- 616 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLSÜM ! YÜZÜN GÜLSÜN (3)
Yurda gelir gelmez odasına çıktı. Üzerine eşofmanlarını giyerek, yatağına uzandı ve bir süre dinlendi. Şehrin kalabalığı, ortam değişikliği ve yabancılığı onu çok etkilemişti. Kendini çok yabancı hissediyordu bu şehirde. Bir an evi ve ailesi gözünün önüne geldi. Daha geleli iki gün olmuştu ama onları çok özlemişti. Gözleri sulandı ama ağlamadı. Tuttu gözyaşlarını. O arada da uyuyakalmıştı. Dinlenmişti. Kendini daha dinç hissediyordu. O arada Müjde ile Yeliz içeriye girdiler. Gülsüm onları görünce gülümsedi.
“ Hoş geldiniz! “
“ Hoş bulduk “
“ Gülsüm, ilk günün nasıl geçti.” Diye sordu Müjde
“ İyiydi. Okuluma gittim ve tanışma faslıyla geçti dersler. Sonra da buraya geldim. Biraz uyudum. Rahatlamışım. Çok yorulmuşum. Bir de ortam değişikliği ve heyecan birleşince gerildim de galiba. “
“ Alışırsın. Bizim ikinci senemiz olduğu için rahatız. Geçen sene biz de seninle aynı durumdaydık. Aileni özledin mi ? Ben çok özlemiştim. En çok ta o yüzden sıkıntılar yaşadım. Her hafta sonu, çok uzak olmasına rağmen gidiyordum ailemin yanına. En sonunda baktım ki, ne masraflara yetişebileceğim, ne de yorgunluğuna katlanabileceğim. Alıştım ondan sonra . “
“ Haklısın. Ben de alışırım zaten yakında. “
O arada Yeliz ’de Gülsüm’den tarafa dikkatlice bakıyor ama konuşmalara pek karışmıyordu. Sonra birden yanlarına geldi ve Gülsüm ‘ ün yatağına oturdu. Çok samimi bir şekilde konuşmalara dahil oldu. Epey bir sohbetten sonra, yemek saatinin gelmesiyle birlikte hazırlanarak yemek salonuna indiler.
Yemekten sonra tekrar odalarına çıktılar. Odaları üç yatağı alacak büyüklükteydi. Küçük birer de çalışma masaları vardı. Çok şanslı hissetti Gülsüm. Daha önce başkalarından duymuştu. Bazı yurtlarda, dokuz veya on kişiye kadar çıkabiliyormuş öğrenci sayısı. Devlet yurdu olmasına karşın, ödediği ücreti biraz daha fazlaydı Gülsüm ‘ ün yurdunun. Belki de rahatlığı bu yüzden olmalıydı.
Üçü de epey kaynaşmışlardı. Müjde çok sıcakkanlıydı ve hemen tanışır tanışmaz Gülsüm ‘ e kol kanat germişti. Yeliz ’i ise ilk gördüğü anda pek hoşlanmamış ama gece yaşanan olaydan sonra şans vermesi gerektiğini düşünmüştü. Bugün Yeliz’ de yatağına oturup, sohbete katılmasıyla işaret vermişti başlangıçlara. O gece epeyce sohbet ettiler. Geç sayılabilecek bir saatte yattılar ve uyudular. Tam Gülsüm yenice uyumuştu ki, yine aynı sesi duydu. Ve hemen Yeliz’den tarafa baktı. Yine aynı durumdaydı. O anda çok meraklandı. Acaba neden aynı saatte o hale geliyordu. Psikolojik bir durumdu bu. Tam da Gülsüm ’ ün irdeleyip, sebeplerini bulacağı , ilginç ve çekici bir meseleydi.Kafasını bu durum epey bir meşgul etti. Kafasında senaryolar üretmeye başladı. Baktı olmuyor bu şekilde, sonra arkasını dönerek uyumaya çalıştı.
Ayrı okullarda okudukları için farklı zamanlarda ayrılıyorlardı odadan. Bazen derslerinin olmadığı günlerde karşılaşıyorlardı kahvaltıda ya da odada. Epey bir yakınlaşmışlardı. Gülsüm ile Müjde daha yakındılar .Yeliz ise yavaş yavaş alışmaya başlamıştı Gülsüm ‘ e. Yine de bu durumdan rahatsız olur bir hali vardı. Gülsüm geceleri hep aynı saatte onun ağlamalarıyla uyanmaya alışmıştı. Onunla konuşmayı bile aklından geçirdi fakat sonradan vazgeçti.
Yeliz ‘ in olmadığı bir gün bu konuyu Müjde ile konuşmaya karar verdi. Müjde’ ye önce olayı anlattı. Sonra da Yeliz ‘ i ne kadar zamandır tanıdığını sordu. Müjde’ nin de bu ağlamaları duyduğunu fakat kendisiyle konuşamadığını anlattı. İkisi de rahatlamıştı. Müjde, geçen sene tanımıştı Yeliz ‘ i ve sadece burada kaldıkları dönemde, arkadaş olduklarını ve ailesinden fazla bahsetmediğini söyledi. Ne zaman ailesinden konu açılsa, hemen konuyu kapatarak, başka mevzulara geçtiğini anlattı. Durumunda bir gizem vardı ve anlatmıyordu. Müjde de bir daha sormamıştı bu soruları. Bu konuda bir daha konuşmamaya karar verdiler.
Yeliz’ in çok farklı bir yapısı vardı. Bazen çok yakın davranıyor, bazen de hiç tanımıyormuş gibi uzak ve soğuk davranışlar sergiliyordu. Gülsüm ve Müjde o zamanlarda hiç bir şey yokmuş gibi hareket ediyorlardı. Müjde ise şen, şakrak, eğlenceli ve samimi bir kızdı. Ailesini anlatıyor. Anılarını paylaşıyordu onlarla. Hatta yaz tatilinde bile evine davet ediyordu oda arkadaşlarını. Telefonda konuştuğu zamanlarda bile hissediliyordu ailesine olan sevgisi ve düşkünlüğü. Mutlu bir ailede büyümüştü ve hareketlerinden de belli ediyordu bu durumu.
Artık iyice dersler başlamış ve yoğunluğu artmıştı Gülsüm’ ün. Hepsi yemekten sonra masalarının başına geçiyor ve ders çalışıyorlardı. İlk sene olmanın sıkıntıları da vardı Gülsüm ‘ ün. Sınıfta bir veya iki arkadaşı vardı. Onlarla geziyor ve okulda vakit geçiriyordu. O sıralarda önceden dikkatini çekmeyen ve şu son zamanlarda dikkatini çekmeye başladığı bir ayrıntı gözüne çarptı. Nereye giderse gitsin o bir çift göz onu takip ediyordu. Önce yanılmışımdır diye düşündü. Sonra, farkında değilmiş gibi davranarak gözlemeye başladı o kişiyi. Ve yanılmamıştı. O genç, tarafından takip ediliyordu. Ve bir şaşırtmaca ile onu kandırma planı hazırladı. Arkadaşlarına bu durumu anlatmıştı. Birbirlerine de az da olsa benziyorlardı. Ertesi gün aynı kıyafetlere benzeyen kıyafetleri giyerek onun onları tekrar takip etmesini sağlayacak ve dalgınlığından faydalanarak, başka bir yerden karşısına çıkacak ve hesap soracaktı kendisine. Dedikleri gibi yaptılar ve genç karşısında Gülsüm ‘ ü görünce birden afalladı. Söyleyecek bir şey bulamadı ve oradan kaçmak için yöneldi.
“ Affedersiniz. Beni niye takip ediyorsunuz. Ben sizi tanımıyorum. Ama gördüğüm kadarıyla devamlı peşimdesiniz. Neden? “
“ Yok! Size öyle gelmiş herhalde. Ben sizi memleketten tanıdığım birine benzettim de onun için. “
“ Ben sizi tanımıyorum. Lütfen! Beni takip etmeyi bırakın. Beni rahatsız ediyor bu durum. Eğer bu şekilde devam ederse, sizi şikâyet ederim. “
“ Hayır, beni yanlış anlamışsınız. Özür dilerim. Sizi korkuttuğum için. “
“ Bir daha olmasın lütfen “
Dedikten sonra oradan sinirli bir şekilde ayrılarak uzakta onlara bakan arkadaşlarının yanına gitti. Bir taraftan da kendisine kızıyordu. Korkuları ve endişeleri onu bu hale getirmişti. Her şeyden ve her olaydan bir sonuç çıkarmaya başlamıştı.
O günden sonra uzun bir süre görmedi o genci. Rahatlamıştı. Aha rahat davranıyordu. Gittikçe de arkadaş çevreyi genişlemeye başlamıştı. Kendine güveni de artmıştı. Bazen okul çıkışı hep beraber Kampüs Cafe’ de oturup, sohbet ediyorlar ve okuldaki olayları ve derslerle ilgili sorunları dile getiriyorlardı. Streslerini de attıktan sonra hep beraber ayrılıyorlardı mekândan.
Takip olayının arkasından yirmi gün geçmişti. Sınıftaki yakın arkadaşlarının başka bir programları olduğu için onlar erken ayrılmışlardı. Ders notlarından eksikleri vardı gülsüm ‘ ün. O yüzden de eğitim görevlisi ile görüşmesi gerekiyordu. Onu uzun zaman bekledi oda kapısının dışında. Gelmemişti. Söz vermişti aslında. Gelmeyince beklemekten sıkılan Gülsüm gitmeye karar verdi. Dış kapıdan çıktı ve ağaçlarla dolu olan yola girdiği anda karşısında, yine aynı genci gördü. Yüzünde mahcup bir ifadeyle Gülsüm ‘ e bakıyordu. Gülsüm birden paniğe kapıldı ve geriye dönmeye karar vererek dönüyordu ki ;
“ Lütfen Gülsüm. Benden korkma! Ben sana zarar vermem. !
DEVAM EDECEK