- 932 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN YİYEN SİSTEMLER
İnsan akıl ile baktığında yeryüzündeki tüm canlıların yaratan Allah c.c. tarafından rızıklandığını bilir.
Rızkı veren Allah insanlara adaletli bir şekilde paylaşmanın nasıl olduğunu da ayetleri ile bildirmiştir. Yeryüzünde midesinin diğer insanlardan daha büyük olduğunu iddia edip kendi hakkıyla yetinmeyen ve diğer insanların hatta diğer canlıların rızkına göz diken insan türleri vardır. Bu türler bir araya gelerek kendi yaşam sistemlerini üretmişlerdir.
Emperyalist ve kapital sistemler insanların hem fizyolojik hem de ruh besinlerini tüketip kendi çarklarını döndürmek üzere kullanmaktadır. Bunlara alternatif olan Karl Marks tarafından üretilen komünizm emek ve işçi deyip sömürüye karşı çıkmıştır. İnsanın fizyolojik ihtiyaçlarını düşünüp ruhunu aç bıraktığı için oda yok olmaya mahkum olmuştur.
Nitekim bu sistemler kendilerini yaşatabilmek için insanlığı tüketme yoluna gitmektedir.
Bedenen ve ruhen insanları yiyerek beslenen sistemlerin sonu şüphesiz ki yine yaratıcı tarafından olacaktır.
İnsanlık tarihine baktığımızda nice azgın kavimlerin yok olup gittiğini yaratıcının KAHHAR sıfatı ile helak edildiklerini görmekteyiz.
Allah c.c. azgın kavimleri içlerinden MUSA(as)’lar ve yanında HARUN’(as)lar, bazen tek başına ümmet olan İBRAHİM’(as)ler, bazen dört kişi ile yola çıkan MUHAMMED (S.A.V.)ler ortaya çıktığında o azgın kavimleri yok etmiştir.
Adaleti, hakkı ve tevhidi haykıran insanlar olmadıkça o toplumların başında hep firavunlar, ebu cehiller, olmaya devam edecektir. Allah c.c. son peygamber Muhammed (s.a.v.) ile gönderdiği insanlık kitabında artık peygamber göndermeyeceğini bildirmiştir. Öyle ise bundan sonra yeryüzündeki firavunlara, ebu cehillere, Karunlara karşı duracak, adaleti ve hakkı haykıracak kişiler bu kitabın muhatapları olacaktır.
Günümüze döndüğümüzde o azgın kavimlerin insanlığı nasıl yediklerini akıl ile baktığımız da net olarak görebiliriz.
Bazen savaşlarda,ırak, Filistin, Afganistan, Çeçenistan vs. da zulmün kanlı yüzünü,
Afrikada, nijer, Somali vs. açlık ve hastalıkla mücadele eden insan görüntüleri işte bu sistemlerin azgın görüntüsünün resmidir.
Birde bu sistemlerin görülmeyen yüzleri var bir sürü afyonla insanlığı uyutup demokrasi, laiklik vs. diyerek zihinleri bombalar ve düşünemez hale getirirler ve artık ne Filistin, ne Somali ne ırak umurunuz da bile olmaz, bakıp bakıp geçersiniz belki içinizde kalan son bir kırıntı vahhh!!! demenize neden olur ama hepsi budur.
İşte bu noktadan sonra o katillerin elleri olmaya başlarsınız, demokrasi ve laiklik çığırtkanlığı yapanlar İslam kelimesini duymaya bile tahammül edemez iken eyvah şeriat geliyor korkusuna kapılıp ellerinin kesileceğini düşünenler, lütfen ellerinin ve hatta kollarının, ayaklarına dahi bir baksınlar kimler tarafından nasılda kesilmiş olduğunu görecekler.
İnsani özelliklerini bir parçada olsa içinde saklayanlar bir düşünsünler yeryüzünde bunca sömürü ve vahşete hiç mi payımız yok, çok mu adaletli bir hayat yaşıyoruz, bırakın filistini, somaliyi evimizde kaynayan tencereden aç uyuyan komşumuza bir şey düşüyormu ona bir bakalım, yetimi gözetiyormuyuz , adaletli davranıyormuyuz bu özelliklerimizi bir gözden geçirelim.
Peki ya adaletsizliklere örneğin çocuklarınızı düşünün içimizin titrediği evlatlarımıza yapılan eğitimde fırsat eşitsizliğine bakalım , bilmemne kolejinde okuyan, bilmemne dershanesinin kucağına atılan orta direk ve öğretmeni bile olmayan okullarda okuyup aynı sınava giren ve Etilerdeki hayata kavuşma arzusu olmasa da kimseye muhtaç olmasın diye sınavlarda hayatları, ömürleri tüketilen evlatlarımıza yapılan adaletsizliğe ne dediniz, yada sabahın altısında yollara düşüp rızkınızı kazanmak üzere günün nerde ise üçte ikisini çalışarak geçirdiğiniz kendinizden çalınan, ailenizden çalınanların hesabını sorup hakkınızı aradınız mı?
Bizden çalınanların bile farkına varmamıza dahi izin vermeyen zamanımızı her alanda dolduran, kadını evin dışına iten ya da tam tersi evin içine hapseden aile bireylerini birbirinden koparan her birini ayrı bir yere savuran modernizm dedikleri afyon, çocukları test kitaplarına bağlayan, babayı daha çok kazanmalıyım düşüncesine iten, akşam eve geldiklerinde tv bağlayan,pc başında tutan yada eğlence merkezleri, olmadı alış veriş merkezlerini tavaf eder hale getiren, tüketim canavarı haline getiren bir şekilde hiç düşünecek zamanınızın bile olmadığının farkındamıyız.
Bu kadar adaletsizliğin, haksızlığın ve sömürünün içinde biz o hayat kitabına muhatap olanlar bu dinin neresini yaşıyoruz. Yaratıcının Rab olduğunu bildiğimiz halde ve rızık verinin de o olduğunu bildiğimiz halde beşeri sistemlerin koruyuculuğunu yapmış olmuyor muyuz.
Ellerimiz, gözlerimiz, yüreğimiz neyin şahidliğini edecek hesap günü, bu gün sormadığımız hesaplar yarın bize sorulacak.
Gerçekten hakkı haykırıyor muyuz, yoksa ben ne yapabilirim ki, dünyayı ben mi kurtaracağım deyip bu dinin sadece işimize gelen tarafınamı talip oluyoruz.
Müslümanım diyen herkes hayatında islamı arasın ne kadar zorluğa göğüs gerdik, hangi haksızlıkla mücadele ettik, uykumuzu neler kaçırdı,yoksa bize dayatılan seccade ve tespih arasında olan dinimi yaşıyoruz.
Bu soruya bulduğumuz cevap beşeri sistemlerin bizleri de yediğinin ve bizimde buna hiç itiraz etmediğimizin kanıtıdır ya da tersi bir cevap verdiyseniz
ADALETİ VE HAKKI HAYKIRIYORUZ
Firavunlar yok olmaya mahkumdur.
Selam ve Dua ile…
Derya FIÇICI