9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1656
Okunma
Hiç kimsenin kendisine söz söylemesine izin vermeyen bir yapısı, bir duruşu vardı. Eleştirilmek istemez ama, herkese, her şeye muhalefetti.
Eleştirir, üstelik sözü dinlenmez , istediği olmazsa hemen suratını asar, bir müddet hiç kimseyle konuşmazdı. İlgi bekleyen, bir işi başardığında övgü bekleyen, ödül bekleyen bir çocuk olurdu sanki !
Eşi, onun bu haylaz çocuk yanını öğrenmişti. Tartışma ortamı yaratmamak için çoğunlukla ses çıkarmazdı.
Onun, bu kendini beğenmiş, bencil tutumuna içinden kızsa da, sırf o konuşup sertleşmesin diye beğenmediği halde ’beğendim’ derdi.
Kimseye danışmaz, kendi kendine karar alır, aldığı o kararı gelir evde eşine söylerdi. Hiç fikrini sormazdı.’ Sen ne düşünüyorsun ’ diye.
En çok bu huyuna sinir olurdu eşinin, Lale!
’Yaptıktan sonra neden fikrimi soruyorsun?
’’ Hem söylesem ne değişecek! Bir önem arz ediyor mu fikrim ?’
’Sen tek başına yaşıyorsun bu evde. Kararlar senin, biz uygulayıcıyız !
’’ Benim ve çocukların fikirleri, istekleri ne önem taşıyor senin için ?
’’ Sofrada, tabağına konan yemeği beğenmediğin zaman, ’ben bunu yemem ’ dediğinde, ona verdiğim emeğimi hiçe saydığın yetmez gibi, çocuklara yanlış örnek olduğunu fark etmedin bile!
’’ Bak!. Ortanca oğlan aynı sen! İkiniz bu yüzden anlaşamıyorsunuz! Hiç düşündün mü? Yıllarca ben seninle nasıl anlaştım? Anlaşmadık değil mi? Katlandım!
’’ Ev alırken bile fikrimizi sormadın. Biz yokmuşuz gibi davranmaktan ne zaman vazgeçeceksin be adam ?..
’ Varsa yoksa ’ben’ diyorsun.’
Lale, bitirdi konuşmasını.
Uzatmadı, uzatırsa biliyordu eşinin hadsizliğini.
Sustu.
Yan odaya geçip sigarasını yaktı.
’ Evlenenin aklı yokmuş ’ diyerek uzaklara gönderdi bakışlarını.
Düşünceleri, hatıralarının arasına daldı. Babasının onu ikaz ettiği, o isteme gününe gitti.
’Bak kızım! Sen istersen bir daha düşün! Bu adam seni çok üzer! Vermem seni bu aileye gelin ! Onun babası, karısının üzerine gül kokladı! Kadın üzüntüsünden hastalanıp, öldü genç yaşında ! Soydur çeker, huydur ölmeden çıkmaz! ’ demişti
Zaten vermemişti babası. Aynı memleketin insanlarıydılar. Babası, eşinin babasını çok iyi tanıyordu. Bu yüzden izin vermedi. O da gezmeye gidelim diyerek kandırmış kaçırmıştı Lale’yi..
Çok utanmıştı Lale, mahcup oldu babasına. Seviyordu da üstelik. Ama babasının hatırını kırmasına sebep olamazdı sevgisi.
Uzun sürmedi aradaki dargınlık, bir ay sonra babası kendiliğinden afetmişti onları.
’Ne adamdı şu babam ya, bir konuda da şaş be adam! dedi
’Evet, üzüyor beni bu adam !
Ne gelir elimden, can çıkmadan huy çıkmaz, Allah uzun ömrü versin, başımızdan eksik etmesin. Olsun! Huysuz filan ama seviyorum ben kocamı ’ dedi .
Sildi yaşlarını koyuldu mutfağa, akşama ne pişirsem ?...
Sahi neydi evlilik?
Paylaşmak var mıydı ?
Nasıldı ?
Sevgi neredeydi?
Aşk var mı gerçekte ?
Hayallerimiz de olmasa, çekilesi değil şu hayat...
Ne gelir elimizden,
değişmiyorsun sen.
Gitsem..
Değişir misin?
Bana vermediğin tek bir gülü
Başkasına verir misin?
Aklın başına gelir mi?
Gidersem.
Gitme demezsin sen,
Gitmesem de değişmezsin
Can çıkmadan huy çıkmaz
Azıcık değişsen be adam!