- 1242 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Ben; Sen/im Babam!
Bahçeli bir evimiz vardı. Babam, köyde doğup büyüdüğü için, toprağın dilini iyi konuşurdu. Ne zaman ne ekilir, ne zaman toplanır, hangi saatte su verilir. Nasıl tohum serpiştirilir hepsini biliyordu.
Dokunmamıza izin vermezdi ağaçlarına.
’Ben toplarım size’ der, üşenmeden toplar getirirdi. İçimden ’ ne önemliymiş bunlar böyle, sanki evlatlarından kıymetli’ diyerek homurdanır hayıflanırdım . Anlamazdım ki, dallarını kırarız endişesini taşıdığını!
Yemyeşil olurdu bahçemiz yaz geldiğinde. İçinde her çeşit sebze, her tür meyve ağacı vardı. İki elma ağacından birisi Amasya cinsindendi. Diğeri bizim köydeki bahçeden. Onu bahçenin iç kısmına dikmişti, çocuklar dallarına uzanıp kırmasın diye.
Şeftali, erik, kayısı, dut, incir ve armut bile vardı. Erikten de iki taneydi. Birisi siyah ( mürdüm) diğeri can erikti. Toplamayınca kızıllaşır, kırmızıya dönüşürdü. Babam bunları toplar, hoşafını yaptırırdı bize (Ablama). Ben bilmezdim, öğreten de olmazdı.
Domates, biber,salatalık karpuz bile ekerdi. En çok mısır ekerdi. Biz, O yokken dalardık bahçeye, kendi bahçemize hırsız gibi girerdik!
Ne bulursak toplayıp yerdik. Fazla koparamazdık, babam bahçeye girdiğimizi anlamasın diye de ! Fakat anlamaması ne mümkündü. Hangimizin hangi meyveyi kopardığımızı bile bilirdi. Şaşırır kalırdık o zamanlarda.
Şimdi anımsıyorum da hiç çiçek görmemiştim ben o güzelim bahçede! Kim bilir, belki de bilmiyordu çiçek bakmayı. Ekincilerdendi soyca.Buğday eken ne bilir çiçeği. Çiçek yenir mi? Çiçek sevilir! Yoktu bizim zamanımız sevgiye mevgiye! diye düşünürdü belki de!
Veya çiçek kültürü yoktu bilgisinde.
Şimdilerde bahçemizin yerinde binalar var. Elimizden kayıp gitti o güzelim yıllar, Babam belki çiçek sevemeyi bilmedi ama, Onu seven çocukları, komşuları ve torunları var!
Ne zaman ki o eski semtimize yolum düşüyor, anılarım da gözlerime...O bahçe! O ağaçlar, o güvenli yıllar.. Babamın sevgisini kıskandığım erik ağacını bile özlüyorum, babamı özlediğim gibi. Reçel yapsın diye konu komşuya dağıttığı incirleri özlüyorum...
Annemiz yoktu bizim, babam hem annemizdi hem de babamızdı.. Bizim için endişellendiğini belli eden, o karadenizin hırçınlığından eser kalan yüreğini, umut veren mavi gözlerini özlüyorum Babamın...
Temizliğin imandan geldiğini söyleyip, hep abdestli dolaşan, ezanı duymadan camiye giden babamı özlüyorum!
Babamın öksüzlüğünden paylandım, eşini erken kaybetmesinden paylandım. Şimdilerde yanlızlığından paylanıyorum.
Ben; sen/im Babam!
YORUMLAR
Sevgili Aynur,
Okuduğun için sevindim, senin narin yüreğini hüznüme ortak ettiğim için de üzüldüm.
Yazmaya çalışıyorum ki, içimde biriken hüzün yumaklarının çözülmesine katkısı olur diye. Aslında bunlar benim en güzel anılarım. Bir de okunası analık anılarım var ki deme gitsin. Fakat kalemi elime her aldığımda vazgeçiyorum. O anılarımı yazsam belki bu kadar hüzün taşımayacak yüreğim. Anlatabilsem neler var içimde..Umarım bir gün gerçekleştirirm. Beğendiğne ve okuma nezaketine çok teşekkür ederim.
Hayatım hep gurbetti benim.Giderdim uzuncaarada bir,"Oğlum otur şöyle derdi" bese sığamazdım oralara biriki dakika ayrılmak isterdim,onca bekleyenim vardı.Baba olunca o otur demenin ne anlama geldiğini anladım.Ben oturmamıştım,çocuklarıma da yavrum oturun şöyle bir yüzünüze bakayım,diyemiyorum ama,bu fırsatı yaratmak için bir yığın iş,icatçıkartıyorum.Çocuklarda gurbetçi..Babamı yıllar sonra daha iyi anlıyorum ama,yok ki!...Çok güzeldi..Kutladım efendim.Selam,saygı...