Söz Emanettir
Söz Emanettir
Sabahın bu vaktinde bilgisayar başına geçip yazı yazmaya heveslenmek. Bu heves değil , bir ihtiyaç olsa gerek. Bir hikayede okumuştum. Bir yazar artık yazmamaya karar veriyor. Kendini bir adaya atıyor. Adada yaşarken gördüğü olaylar. İnsanların haksızlıklarına dayanamıyor, eline geçirdiği kalemle bulabildiği kağıda yazmaya başlıyor. Ve şöyle diyor:
- Hemen yazmaya başladım. Yazmazsam delirecektim.
Ben yazı yazmazsam delirecek biri değilim. Ancak benim için yazmak kendimle dertleşmek gibi bir şey. Delilerin yaptığı iş. Kendi kendine konuşmak. Kimileri bunu yolda giderken ,kırda gezerken, çalışırken veya yatağında dinlenirken yapıyor. Görmüşsünüzdür. Yolda yürüyen insanların dudakları kıpır kıpır eder. Kötü zan edip deli olduğuna hükmedersiniz hemen. Yapmayın belli ki insanlarımızın konuşacak kimsesi yok. Ya da söylediğini sır olarak muhafaza edecek bir dostu yok. Yoksa neden kendi kendine konuşsun. Ya da ben niçin sabahın bu vaktinde bilgisayar başına geçeyim. Konuşmak için tabi. Dertleşmek için. Bakın dostlar bu iyi bir usul ,kendinle dertleşmek. Hem düşündüklerini yazıya geçerek okuyanlarla da konuşmuş oluyorsun. Kaç okuyucun varsa o kadar kişi ile dertleşmiş oluyorsun. Ya beni okuyan da olmasın, boş ver ben yine yazayım.
Emanet. Söz olsun, mal olsun , her ne olursa olsun. Her şey bir emanet. Can da , sağlıkta birer emanet.Eş de çocuk da… En önemli emanetlerden birisi size emanete bırakılan sözler. Ne diye bırakılmış , niçin bırakılmış? Hem sıkı sıkı tenbih de edilmiş. Kimseye söyleme ha… Yok abi söyler miyim, ben dedi koducu muyum. Sen beni ne sandın. Deriz de , başkaları ile daldığımız derin sohbet kuyusunda hemen unutuveririz sözümüzü. Bu da dedi kodu mu olur, şöyle dertleşiyoruz işte deriz. Ve bize emanet bırakılan emanetleri hemen saçıveririz ortalığa. Ve dedi kodu , gıybet, emanet, hıyanet hiç aklımıza gelmez. Bu arada gıybet yaptığımız, emanete ihanet ettiğimiz, dedi kodu yaptığımız halde; arkasında konuştuğumuz kişileri ayni suçlarla tenkit ederiz. Ne tuhaf insanlarız biz.
Ya bizi birileri bu konuda tenkit etmeye kalkınca ,öfkelenir; hemen savunmaya geçeriz. Nefis denen şey hiç suç kabul etmez. Üzerine de almaz. Yaptığını da yapmadım der. Haklı çıkacak ya. Ve adam söylediğine bin pişman. Ya , der, ben ne kadar dürüst birini suçlamışım. Keza evliya adam.
Şöyle yapsak : Ya kusura bakma. Hakkını helal et. Ben bir eşeklik yaptım. Senin bana emanet ettiğin sözlerini boş bulunup falancaya söyledim. Bu durumda suçluyum , deme cesaretini , hatta olgunluğunu kim gösterir ki… Ben dahil. Bunu söyleyen kişi benim gözümde gerçek bir kahramandır. Evliyadan biridir. Hem nefsinin üzerine basmış, hem hakkı teslim etmiştir. Hem şeytanı üzmüştür. En önemlisi şeytan üzülmüştür. Oh olsun.
Şunu unutmamak gerekir; dostunuza söylediğiniz her söz ,dostunuzun dostu tarafından bilinecektir. Bilinmesini istiyorsanız söyleyin, istemiyorsanız söylemeyin. Ya da benim gibi kendi kendinize konuşun ,ya da yazın. Boş verin size deli desinler.
YORUMLAR
Yazınızı okuyunca aklıma geldi ve paylaşmak istedim; Güzel bir yazıydı,
Bir tanıdık Sokrates'e yaklaşır ve "Şu kişinin seninle ilgili söylediklerini anlatayım mı?" der. Sokrates; "Öncelikle şunu öğrenmek istiyorum, bana söyleyeceğin şeyin doğru olduğundan emin misin?" diye sorar. Adam düşünür ve "Hayır" der. "Peki, söyleyeceğin şey iyi bir şey mi?" diye sorar. Adam; "Hayır aksine hoşuna gitmeyecek bir şey" der. "Sana iki soru daha soracağım; birincisi söyleyeceğin şeyin bana bir faydası var mı, ikincisi ise sana bir faydası var mı?" diye sorar. Adam düşünür ve şöyle der; "Hayır ne sana ne de bana bir faydası var". Bunun üzerine Sokrates; "Bana söyleyeceğin şeyin doğruluğundan emin değilsin ve bu şeyin ne sana ne de bana faydası var. O halde bunu söylemenin bir anlamı var mı?" der.
Her gün işimize yarayacak ya da yaramayacak birçok şey işitiriz. Ama nedense birisi, tanıdığımız ya da tanımadığımız bir insanın kusurlarını ortaya döktüğünde bunun kime faydası ya da zararı var diye sormayız. Aksine kim ne demiş kim ne yapmış diye irdeler ve kusur arayışına çıkarız. Vakit, söz ve ömür bize emanet olarak verildi. Zamanı ve sözü hayırlı işler peşinde tüketmediğimiz sürece zararda olduğumuzu bilmeliyiz.
Söylenen her söz muhatabında bir tesir uyandırır. Dedikodu ise, hem yapanda hem de maruz bırakılanda yıkıcı bir etki bırakır. İslam, kişinin arkasından konuşmayı, kaş göz imasında bulunmayı, suizan yapmayı yasaklayarak, insanların haklarını korumayı ve insan ilişkilerini iyileştirmeyi hedefler. İnsanlığını korumak isteyen her kişi, kendisine şu iki soruyu sormalı ve boş işler peşinde tüketilecek vaktinin olmadığını bilmelidir.
1-Yapılan dedikoduların bana ya da karşımdaki kişiye ne faydası vardır?
2-Dedikodu hayatımdan neler alıp götürüyor?