gırgır mektup
Canım ablacığım mektubun elime yeni geçti. Annemler ile hüngür hügür
ağlıyoruz.Gözyaşlarımız boşa akmasın diye; hepimiz elimize birer kova aldık. Kovalara dolduruyoruz. Sonra bahçemize dökeceğiz. Tuzlu su iyi geliyormuş toprağa...
Toprak dedim de bizim topraktan ayırdığımız bir sayın otu vardı hatırlarsın; uzaylılar bize vermişti siz bakın diye..Bizde ilgimizi esirgememiş,güzel güzel bakmıştık.O sayın otu elimizi kanatmıştı.Ne yaptık diye düşünmeye kalmadan da bir koca ağız belirivermişti.Tüm çiçeklerimizi yemişti.
Sonunda dayanamamış; uzaylılara geri vermeye kalkmıştık.Uzaylılar da babanızın bize borcu var. Siz ona bakın biz o borcu erteleyelim demişti. Bizde o’ nu bahçemizin en güzel yerine taşımıştık.İstediği kadar da su vermiştik.Geçenlerde sayın otumuz için uzaylılar yine geldi.
-Siz, sayın otumuza iyi bakın, damızlansın, enerjisi yerinde olsun, vitamin takviyesini yapmayı unutmayın, bol bol kitap okuyun kültür sahibi olsun.
Ayrıca; bilgisayar da tedarik edin. Çağ bilişim çağı...Biz, o’nu 4-5 sene içinde; açık havaya çıkaracağız.Esareti bitecek.
-O çiçek düşmanı bilmiyorsunuz.
-Yooo biliyoruz.
Evet ablacığım; durum böyle işte.
Bir de ağbim iş buldu.Patronundan çok memnunmuş...Hayırlısı ile; bir de evlenirsem diyor. Patronun şerefine de 3 çocuk yapacakmış. Galiba; patronunu çok seviyor. Ağbim; eskisi gibi haşarı değil...Koyunlara bakışı bile değişti. Geçenlerde ne dedi biliyormusun? Onların dilini biliyorum dedi.Şaşırdım.Nasıl? öğrendin dedim.
"Sen hiç T.V. izlemiyorsun" diye benimle dalga geçti.T.V. izle de biraz kültürün artsın dedi.
Kardeşimiz biraz daha büyüdü. Büyüdükçe istekleri de arttı. Bir ara ben filozof olacağım dedi. Biz de; sevindik.Aferim ol dedik. Sonra; bir gülümseme ile Ay filozofu olacağım dedi. Nasıl? dedik.
-Ay dede varmış ta neden? Ay filozofu yokmuş. Annem de bende şaşkınlık içindeyiz.Dünyayı bırak; sen çık Ay’ a...
Bu ara; annemde de bir hüzün var. Yaşlılık diyeceğim. Eli; sürekli koynunda. Geçenlerde; "anneciğim bir yerin mi ağrıyor" diye sordum. Doktora gidelim dedim. Ne söylese beğenirsin? Hangi doktora dedi..Özel’ e olmayacağı kesin.
Sonra; bana kızgın bir ifade ile; hala; hayaller içindesin, uyan diyeceğim de; ümidini kaybedersin diye korkuyorum dedi.
Ben anlayamadım. Ne ümidi? anne diye soruverdim.
-Canavarın peşinde değilmisin?
-Evet peşindeyim.
-O’nu yakalayacağına inandığın için; ümidini kaybetmeyesin diyorum.
- Anne! canavar kendini neden yakalatmıyor?
- Sen sopayı gösteriyorsun da ondan...
- Peki; ona kurabiyemizden versek.
-Koşa koşa gelir. Bir de; bahçeye köşk yaparsan tamamdır.
-Anne! o’nun arkadaşları da gelir mi?
- Elbette gelir. Kim kurabiyeye hayır der ki...
- Babam kızmaz mı?
- Baban onlarla arkadaş haberin yok mu?
-Bilmiyordum. O zaman ben canavarın peşinden gideyim.
İşte; böyle ablacığım. Bizim bahçede ne ararsan var. Hepsi birbirleri ile iyi anlaşıyorlar da; bir çiçekleri, bir de bizi sevmiyorlar. Galiba; bizi yiyecekler. Ya da uzaylılara verecekler.
Unutmadan; sizin oradan gelecek misafirimiz vardı ya... O geldi. Adamın şapkasını birşeye benzetemedim. Duydum ki; ona da bahçede bir yer yapılıyormuş. Bizim bahçeyi de ne çok sevenler varmış değil mi?
Gözlerinden öpüyorum. Bizimkilerin de selamı var.
Kardeşinden sevgilerle...
YORUMLAR
yazımı okur musunuz.sizden eleştiri bekliyorum
Karşılıklı konuşmaları konuşma çizgisiyle alt alta verseydiniz keşke. Okurken anlamakta güçlük çekiliyor sanki.
Farklı bir çalışma...
Çocukluğumuzun ilk yıllarından ortalarına doğru hayâli arkadaşlarımız, hayâli zamanlarımız ve hayâli mekanlarımız olurdu. Onları hatırlattı.
Böyle bir bahçeyi kimse istemez ama sanırım :)