- 1147 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SILA ' NIN HİKAYESİ
Avazı çıktığı kadar bağırıyordu . Yanından geçen insanlar merak içinde bakıyor ama durmadan yürümeye devam ediyorlardı . Çocuğun yanındaki kadın ise yüzünde ise ağlamaklı bir ifade belirmiş, ne ağlayabiliyor, nede çocuğa kızacak bir hareket yapıyordu. Sadece oğluna yalvarmakla yetiniyordu. Çocuğunu ikna etme çabalarından yorulmuştu. Kaldırımın yanında bulunan banka sessizce oturdu. O anda da gözlerinden yağmur tanelerini andıran iki yaş dökülüverdi yanaklarına. Yıllardır akıttığı fakat kimseye göstermediği gözyaşlarıydı onlar.
Sıkıntılarını hep içine hapsetmişti. Haykıramamıştı kimseye isyanını. Arada bir ellerini açar ve Yaratıcıya dua ile isyan karışık sözler israf eder, sonra da pişmanlık duyar, arkasından da o sözler hemen duaya dönüşüverirdi yufka yüreğinde.
Yıllar yılı bu şekilde geçmişti. Çok yaşlı değildi ama onun yaşadığını belki şu anda altmış küsur yaşındaki kadınlar yaşamamıştı. Aralarında onun yaşadıklarını yaşayanlar da vardı belki ama o sadece kendisinin yaşadığını düşünmüştü bugüne kadar.
“ Anne ! ben oyuncak istiyorum “ diye bağırdı o arada Kerim
“İşte yine aynı şey. Oğlum oyuncak alacak param yok. Söz, temizliğe gittiğim evlerden sana isteyeceğim. “
“ Hep aynı şeyi söylüyorsun ama hep elin boş geliyor anne “
“Tamam yavrum. Söz veriyorum. İstediğin oyuncağı getireceğim sana.”
Kerim, org istiyordu. Bir arkadaşına görmüştü. Aynısından kendisinde de olması artık onun için tutku haline gelmişti. Hastaneden dönerken de oyuncakçının vitrininde gördüğünde alması için çok yalvarmıştı annesine. Zorla sürükleyerek bulundukları yere kadar gelebilmişlerdi.
Bu sözlerden sonra susmuştu Kerim. O rahatsız bir çocuktu. Spastik özürlüydü. Yokluk ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veren yalnız bir kadının çocuğu.
Oğlunun elinden zorla da olsa tutarak köyüne giden minübüs durağına doğru yürümeye başladı Sıla. Cüzdanında ancak köyüne gidecek kadar parası vardı. Sıla’ nın kolunda bir yara açılmış ve uzun süredir de kapanmıyordu.Uzun zamandır tedavi görüyordu. Bugün de hastaneye muayeneye gelmişti. Kerim’ den kurtulamadığı için onu da getirmek zorunda kalmıştı. Minübüs durağına geldiklerinde minübüs dolmuştu ve hareket etmek üzereyken yakaladılar. Hemen binerek yola çıktılar. Bundan on üç yıl önce geldiği ve iyice alıştığı çevresine baktı. Yolun kenarına ağaçlar dikilmiş ve iki yönlü asfaltın ortadaki alana da rengarenk çiçekler ayrı bir hava katıyordu. Köyüne dönen tabelayı görünce içinden “ Geldim, yine cezaevimin sınırlarına “ diye geçirdi.
Yolcuların inmesini bekledi. En son inerdi her zaman. Kerim, huzursuz hareketleriyle köy halkını bezdirmişti. Her akşam şikayet için kapısına geliyorlardı. Bu durum daha çok üzüyordu . Oğlunun elinden tutarak minübüsten indi. Biraz yürüdükten sonra fakirhanesi de görünmüştü. Bahçede kayınvalidesi ve kayınpederi bir şeylerle uğraşıyordu. Saatine bakmak istedi bir an. Sonra aklına geldi olmadığı. Ama epey gecikmiş olmalıydı.
Tedirgin bir şekilde bahçe kapısından içeri girdi. Kayınvalidesi ve kayınpederinin her zamanki gibi yüzleri asılmış bir vaziyette ve ters bir şekilde bakıyorlardı ona. Hafif bir gülümsemeyle onlardan tarafa baktı ama o arada bakışlarını başka tarafa çevirmişlerdi özellikle. Hemen kendi odasının olduğu tarafa geçti. Odada somyanın üzerine oturmuş ve iki büklüm olmuş bir vaziyette dersini çalışan kızı Mine’ nin yüzü onları görünce birden gülücüklerle doldu taştı.
Sıla’ yı mutlu eden iki canlı vardı bu dünyada. Kolundaki yaralar bile acıtmıyordu onlar yanında olunca. Kızına gofret bile alamamıştı. Çok seferdi gofreti. Hemen paketinden çıkarır ve büyük bir zevkle yerdi çikolatalı gofreti. Dudaklarının kenarına çikolata bulaşır ve daha da tatlı olurdu Mine.
“ Anneciğim ! Hoşgeldiniz. Nasılsın. Doktor ne dedi ? İyileşecek miymişsin. “
“ Evet kızım. İlaç verdi. Onları kullandıktan sonra tekrar kontrole gideceğim. “
“ Çok sevindim anne ! Ben de derslerimi yapıyordum. Bugün dışarı çıktım ama babannem bana çok kızdı. Ben de evimize girdim. Hiç çıkmadım bir daha. Neden böyle davranıyorlar bize anne ! Ne yapıyoruz da kızıyorlar bize. “
“ Sen üzülme kızım. Babaannen yaşlı ve tansiyonu var. O yüzden de bazen sinirli olabiliyor. Sakın karşılık verme tamam mı ? Söz ver bana ! “
“ Söz veriyorum anne. Yeter ki sen üzülme. Seni çok seviyorum “
“ Ben de sizi yavrularım ben de ! “
Hemen üzerini değiştirerek mutfağa girdi. Evleri iki bölüm olarak ayrılmıştı. Yan bölümde kayınvalidesine ait iki oda ve mutfak, tuvalet ve küçük bir banyoyla sınırlıydı. Bu tarafta ise Sıla’ ya ait olan bölüm vardı. İki küçük oda, bir küçük mutfak ve banyoyla, tuvalet karışımı bir alana sahipti. Hoş daha büyük olsa da içini dolduracak eşyayı nereden bulacaktı. Televizyonları bile yoktu. Çocuklarının canı sıkılıyordu. Onlar için bir milyoncudan bir radyo almış ve onu çalıyorlardı ara sıra.
Hemen piknik tüpünün üstüne koyduğu tencereyi suyla doldurdu. İçine azıcık tut attı ve kapağını kapattı. Makarnanın poşetini açtı ve suyun kaynamasını beklemeye başladı. Biraz bekledikten sonra, kaynayan suyun içine makarnayı döktü, piştiğine emin olduktan sonra içine can suyunu da katarak kapağını kapattı. Eline aldığı yağ tavasına azıcık yağ ve salçayı da koyduktan sonra kızarken o arada tenceredeki makarnayı süzdü. Büyükçe bir sahanın içine süzekteki makarnayı döktükten sonra üzerine tavadaki sosu boca etti. Yemekleri hazırdı.
Her zamanki gibi Kerim’ in huzursuzluklarıyla yemeklerini yiyebilmişlerdi sonunda. Yemekten sonra şükretti. Bu akşamda çocuklarının karnını doyuracak bir şeyler koyabilmişti sofrasına.
Sofrayı ve bulaşıklarını yıkadıktan sonra camın yanına oturdu ve camdan dışarı doğru bilinçsizce bakmaya başladı. dışarıya bakarken geçmişi gözünün önüne geldi birden bire.
“İstanbul’ da doğmuştu. Tam dört kardeşlerdi. Sıla’ nın anne ve babası o daha sekiz yaşındayken ayrılmışlardı. Kardeşlerinden kendisinden büyük iki ablası evliydi zaten. Kız kardeşini de annesi giderken yanında götürmüştü. Sıla’ ya da babaannesi sahip çıkmıştı. Kendisini çok severdi babaannesi. O yüzden de yaşına rağmen her istediğini yerine getirmeye gayret gösterirdi.
Ama hayatının en büyük hatasını yapmıştı babaannesi. Yoksuzluk ve bilinçsizlik yüzünden ilkokula bile gönderememişti . Hep içi acırdı o yüzden. On iki yaşına geldiğinde ölümün soğuk nefesini hissetmeye başlamıştı sanki. Bir gün evlerine gelen uzaktan akrabaları olan eşinin anne ve babasına veriverdi minik sılayı. Açıklama olarak ta ortada kalmasından korktuğu niçin verdiğini söylemişti kendisine.
Yaşıtları sokakta oyun oynarken, o kendinden on iki yaş büyük birinin karısıydı artık. Başka bir şehirde oturmaya başlamışlardı. Evcilik oynar gibi hissediyordu kendini. Kocası ise başka bir şehirde garsonluk yapıyordu otellerde. Yılın belli aylarında gelebiliyordu Sıla’ nın yanına. Bu gelmeler gitmeler esnasında hamile kalmıştı Kerim’ e . Midesi bulanmış, başı dönmüş ve ne olduğunu bile anlayamadan on beş yaşında hamileliğin ne olduğunu anlamıştı. Kucağına aldığında ise önce bebeğine bakmış, sonra kendi görünüşünü gözünün önüne getirmişti bir an. Sonra kızı dünyaya gelmişti. Kızı ve oğluyla uğraşırken nasılda geçivermişti yıllar. Evlendikten dört sene sonra da babaannesini kara toprağa vermişti. Nüfus kağıtları bile yoktu çocuklarının. Yaklaşık beş yıl önce de kocası başka bir kadınla yasak bir ilişki yaşamaya başlamış ve evi terk etmişti. Onca yıl hasretle beklediği evlilik cüzdanı yerine tek başına iki çocuğun yükü ve acılar kalmıştı ona. Hemen arkasından da Antalya’ da o kadınla evlenmiş ve arkasına yani ona ve çocuklarına bile dönüp bakmamıştı. Kocası gittikten sonra kocasının ailesi tarafından hep kovulmuştu evden.
Ama o her seferinde inatla tutunmuştu bu eve. Onun gidecek ve tutunacak kimsesi yoktu hayatta. En azından güvende hissediyordu evinde. Çocuklarıyla beraber olunca hakaretleri bile umursamaz olmuştu. Evinin geçimini az da olsa karşılıyordu. Tanıdıkları ona iş bulmuşlardı. Her gün olmasa da haftanın beş günü gündeliğe gidiyor ve akşama ihtiyaçlarını alarak dönüyordu evine. Oğlu özel eğitim kurumunda eğitim görüyordu. Kızı ise ilkokula gidiyordu. Okumayı öğrenmişti. Onun gibi değildi. Okuma yazması olmadığı için bazen parasının eksik verildiğini bile anlayamıyordu. “
“ Anne ! uykum geldi. Uyuyalım mı artık. “
“ Tamam kızım. Ben de yorulmuşum bugün hastanede.Yarın da işe gideceğim zaten. “
“ Kerim hadi yavrum. Sende üstünü değiştir. “
Çocuklarını yatırdıktan sonra tam yatağına yatacakken son bir kez baktı yavrularına sevgiyle. Sonra bir kez daha şükretti Allah’ a . Onları kendisine verdiği için. O anneydi ve üstelik hiçbir güvencesi olmayan bir anne. Sadece umutlarına tutunmuş bir anne. Sonra onları yanaklarından öptü. Eşyasız ve çok ısınmayan evine baktı son kez. Belki soğuktu ama sevgi doluydu evi . İffeti ve onuruyla çocuklarına kol kanat gerecekti sağ kaldığı sürece.
Not : Bu hikaye gerçek bir yaşam hikayesinden isimler ve yerler değiştirilerek kurgulanmıştır.
YORUMLAR
Kadın işte...Feminist değilim ama bu tür yazıları okuyunca, kadının ve kadınlığın kıymetini daha iyi anlıyorum.
Ama çalışan ama çalışmayan, hepimiz türlü fedakarlıklarla döndürmüyormuyuz evimizi...Örneğin bizler geceleriş yemek ve ev işleri yapıyoruz.Gündüz akşama kadar, bazen gece yarılarına kadar çalışıyoruz.Bizi böyle güçlü yaratan Allaha şükrolsun...Yoksa erkekler gibi dayanıksız olaydık halimiz haraptı...
sevgilerimle canım.Kutluyorum güzel yazını...
Kadınız,ana gibi.Kadınız kadın gibi.En olumsuz şartlarda bırakmaz mücadele ederiz çocuklarımız için,bu yüzden insanız biz.İnsanız,ama en çok ezilen hırpalanaız.Yaptığımız,giydiğimiz,yürüyüşümüzle oklara hedef olan biziz yine.En ağır işi yapanız,takdir dilmeyen horlananız.
Hülyam,içimi aıttı bu satırlar,benim bu aralar yine o eski damarım tutuyor herhalde.Çk yanıyorum çok kadınların durumlarına.Yüreğine sağlık arkadaşım.Sevgilerimle...
Firuzan "PARASIZ YATILI"
Bu öykü geliverdi aklıma.Derste okumuştum.Öğrenciler mahzunlaşmış,yüreklerine dokunmuştu.Okudunuz mu bilmiyorum.
Siz de öykünüzü işlemeyi sürdürün.Sıla'nın-çocuklarının duygularını yeniden gözden geçirin.SON kez neden evine bakıyor.Konu gayet başarılı ve hiç de kötü değil kaleminiz.Yazın,en çok da bol bol öykü okuyun.Size Selim İleri"İlk Gençlik ÇAğına Öyküler) Birinci ve İkinci Cilt iki kitabını önermek istesem..Lütfen kaleminiz susmasın.Çünkü yüreğiniz besbelli çok güzel..Kutlarım.