Bir Teftişin Perde Önü
Aylar öncesinden gelen “müfettişler yarın bizim okuldaymış” haberi, her gün daha da başka bir eda ile söylenir olmuştu. Okula gelen her öğretmen bir sonra gelene “gelen giden var mı?” sorusunu yöneltiyor; plan ve programlardan bahsediyordu. Doğrusunu isterseniz müfettiş adı geçeli günden beri okulda hakkıyla bir eğitim olmuyor, her şey müfettişlere düzgün ve eksiksiz evrak hazırlamakla geçiyordu. “Şuuyu vukuundan beter” sözü sanki bu günler için söylenmişti.
Son zamanlarda asli görevlerinin rehberlik olduğu söylenen müfettişlerin eğitim öğretimi bu sebepten sekteye uğratcağı hiç kimsenin aklına gelmezdi. Her ne kadar kendilerini eğitimin vazgeçilmez unsuru görseler dahi, eğitimin olumlu ve olumsuz yönleriyle bir bütün olduğu herkesçe malumdu. Bu açıdan bakılınca öğrenci, öğretmen, veli ve müfettişler bir bütün olarak ele alınacak eğitim-öğretim bu kadro ile yola devam edecekti. Bunlardan herhangi birini yok sayamayacağımıza göre, her birine katlanmak mecburiyeti vardı.
Heyecanın doruk noktasına ulaştığı an müfettişlerin okula ilk geldikleri andır. Zaman ilerledikçe varlıklarına katlanılır, bir bakıma yavaş yavaş duruma alışılırdı. Hatta ilerleyen zamanlarda espriler artar, teftiş görenler işi mizaha aldıkları da olurdu. En tanınmış sözlerden birisi de “amcalar gitti mi?” sözüydü.
Müfettişler taşıtlardan iner inmez idare odasına yürürken ciddiyeti elden bırakmayan bir tebessümle etrafa bakarak koridorlarda yürürlerdi. Sanki koridorlar müfettiş ve müdürlerinin yürüyüş şekline göre düzenlenmiş, kilolarına göre ayarlanmıştı. Ara sıra koridorlarda öğretmenlerinde yürüdüğü vaki ise de, öğrenci koşuşturmalarından canlarının isteği gibi yürüyemezlerdi. Koridorda yalnız başına görülen bir öğretmen varsa derse fazla geç kalmamak için bir telaş içersinde olacağından öyle canının istediği tarzda yürüyemezdi. Ara sıra sınıfa girmeyi unutmuş öğrencilerin derse yetişmek için koşuşturmalarından dolayı öğretmenlere çarptığı da olurdu.
Dokunulmazlık zırhını okula kayıt yaptırdığı günden beri taşıyan öğrenci milletine laf etmek kimin haddine idi. Basın adı verilen bilumum matbuat mensuplarının baskınına maruz kalma korkusu müfettiş korkusunun bilmem kaç misli olup, Rihter ölçeğine göre 7,6 şiddetinde sarsıntı geçirmemeleri elde değildi. Müfettiş korkusunu en az hissedildiği anlar velinin şikayet etme korkusunun bulunduğu anlardır.
Teftiş anı ise ayrı bir alemdir. En başarılı öğretmen en iyi evrak sunan öğretmendir. Sınıfının başarılı olması ölçü kriterlerinin dışındadır. Bu ölçümü en iyi veli yapmaktadır. Müfettişlerden yeterli puanları almadığı halde veli tarafından tercih edilen öğretmen sayısı az değildir. Halkın seçiminin müfettişlerin seçiminden farklı olması düşündürücüdür. Allah’tan puanlamayı veli yapmamaktadır.
Her teftişten sonra sayısı hesaba gelmez yanlışların bulunması da cabası. Yaklaşık 25 yıldır düzenli teftiş gören öğretmenler geçen süre içinde noksanlarını tamamlayamamaları dikkati şayan bir şeydir. Her yıl yapılan hatalar kendilerine söylenmelerine rağmen hala yanlışta ısrar etmenin sebebi ne ola ki?
Teftişlerin en komik yanlarından biride öğrencilerin daha çok korkmasıdır. Teftişi gören öğretmen çekinen öğrenci… Her ne kadar öğretmen de cereyana kapılmış gibi titriyor olsa dahi tecrübesiyle bu durumdan sıyrılmasını bilmektedir.
Kısaca her teftiş bir vak’adır. Ve her teftişin ardından onlarca hatıra kalır. Ne demişler insanın bulunduğu her yerde söylenecek çok şey vardır.
YORUMLAR
eğitimde sorun bitecek gibi değil..mış gibi yapılan teftişler..
amaç gerçekten öğretmene rehberlik değil demek ki?
bence bu müfettişlerin tek bir amacı var..kendilerini gösterip egolarını tatmin etmek..ben yazınızdan bunu çıkardım..yani onlar, insan yetiştiren bir kurumda teftiş yaptıklarının farkında bile değiller..
yani ne kadar hayati bir konudur bu..ne yazık ki, sevgili ülkemde , ben de bir veli olarak eğitimden hiç memnun değilim..
nadir olarak rastladığım, insan olma erdemine ulaşmış, okuyan, kültürlü, sevgi dolu, düşünen ve sorgulayan öğretmenlere saygılarımı iletiyorum..sizler var olun..bu toplumun umudu sizsiniz.
saygı ve sevgilerle...