NaSiP'e RaZı oLMaK ve ŞüKReTMeK
Güne şükürle... besmeleyle... gülümsemeyle başla ve her şeyin senin hayırına olacağına inanarak. inanman, gerçek olması için ilk adımdır ve seni mutlak rahatlatır, bunu unutma sakın...
insan olaylara, nasıl görmek istiyorsa öyle bakar, baktığınada inanır ve inadığınıda yaşamaya başlar.
Şayet inandığın gibi yaşamaya başlamazsan, yaşadığının doğru olduğuna inanmaya başlarsın. Eğerki bu yanlışsa, yanlız sen helak olmaz, etrafındakilerinde helakına sebep olursun (mazallah).
Uyandığın andan itibaren hatta ölümün kardeşi olan uykunda bile, gayet basit bir olaymış gibi algıladığın, sahip olduğunu sandığın nefesin bile sana bir emanettir, Yaradanın bir lütfüdür, büyük bir ni’mettir. işlerin rast gitmediğinde bir ’astım’ hastasını düşünmen, şükretmene, teselli bulmana yeterli olmalı...
Sadece bir dakika nefesini tutmaya çalış, sandığın gibi, nefes almanın basit bir olay olmadıgını anlayacaksın. Görüyoruzki bir nefes alabilmek bile tek başına büyük bir ’ni’met’tir. ve bu, Yaradanın bizlere lütfettiği ni’metlerden sadece bir tanesidir.
Yaradan Kur’anda 125 yerde ayetleriyle bize ni’metlerinden söz ediyor, bizi sorguluyor. Ayrıca, 78 ayetten oluşan Rahman Süresinin 31 ayet-i kerimesinde; "Şu halde Rabbinizin hangi ni’metlerini yalanlayabilirsiniz?" diye bizleri düşünceye çağırıyor.
Unutmayalımki, şükür ni’metin artmasına bir vesiledir. Dil, beden ve kalp ile olur.
Bazen iyiye ve güzele kavuşmak için çirkini/kötüyüde yaşamamız gerekebilir. Bazen şer gördüklerimizin ardından hayırlar nasip olabiliyor.
Ben çevremde çok şahit oluyorum, ’ Falanca cok zengin, nede güzel, amma rahat yaşıyor’ v.s. diye söyleniyor bir çoğu. Halbuki, zenginliğin ve güzelliğin bize faydasımı yoksa zararımı olacağını Yaradandan iyi kim bilebilir.
Kul unutmamalı, ne zenginlik nede güzellik kalıcıdır. Kalıcı olan, hem dünyada hemde ahirette faydasını göreceğimiz ’güzel ahlak’tır ve buda kişinin cennete girmesine bir vesile olabilir çünkü güzel ahlak dinin yarısıdır.
Sormak lazım güzel ve zengin olan ’o’ kişiye, acaba hayatından memnunmu, memnunsada ne kadar memnun ve daha başka hayelleri/istekleri yokmu diye.
Herkes güzel ve zengin olmayabilir ama herkes nefesini alma rahatlığı içindedir. Şimdi bana astım hastaları rahat değil diyeceksin ve bu çok doğru ama Yaradan, belki onun imtihanı vesilesi olan astım rahatsızlığının dışında, ona başka ni’metler muhakkak vermiştir, yeterki görebilen gözle bakabilsin.
Mesela, bu zengilik olabilir... güzellik olabilir... güzel konuşma olabilir... meslek ve itibar olabilir... onu seven bir ailesi olabilir v.s. . Yani, Yaradan Kur’an’da bizlere ’canlarımızla, malllarımızla, oğullarımızla’ imtihan edeceğini yazmıyormu? Kimin yaşantısı aynı, kimin hayalleri ve imtihanları aynı?
insanoğlu nefsine uyarsa arzuları ve şikayeti hiç bitmez, ne memnun kalmasını bilir nede şükretmesini ama derin düşünmüş olsa, gerçeğin farkına varacak ama düşünmüyor, düşünemiyor.
Farzedelimki; dünya yaşantısında insanın her istediği gerçek olsa, o zaman cennete ne gerek vardı, o zaman imtihana ne gerek vardı. Şükür etmek razı olmayı gerektirir, razı olan kul mutlu ve huzurludur, hem dünyada hem ahirette. isyan ise kulun her iki cihanda zararınadır, helakına sebep olabilir.
Elbette ni’met yalnız nefes almayla sınırlı değildir. Akıl bir ni’mettir, gözümüzle beraber her bir organlarımız, çevremizde gördüğümüz ve duyduğumuz her şey, velhasır üzerimizdeki gökyüzü, ektiğimiz ve üzerinde rahatça gezindiğimiz toprak, önemsiz gibi görünen ama belki yemek ihtiyacından daha önemli olan tuvalet ihtiyacımız. (insan yemezse bir kaç gün sabredebilir ama tuvalet ihtiyacına ne kadar sabredebilir?)
Nasip olan duygularımız ’sevgi ve umudumuz’ ve belki şaşacaksınız ama hatta nefretimiz bile yeri gelir bize bir fayda, ni’met olabilir. Derin düşünen insan, her yerde Allah’in sanatını/ayetlerini görür ve hiç bir şeyin boşuna yaratılmadığını çok geçmeden anlar. 18 bin alemi düşünür, hayranlık duyar ve şükreder.
Şayet vücudumuz dışında hiç bir ni’mete sahip olmasak bile, bizi, mucizevi bir vücud, bir beyin ve ruh ile yoktan var eden yüce Rabbimiz bizim sahibimiz değilmi? Sahibimiz O’ olduğuna göre, hükmetme gücü onda olmalı değilmi? O halde niye bunca şikayet, bunca isyan kime?
Sözümüzde kalmamiz gerekirse; Kabul ettiğimiz gibi, sahibimiz O’ ise, bize dilerse dünyada istediği imtihanı verir, çile çektirir ve ölümü taddıktan sonra bizi cennetinede koyar cehenneminede. (bence)
Hayır olamaz, imkansız dersek, o zaman O’na karşı sözümüzde samimi olmadığımız gibi sevgimizde samimi değilizdir. Her ne olursa olsun, Rabbimizin verdiklerine razı gelirsek, dünyada huzurlu ve mutlu cenneti yaşayacagız. Ahiretteki cennet ise Rabbimizin bize bir lütfu/hediyesidir.
Kaç yıl, gün, saat yaşayacağımızı bilmediğimiz bir hayat için, değermi hiç ebedi hayatımızı ’cehennemde’ ziyan etmeye. Yaşadıklarımıza isyan etmeden, biz Rabbimizden razı ve Rabbimizde bizden razı olarak girelim cennetine.
istersek şayet başarabiliriz, deneyelim ama samimiyetle. O zaman kolay olduğunu göreceğiz elbette, cünkü, islam kolaylık dinidir, bunu bilmemiz gerekir!!
Rabbim cümlemizi ni’metlerine şükreden kullarından eylesin. Sevgiyle, bereketi bol nice günlere nefes almak üzere inşallah, kalın muhabbetle...
Şahinde Hülya Kahraman / 29.6.2009