne kötü.
Bu kadar kötüyle bir aradayken gülümsememiz ne kadar sahte. Bu kadar mutluyken hüzünlenmek için sebepler aramamız ne kadar boş.
Sınırlarını bile bilmediğim bir ülkede, anadilimde bağıra çağıra şarkı söylemek isterdim. Serkeşlik yapmak için zaman yok fakat. Bitirilmesi gereken okullar, yapılması gereken yüksek lisanslar, kazanılması gereken büyük paralar ve kariyerler var. Araya çoluk çocuk, eş, koca serpiştirmeler var. Sıcak yaz günlerinin mutsuz kağıt parçaları..
Bürokrasiyi hiç sevmediğini kağıt parçalarına yazıp sonra o kağıtları kümülatif artan kıdemlere imzalatan 6milyardan fazla insanız kürede. O yüzden mutluluk içi boş bir kavram. Mutluluğumuzu bile onaylatmalara ihtiyaç duyuyoruz. Sürekli kazanıyoruz ve elimizdekiler bize hiç yetmiyor. Eldekilerin hacmi büyüdükçe daha büyük heyecanlar arıyoruz. Taşkınlıklar yaşıyor, özümüzü unutuyoruz. Sonra her mutluluğun peşinden bir hüzün geliyor. Bir sıra bisküvi bir sıra puding sıralamasında biten mutluluklar yerine suyla ıslatılmış hüzünler döşüyoruz. Hayatımız bir membâ aramakla geçiyor. Hemingway gibi, Plath gibi üstadları takip edesimiz gelmiyor değil. Esaretini sevmiyoruz gönüllü ölümün. Haydi baştan bir yaşamak oluyor tüm boşluklar. Bir şimdiki zaman ekine bütün hayatı sığdırmayı çalışıyoruz.
Sana gelince,
bir şeyler söylemeliyim elbette.
Kelin artık ilacı var. Dünyanın bütün kozmetikçileri ve sağlıkçıları bunun için birleşti. Çünkü bu asırlardır bizim kanayan yaramızdı. Kelin artık bir ilacı var ve bunu herkesin başına sürmek istiyor. Yaşamı olduğu gibi kabullenmek istemiyor, bir ruhaniyet arıyorsan onda sen de, akışına bırak. Gücünü gör. Hem senin, hem O’nun.. Sonunda herkesin ’çömlek patladı’ olacağı bir oyunun ortalarındayız, merak etme, mutlu mutsuz herkes kale kapanmadan aynı avuca değdirecekler parmak uçlarını. Diyeceğim o ki, sıkma canını.
Bu da geçer gibi beylik bir vecizin ardına saklanmak istemezdim ama dedim ya ben saklanmasam da çömlek bir gün hepimiz için anonim patlayacak.
İşte hep böyle olacak,
sonunun nereye varacağı belli olmayan yollar bir cazibe oluşturacak ve ben bu yollara ömrümü böleceğim.
YORUMLAR
En alıcı duygu hüzün galiba, olur olmaz karşımıza çıkar, karşımıza çıktığı an mutluluğumuzu kendi ıssız ve yalnız kıyısına çeken, boşluğun bir köşesinde bize seslenen hüzün olsa gerektir...
Ne kadar da etkileyici bir yüzü var, bakınca hüznün yüzüne gördüğümüz yüzde sadece yadsımalar, anımsamalar ve isteklerle dolu hayal dünyasında her oluşun renginin mor olduğu blinci, oysa gece yarıları tüm duygularımızı saklandığımız hayal dünyamızın en can alıcı konuğu o olsa gerek, ismi de hüzün galiba....
Hüznün ilacı, sohbeti güzel bir dost olsa gerek....
Bulabilene aşk olsun...
Sevgiyle kal...
Yaşanası dünyada...