- 639 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Bir İç Sestir.
-Yolun neresindesin?
Tam ortasın olmak isterdim yolun, koşunun ve daha bir çok şeyin.
-Hiçbir yerindeyim.
Anlık hafıza kayıpları yaşıy
-Zavallı küçük iç’i ölünce konuşmaktan kesildi.
Bir litre sütmüşüm gibi davranan insan tripleri bir süre sonra tavırlarımı şekillendirmeye başladı. Öylesine samimiyetsiz, samimi olduklarında öylesine can yakıcı, olmadıklarında çokça seviyesiz ve bencil ve kayıtsız davranıyorlardı ki kafasının basmadığına inandığım insanlarla konuşmuyorum bir süredir. Bu iyi bir şey. Fakat yazamıyorum da. İnsan neden günlüğüne ’kendi’ olamaz.
O kadar kısa sürede o kadar çok ’şey’ öldürdüm ki; parmak diplerimde milyonlarca dokunun kiri var. Fazla hızla davranmak ve kendini hızlı davranmak zorunda hissetmek zihnimi ne kadar yorduysa artık, kaç zamandır kısa devre yapıyor. Bak diyorum akım şuradan çıkar şuraya gider. Birbirinden bağımsız iki sap elektrot kadar da mı olamıyorsun benim zavallı küçük beynim.
Bir de bu var, beynine niye acıyorsun di’mi? Daha ne yapsın.
Ama yapmalı işte.
Bazen ne yaparsan yap olmadığı gibi bazen de iq’un hiçbir şeyi çözmez.
Hem gönül işi bu, chip üretmiyorsun ya, millet dönüp ’Vay anasını, adamlar yapmış yahu’ desin.
Bir gece harika bir dolunay vardır.
Gündüz yakıcı bir hazirana tahammül etmek zorunda kalmışsındır; geceye birkaç kala serin serin yürüyünce gündüzün sıcağını bile seversin. Çünkü öyle tatlı yürüyüşler yapıyorsundur ki o an herşeyi ilahi bir aşkla bağrına basmak istersin. Billinmedik bir apartmanın önünde oturur soluklanırsın; sonra kalkar yine yürürsün.
Böyle birkaç gecenin uykusuzluğunu taşıyorum. Bilirsiniz işte, sevimli uykusuzluklardır onlar, uyumadan hemen öncelerin bol hayalgüçlü, şapşal sırıtışlı halleri.
Yazılarında ne kadar çok bazen ve insan kelimelerini kullanan bir yaratılmış oldum. Yeni bir paragrata alakasız bir şeye başlamak istemiştim ki aklımdan yine bazen ve insan kombinasyonları geçti. Kelime dağarcığım da yorulmuş işte, soluklansın diye kime izin verdiysem bir daha harekete geçemiyor. Kafein komasına mı sokayım sizi, ne yapayım!
Aslında şuan kafein komasına girmesi gereken biri varsa o da benim ta kendim.
Her istatistik sınavından önce başına bir şey gelmek zorundadır ya işte, aman aksamayın ne olur. Ama bu farklıydı diğerlerinden; evet yine biraz hastacayım ama hoş bir mutluluğum vardı birkaç saat öncesine kadar. Kötü olayları algılayıcı almaçlarım, önsezi de olabilir bunun adı, biliyorlardı kötü şeylerin olacağını. Oldu.
Yarın gün boyu dışarıda olacağını bilen ademoğlu/havvakızı perşembe günkü sınavı için oturur da salı günü çalışır.
Aferin bana!
Kriz anlarının stratejisti olacaksın diye kendini bu kadar da salma.
Aşk dediğimiz şey böyledir işte.
Sen onun içine nasıl gireceksin, o gireceği yere kendi girer.
Hem daha yolun çok başında da olsan unutmak da bazen güzeldir
Can yakıcı olabilir bazen.
Bunun nasıl bir şey olacağı hakkında hiçbir fikrim yok.
Dünyalar tatlısı bir el silüeti var kafamda, hepsi bu.
Unutabilirim.