- 935 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZGÜRLÜĞÜN TUTSAKLIĞI
![ÖZGÜRLÜĞÜN TUTSAKLIĞI](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/41153.jpg)
Ekonomik özgürlük ve özgürce yaşam, kadınların vazgeçilmezidir. Ekonomik özgürlüğünü yaşamak isteyen ve tek başına ayakta kalmak isteyen kadına bu isteği yalnızlık olarak geri dönüyor.
Türkiye’de kadınlar bazen yaptıklarını, bazen de yapmadıklarını savunmak zorunda kalıyor. Çalışan kadınların çoğu yalnızlığı tercih etse bile, sürekli sorgulanan, meraklı bakışların kontrolünde olan bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyorlar.
Yalnızlık kişisel bir tercihtir, tercihi yapanın yaşam şeklidir. Türkiye’de yalnızlık, genellikle kimsesizlikle karıştırılır. Yalnız yaşama tercihini, sınırsız özgürlük olarak değerlendirenler toplumsal değerlerimizi hiçe sayanlardır ki, onları kadınsal özgürlüklerin, toplumsal özgürlüklerin dışında tutuyorum.
Toplumsal ikiyüzlülüğümüz had safhaya ulaştı. Bir yandan kadınlarımızın mutlaka eğitilmesi ve ekonomik özgürlüğüne kavuşturulması gerektiğini anlatan siyasiler, sosyal toplum kuruluşları ve kadın dernekleri; diğer yanda bu kuruluşlara destek veren ama eşini, kızını ve bizatihi tüm kadın akrabalarını eve kapatmak isteyen erkekler. Kadının eğitimi ve özgürleştirilmesi, beraberinde gelecek sorunlar varmış gibi çözülemez. Öncelikle kadının birey olduğunu, toplumun her kesimi koşulsuz kabul etmelidir.
Dinin ağır bastığı bir yaşam koşuluna mahkûm edilen kadınları görünce, onların çoğunluğunun özgür düşünmelerinin de engellendiğini görüyoruz. Özgürce düşünemeyen insan, -ister kadın olsun ister erkek olsun- topluluklarını istediğiniz şekilde yönetmenizde mümkün olur ve daha kolaydır. Bugünkü toplumsal yaşamımızda bunun ağırlığını fena halde hissetmekteyiz. Duymak istediğini duyanlarla, görmek istediğini görenlerin ağır baskısını hissediyoruz üzerimizde.
Yaşadığı kafesten çıkıp, özgürlüğün en büyüğüne kavuşan Türk kadını, bugün özgürlük savsatası ile tutsaklığın en acı türüne maruz bırakılıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında verilen mücadele, çok daha farklı bir mücadeleydi. Kızlar kafalarındaki çarşaflarından, peçelerinden kurtularak okumak istiyordu. Çarşaftan kurtuluş, esaretten kurtuluşun da bir simgesi idi. Geri gitmeye bu kadar hevesli bir toplum, kurtuluş savaşı öncesi dönemlerinde yaşamıştı. Çağdaşlaşmanın en hızlısını yaşayıp da, kısa süre içinde buna uyum sağlayan Türk milleti belki de tarihimizin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor ve en karanlık günlere alıştırılıyor.
Türk kadının kurtarıcısı Atatürk, kadınlarımızı çarşafı çıkarıp atmaya, erkeklerle birlikte kendisine düşen yeri almaya davet etmiştir.
1935 seçimlerinde Meclis kürsüsüne çıkan 18 kadın milletvekili, erkeklerle birlikte siyaset yapabiliyor, miting alanlarında düşüncelerini dile getirebiliyordu. Bugünkü siyasi partiler kadınlara ayrılan kotayı tartışıyorlar. Erkek siyasilerde kota yok, neden kadınlarda kota var? Bunun cevabını da merak ediyorum doğrusu. Çıkarılan yasalar tamamen erkek egemen bir meclis tarafından çıkarıldığından, kadınlara her ne kadar yasal haklar tanınıyor gibi görünse de bunun yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Çok yazık, hem de çok. Bu durum kadınlar için yeterince onur kırıcı.
Değiştik desem dilim varmıyor, geliştik desem geçmişimize, tarihimize hakaret etmişim gibi olacak. Mutsuz olduğumuz koşulları da çoğunluğun elleriyle yaşıyoruz.
Gerçekleri görmezden gelemeyiz. Yozlaşmış dünyamızda, yaşadığımız çevrede birçok gerçekler saklanmakta, taraflı tv yayınları, taraflı basın eliyle bunun üstü örtülmektedir.
Buna çare bulunur mu? Hayır bulunmaz. Kendi içimizde yaşadığımız kifayetsiz, doğruyu söyleyememenin getireceği kötü son, yeni hayatımızın başlangıcıdır.
Çağdaş Türk kadınını maruz kaldığı bu esaretten, Türkiye’yi maruz kaldığı bu gericilikten kurtarmanın tek yolu kadının yeniden mücadelenin başına geçmesiyle mümkündür.
Bu tatsız ve anlamsız yaşam biçimimiz öncelikle Ülkemiz üzerine, sonrasında kadınlarımızın kişiliğine düşürülen bir gölgedir ve ürkütücüdür. Özgürleştirilmek istenen kadının hayatında yeni tutsaklıkların başladığını görüyoruz.
Mehter takımı gibi bir ileri bir geri gittiğimiz hayatımızda, belki de yaşadığı hayatın farkında olmayan ve sorgulamayı bilmeyen insanlara tahammül etmenin sınırlarını zorlamayı yaşıyoruz. Bunun ne bize ne de başkalarına faydası vardır.
Hülya TÜRK
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/53703.gif)
Çok güzel bir yazı okudum.
Yorumlarda seviyeliydi.
Yazarı tebrik ediyorum.
Kadınların çalışma ortamlarında ve çevrelerinde çokca sömürü ve taciz durumları yaratılmış. Kadına bir saygısızlık ve saldırı var. Lakin erlerkekler kadar bu duruma yol açan kadınlarda var. Burlarda biraz eşelenebilirdi bir iki parağrafta diye de düşündüm. Ayrıca kadını ticaret metası olarak gören, onun etini, gücünü ve ruhunu sömüren düezene sadece ekonomik hürriyetle mi karşı konulacak? Eğitim ve örgütlenme olmayacak mı?
Eksik var abartı ve yalan yok. Tebrikler. Eksikleri toparlayan güzel bir yazı daha yazarsınız İnşallah.
Bu gün kü yazım İDT' de buna biraz dokunulmuş.
Vaktiniz olurda okuyup yorum burakırsanız sevinirim.
Saygı, sevgi ve selamlar.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/48859.gif)
Güzel bir yazıydı.Tebrik ederim.Yazıyı baştan sona okudum.İslamiyete bir saldırı göremiyorum.Olsaydı ben de teplkimi rahatlıkla verebilirdim.Yalnız şunu anlamadım."Her devrimde verilmiş,binlerce şehidimiz var"Atatürk Devrimlernden başka devrim de mi oldu" Saygılarımla...
YUREGINE SAĞLIK KARDESIM DIYECEGIM AMA... AMA DIYORUM CUNKI ISLAMIYETE BIRAZ SALDIRI VAR BU DIZELERDE DAHA DIKKATLI OLABILIRIZ SAIREM.. SAYGILARIMLA
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/25646.gif)
Her yazımda, har şiirimde kadının özgürleşmesi ve eğitilmesi konusunda yazılar yazıyor ve bas bas bağırıyorum, bağırıyoruz. Hiç kimse hiç bir şekilde bizim sesimizi duymuyor ve duymayacaklarda sevgili dost.
Neden duymazdan geliniyor biliyor musunuz biz kadınlar kendi gücümüzün farkında değiliz. Bizlere verilmiş olan haklarımızı bizler kullanamıyor, kullanmak istemiyor rahatımıza düşkün olduğumuz için erkeklerin eline veriyoruz "al sen kullan benim hakkımı" diye. Önce kadın olarak neye hakkımız var neye yok bilmek zorundayız. Hiç bir erkek bize okuma, araştırma demiyor. Ama bizim kolayımıza geldiği için biz onlardan dinleyip, onların doğrularına göre yaşamayı tercih ediyoruz.
Burada önce ben iğneyi kendimize batırmak istiyorum. Yapamayacağımız hiç bir şey yoktur buna inanıyorum. Yeter ki biz birbirimize sahip çıkmayı bilelim.
Bakın en basit örnek. Kız çocuklarımız üniversiteye giderken bile önce biz kadınlar " aaa o kız şimdi orada nasıl yaşayacak, nasıl okuyacak, kim bilir ne haltlar karıştırır görürüsün" diyen yine biz kadınlarız. Bir kızımız biraz açık giyinse " şuna bak bilmem neresi görünecek aaa o kız o...u olacak" diyen biz kadınlarız. Boşanmış olan kadın ile görüşmek istemeyen " eve alırsam kocamı ayartır" diyen bizleriz. Siyasete girdiğinde " şuna bak o kadar erkeğin içinde nasıl yapacakmış siyaseti" diyen yine bizleriz.
Biz kadınlar kızlarımızı ve kadınlarımızı insan olarak görüp değerlendiremedikten sonra asla ama asla olmak istediğimiz yere gelemeyiz ve gelemeyeceğiz de inanın bana.
Yazınız canımı yine yaktı ve yine sorgulattırdı bizi bize. ATATÜRK Türkiye’sinde konuşulmamsı gerek konuları ne yazık ki her geçen gün biraz daha karanlıkların içine itilen kadınları gördükçe konuşmaya ve bağırmaya devam ettiriyor bizleri.
Umarım biz kadınlar önce haklarımızı öğrenir sonrasında da bu haklarımızı kullanması için erkeklerimize vermeden kendimiz kullanmasını başarabiliriz.
Çok çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Çok teşekkür ediyorum bu güzel ve anlamlı yazınız için. Sevgiler yüreğinize
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/36936.gif)
size katılıyorum...
kız çocuklarımızı eğitirken bile aile içinde, yarın kocaya gideceksin..
şu yemeği öğren,yok şunu bil..
kocana iyi ol diye eğitilirken..
okumasını geri planda tutuyoruz..
böylece kocaya bağımlı,dini yanlış anlayan, tarih te nedir..ya da ben bilmem kocam bilir zihniyetinde olan kadınlarımız oluşuyor...
saygılarımla...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/39669.gif)
Değerli kardeşim (Simray)
Yazımın tamamını önyargı ile değil de objektif bir bakışla okusaydınız, inanıyorum ki bu satırları yazmazdınız.
Orada anlatmak istediğim, dinin siyasete alet edilmesi ve kadınlar üzerindeki baskıdır. Ben buna şiddetle karşıyım.
İslam Dini Özgürlükler dini'dir, ancak kimsenin yorumuna kalmadan ,kişiler sadece Yüce Allah'la başbaşa kalıpta gerçekten dinin gereklerini yerine getirdiklerinde din anlamını kazanır.
Yapı olarak son derece dindar biriyim.
İslamiyeti aşağılamak mı? Bu kimsenin haddine değildir?
İslamiyetin bazı kişi ve partilerce de savunulmaya ihtiyacı yoktur, herkesin yüreğinde bu sevgi zaten var, yeterki ipotek konulmasın.Yeter ki İslamiyet kulaktan dolma şeylerle yaşatılmak istenmesin.
Din siyasete alet edilerek, dini inançlar sömürülerek toplum aldatılmaktadır.
Aldatılmak hiç bir toplumun kaderi değildir. O'nu kendisinin kaderi yapan, aldatılan toplumun ta kendisidir.
Hemen her devirde dini siyasi ve maddi çıkarlarına vesile eden kişi,guruplar çıkmıştır. Bugün bunu açıkça yaşıyoruz.
Siyasetçi değilim, asla siyaset yapmıyorum. Ancak, Ülkem'de olan biten olumsuzluklara kayıtsız kalamam.
İslam Tarihinde dinin ilk siyasete alet edilmesi Hz.Ali ile Muaviye arasında geçen SIFFİN Savaşı'nda olmuştur. Muaviye'nin askerleri mübarek kitabımız Kur'an-ı Kerim'in sayfalarını mızrakları ve kılıçlarının uçlarına takarak, Hz.Ali'nin ordusunun üzerine saldırmışlar, Bu İslam Tarihinde Allah'ın kelamının ilk olarak Siyasi çıkar vesilesi edilmesidir.
Kişinin görünüşüne, şekline, şemaline bakıpta aldanmamak gerekir, hatta kişinin namazı ve abdesti de bizi aldatmamalıdır. Önemli olan insanın davranışları ve ihlasıdır. Nitekim bu konuda da Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
" Allah sizin suvarlarınıza yani şekillerinize-görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.."( Ahmet, Müslim ve İbni Mace, İhyâu ' Ulum'd- Din cilt 4/sayfa:625)
Son yıllarda malesef Türk toplumunda öyle sınıflar türediki, dini tamamen şekilciliğe döktüler. Versaceden giyinip, 300 milyarlık mersedeslere binmek Müslümanlık mıdır? Yine 500 milyonluk türban takmanın İslamiyetle uzaktan yakından bir alakası varmıdır. Yine Avrupadaki gurbetçilerimizin ve Türkiye'deki işçi ve memur emeklilerinin paralarını kar payı vereceğiz diyerek alıp buharlaştıran sözde İslamcı sermayelerin varlığı ve yaptıkları unutulmamıştır.
İşte konunun özü bu ,İslamiyet birilerinin elinde oyuncak olmamalı , hele siyasete konu hiç yapılmamalıdır ? hezeyanım bundandır?
Bu sebepledir ki Atatürk bu yolda önemli bir adım atmıştır.
Binlerce şehit verilerek bugünkü kazanımlarımız oluşmuştur.
Bunu reddetmek ve görmezden gelmek, İslamiyeti reddetmekle eş değerdir.
Fatma anamıza saygısızlık mı? ne alaka.
Lütfen bu yazıyı bir kez daha okuyunuz.
Yazılacak çok şey var......
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/5777_1518547889.jpg)
'' Yalnız kalmayı ve yalnızlığı taşımayı bir kısım kadınlarımız da öğrenmelidir. Yalnız yaşama tercihini, sınırsız özgürlük olarak değerlendirenler toplumsal değerlerimizi hiçe sayanlardır ki, onları kadınsal özgürlüklerin, TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜKLERİN dışında tutuyorum.
..........................................................................
.Yaşadığı kafesten çıkıp , özgürlüğün en büyüğüne kavuşan Türk kadını, bugün özgürlük yalanı ile tutsaklığın en acı türüne maruz bırakılıyor.
............................................................
Kendi içimizde yaşadığımız kifayetsiz, doğruyu söyleyememenin getireceğı kötü son , yeni hayatımızın başlangıcıdır. ''
İşte, Atatürk'ün Türk kadınından beklediği anlayış....
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/43821.gif)
Emeğinize sağlık Hülya hanım ben size katılmıyorum dinin kadının özgürlüğüne engel olduğunu söylüyorsunuz ben öyle olmadığını kendi yaşamımdan biliyorum elhdh ben hem dinini yaşayan, hem özgür,hem eğitimli ve bilinçli bir bayanım ben örtülüyüm sokakta kimsenin ne iğrenç laf atmalarına maruz kalıyorum neden taciz edici bakışlarına !ben dinimi yaşarken çok daha özgürüm!kadın ekonomik özgürlüğü olduğu zamanmı yanlız kalmalı veya özgür olmalı kadınlar zayıftır mutlaka korunmaya ihtiyaçları vardır ayrıca kimse yanlız yaratılmamıştır bi yoldaşa bir hayat arkadaşına ihtiyaç duyar.Kadın doğurandır, yetiştirip şekil verendir topluma benliğimizin egomuzun esaretinden kurtulduğumuz zaman özgürüz biz...
Saygılar..