- 4914 Okunma
- 20 Yorum
- 0 Beğeni
81 - GİRİTLİLER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
Veremden ölenler çoktu. Fakir halk, yeterli beslenemiyordu. Borç gırtlağa dayanmış, yokluk diz boyuydu. Evlerine et, süt, yumurta girmiyordu. Çorba makarna bulabildilerse... Ekmek parasını zorla buluyorlardı. Yanına katık yoktu. Bir yemek pişirecekler, ondan sahan, bundan dıhan... Birinden tuz, birinden biber... Od yok, ocak yok. Buna rağmen ehli keyif insanlardı. İçkiye ve sinemaya para buluyorlardı. Esrar içenler bile vardı.
Haftada bir emekli yemek pişirirler, sair zamanlarda, çorba, pilav, makarna, kızartma gibi kolay bir şeylerle geçiştirirlerdi. Yaşlı bir Giritli komşumuz vardı. Saliha Hanım... Sarma yapmaya kalktı. Ondan pirinç, bundan biber, şundan salça alıp bir tencere zeytinyağlı yalancı dolma sardı. Fakat arkadaşı Nebahat Hanım’dan, Yıldız Sineması’na Türkân Şoray’ın filminin
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 4
AYNA - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Bu yazıma yönelik yapılan eleştirilere verdiğim cevaptır:
Ben Antalyalıyım. Giritli Mahallesinde doğup büyüdüm. Onlar benim arkadaşlarım, komşularım. Ebem Giritli FATMA'dır. Ellerine doğdum. Onları kötüleyecek bir şey yazmadım, yazmam! En yakın arkadaşlarım Giritlidir. Onların gruplarına üyeyim. Yazdıklarımı onlarla paylaşırım. Bu, 1950 li yıllarda mahallemizin durumunu anlatan bir yazıdır. 1001 adet olması planlanan bu yazı dizisinde Giritlilerden sık sık bahsedilmektedir ve sona kadar bahsedilecektir. Onlar benim dostlarımdır. Düşmanlarım değil. Bu esprili bir anlatımdır. Yazdıklarım yaşanmış ve sağlam kaynaklardan işitilmiş şeylerdir. Hakaret içermez. Hakaret, benim niyetimde de yoktur. Yazım, ÖVGÜ AĞIRLIKLIDIR. Her milletten her türlü insan çıkar. Herkes aynı değildir. Yazımda BAZILARI sözcüğü vardır. Anlatım, BAZILARI sözcüğüyle başlamıştır. GENELLEMEK ÇOK YANLIŞTIR. Salyangoz yeme meselesi, BAMYA yeme yememe meselesinden farklı değildir. İtici gelen taraf, sümüksü salgılarıdır. Salyangozlar ot yerler, pis değillerdir. Salyangoz ve bamya... Bu yemekler çeşitli şekillerde pişer. Bazıları yer bazıları tiksinir. Onların kültürlerinde vardır. İftira da ayıp da değildir. Ben yazımda onların 1950 li yıllarda ne kadar zor durumda olduklarını anlatırken, pek çok güzel meziyetlerini de sayıp döktüm. Onlar benim muhitimin insanları. Benim insanlarım. Ben onların bir parçasıyım. MECNUN, DÜŞÜK, BABALAR isimli yazılarımda da varlar. Şimdi tam anımsayamıyorum, yine bir yazımda uzun uzun nasıl çamaşır yıkadıklarını, nasıl sakız gibi serdiklerini anlatmıştım. Kullandıkları tahta rendeleri, tahta çamaşır teknelerini, kaynatma kazanlarını... Bu kadarla kalmayacak. Onlar benim hayatımın içindeler. Daha çok yazılacaklar çizilecekler. BEN DE YAZDIKLARIMLA SİZLERE FAYDA SAĞLAMAKTA OLDUĞUMU SANIYORDUM. (GİRİT ADASI, Türkiye'ye ve dünyaya oranla küçük bir adadır.) (SAMSUN'a bağlı TEKKEKÖY hakkında yazmakta olduğum bir romanda mübadiller ve çektikleri sıkıntıları dile getirdim. Emin olmadığım şeyleri yazmam. Bilmediğim şeyleri de yazmam. Fakat unutulmamalıdır ki öykü ve romanlarda, olaylar yaşanmış ya da kurgu olsun, bahsedilen kişilerin gerçek ad ve soyadları kullanılmaz.)
(Boş kalem dediğiniz Onur BİLGE, YILIN ŞAİR ve YAZARI plaketini almıştır.) Yanlış anlaşılmaktan rahatsızım. Çok üzgünüm. Tüm yazdıklarınıza rağmen SEVGİLER...
Edebi tarafına bir şey diyemiyorum lakin giritlileri daha iyi araştırmalısınız .Son derece ırkçı bir gözlemlemle yazılmış yer yer incitici unsurları okuyucunun gözüne batırmak istercesine yazmışsınız.Keşke gerçekten bu güzel insanları tarihi ile yaşadığı o güzel kültür ile yaşama bakışları tamamen hoşgörü dolu eğlenceli ve insanı vasıfları yüksek olan bu insanları daha fazla tanıyabilip öyle kaleme alsaymışşsınız.
Sayın yazar, yazınızı dehşetle okudum. Anladığım kadarıyla ya bazı bilgileriniz eksik (Bu sizi kötü bir yazar yapar) ya da art niyetli suçlamalarınız var (Bu da sizi kötü bir insan yapar.) Birincisi Giritliler'i hırsız yapmışsınız ki bu çok ama çok ayıp. Mutlaka içlerinde sizin dediğinizi yapanlar olmuştur aynı yerliler gibi. Bunu etnik bir karakteristik özellik haline getiremezsiniz. Bir diğer konu, yerde tek tabaktan yeme meselesi. Burada çok haklısınız... Bende küçükken bir yerlinin evine gitmiştim. Orada altın varaklı süslemeli bir masada yemek yemiştik. Hatta porselen tabaklar yine altın varak süslemeliydi. Gümüş çatal kaşık takımları da o masaya çok yakışmıştı. Hanımefendi herhalde şaka yapıyorsunuz. Hala Anadolu'da bir çok köyde, yerde yemek yenir. Kaldı ki Girit göçmeni Girit'te medeniyetle daha erken kavuşmuştur. Et meselesine gelince biraz araştırırsanız, Giritliler'in göç sonrası en çok hayvan ticareti ile uğraştığını görürsünüz. Yani öyle eti kazıyarak yediklerini yazmanız büyük handikap. Bu arada Girit'in en önemli geçim kaynakları da yine Kiri Kiri denen keçi türüdür. Bilgilerinize...
Onur BİLGE
Ben Antalyalıyım. Giritli Mahallesinde doğup büyüdüm. Onlar benim arkadaşlarım, komşularım. Ebem Giritli FATMA'dır. Ellerine doğdum. Onları kötüleyecek bir şey yazmadım, yazmam! En yakın arkadaşlarım Giritlidir. Onların gruplarına üyeyim. Yazdıklarımı onlarla paylaşırım. Bu, 1950 li yıllarda mahallemizin durumunu anlatan bir yazıdır. 1001 adet olması planlanan bu yazı dizisinde Giritlilerden sık sık bahsedilmektedir ve sona kadar bahsedilecektir. Onlar benim dostlarımdır. Düşmanlarım değil. Bu esprili bir anlatımdır. Yazdıklarım yaşanmış ve sağlam kaynaklardan işitilmiş şeylerdir. Hakaret içermez. Hakaret, benim niyetimde de yoktur. Yazım, ÖVGÜ AĞIRLIKLIDIR. Her milletten her türlü insan çıkar. Herkes aynı değildir. Yazımda BAZILARI sözcüğü vardır. Anlatım, BAZILARI sözcüğüyle başlamıştır. GENELLEMEK ÇOK YANLIŞTIR. Salyangoz yeme meselesi, BAMYA yeme yememe meselesinden farklı değildir. İtici gelen taraf, sümüksü salgılarıdır. Salyangozlar ot yerler, pis değillerdir. Salyangoz ve bamya... Bu yemekler çeşitli şekillerde pişer. Bazıları yer bazıları tiksinir. Onların kültürlerinde vardır. İftira da ayıp da değildir. Ben yazımda onların 1950 li yıllarda ne kadar zor durumda olduklarını anlatırken, pek çok güzel meziyetlerini de sayıp döktüm. Onlar benim muhitimin insanları. Benim insanlarım. Ben onların bir parçasıyım. MECNUN, DÜŞÜK, BABALAR isimli yazılarımda da varlar. Şimdi tam anımsayamıyorum, yine bir yazımda uzun uzun nasıl çamaşır yıkadıklarını, nasıl sakız gibi serdiklerini anlatmıştım. Kullandıkları tahta rendeleri, tahta çamaşır teknelerini, kaynatma kazanlarını... Bu kadarla kalmayacak. Onlar benim hayatımın içindeler. Daha çok yazılacaklar çizilecekler. BEN DE YAZDIKLARIMLA SİZLERE FAYDA SAĞLAMAKTA OLDUĞUMU SANIYORDUM. (GİRİT ADASI, Türkiye'ye ve dünyaya oranla küçük bir adadır.) (SAMSUN'a bağlı TEKKEKÖY hakkında yazmakta olduğum bir romanda mübadiller ve çektikleri sıkıntıları dile getirdim. Emin olmadığım şeyleri yazmam. Bilmediğim şeyleri de yazmam. Fakat unutulmamalıdır ki öykü ve romanlarda, olaylar yaşanmış ya da kurgu olsun, bahsedilen kişilerin gerçek ad ve soyadları kullanılmaz.)
(Boş kalem dediğiniz Onur BİLGE, YILIN ŞAİR ve YAZARI plaketini almıştır.) Yanlış anlaşılmaktan rahatsızım. Çok üzgünüm. Tüm yazdıklarınıza rağmen SEVGİLER...
Hayranım masallarına.Ben bir masal anlattım,en başta kendim beğenmedim.Oku masalımıda birde senin ağzından dinleyeyim.Masal dediğin böyle gerçek gibi olur diyeyim.
Hemen arkasında,silebilirsem beğenmediğim masalımı sileyim.
Silebilirsem.İnşaallah.Selam.
Allah'a emanet ol.
"Yine çok severek okudum.Şimdi bir binâda bir mahalle oturuyor,kimse kimse tanımıyor dahası işlerine geliyor.Özelikle öyle yerlerde oturmak isteyenler artdı.Biz çocukken ev arardık anneaanem---giren çıkan belli olsun,aile yeri olsun --derdi.Oysa bu zamanda"kalabalık olsunda rahat rahat geleni gideni içeri alabilelim oldu.
Benim yakınımdaki sitenin bir bloğunda 140 daire var,bir dr.hanım intihar etti,12 gün sonra farkedildi:(((
İnşallah organiğe olan dönüşler gibi,komşuluklarımıza da döneriz.Saygılarımla"