- 718 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DİNİ SİYASET VEYA SİYASETTE DİN UNSURU (I)
Kavramlar yüzlerce yıl toplum hafızasında yoğrula yoğrula,akıldan akıla,gönülden gönüle,hayallerle zenginleşerek yol alır.Bazıları bu yolculuk esnasında kaybolur.unutulur gider.İzleri tarihi ve edebi metinlerin inceleme konusudur o kadar.
Bazı kavramlar yolun ve yolculuğun her döneminde varlığını çok kudretli şekilde sürdürür.Kök saldığı coğrafyalarda toprak ve onun üzerinde yetişenlerle bütünleşir.Din bu kavramlardan biri belki de en önemlisidir.
İster ilahi kaynaklı ister ilahi nitelikli olduğu reddedilen inanç sistemlerinin çoğunluğu insan hayatını çeşitli şekillerde düzenler.Onun bu niteliği çoğu zaman iki dünyanın saadeti düşüncesi üzerine kuruludur.
Bu yazının konusu elbette “teolojik “ bir tartışmanın yeniden açılması değildir.Bu çalışmanın amacı din duygusunun, düşüncesinin toplum ve fert hayatında oynadığı rolün gözden geçirilmesi,bu rolün gündelik hayattaki yansımalarının değerlendirilmesidir.
Bireyin tercihlerinde , kararlarında,doğru- yanlış, güzel- çirkin, ,iyi kötü nitelemelerinde ihtiyaçlar,gelenek,ahlak felsefesi,eğitimi, etkilidir.Aynı şekilde toplum yapısının genel işleyişinde yazılı ve sözlü kuralların sınırlayıcı etkileri tartışılmaz gerçektir.
Yönetim biçimlerinin kutsandığı günümüz, kavramların ihtiyaçlarımızı nasıl karşıladığından ziyade daha çok “varlığı” yüceltildiği için sorunlar kökleşmektedir. İşlemeyen,kuralları liderin iki dudağından çıkacak iradeye biat etmek olan,ön seçimin yapılmadığı,paranın asıl belirleyici olduğu bir anlayış demokrasi diye yutturulurken bunları dile getirmeniz bile sizin “fikri linç”le karşılaşmanız anlamına gelebilir.Çünkü estirilen terör,düşünmeyi,sorunları doğru tespit etmeyi,bunlara kalıcı çözümler üretmeyi,ortak düşünce ve tartışmayı kabullenmemektedir.Vekillerini milletin seçemediği bir meclisin cumhurbaşkanı seçimi beceriksizliği sonrasında topu milli irade ve demokrasiye atmasındaki samimiyetsizlik bunun son örneklerinden biri kabul edilebilir.Yalnızca kavramın “büyü” özelliğinden dem vurulmakla gerçek değişmediğine göre sapılan bu yolun bizi nereye taşıyacağı acaba düşünülmüş müdür?
Demokrasi, ferdi her tür baskıya karşı hukuki bir koruma duvarı oluştururken ferdin topluma zararını önlemek üzere bu defa tersine duvarlar örer.Önüne farklı sıfatlar eklense ve bu sıfatlar kelimeye değişik anlamlar yüklese de (katılımcı,özgürlükçü ,devletçi,)demokrasi yönetimde adil olmayı,serveti ortak ve dengeli paylaşmayı gerçekleştirmiş midir? Kurallar çoğunluğun temsilcileri tarafından değiştirilirken ,geliştirilirken (Bu çoğunluk kavramı da tam bir bukalemundur siyaset dilinde) azınlığın her türlü hak edişleri hukuki güvence altına alınmış mıdır?
Ülkemizde uygulanan sistemle pratiğe dökülürse seçilinceye kadar bağı olduğunuz örgütün,seçildikten sonra ise sizi seçmeyenlerin de temsilcisi olduğunuz gerçeğini unutturmayan bir duyarlılık değil midir demokrasi? Yönetim kademelerinde bulunduğunuz andan itibaren yaptıklarınızın hukuk kuralları içinde evrensel düzeyde “erdem”çizgisinde kalabilmek değil midir demokrasi?
Demokrasinin işletilmeye çalışıldığı ülkeler sürecin değerlendirilmesi bakımından ilginç örneklerle doludur.İngiltere,Fransa,Danimarka,Hollanda,Belçika,Norveç gibi ülkelerde Avrupa ‘dan,Amerika ise diğer kıtadan örnektir.Çöken doğu bloku ülkelerinin de bu alanda önceki sıkıntılara benzer,yönetim zaafları,yolsuzlukları,renkli devrimleri,iç savaşları, kargaşaları bu yüzdendir.Hatta bazı doğu bloku ülkelerinin dışa davetiye çıkarması son dönemde ki ilgin ,aynı ölçüde tuhaf sonuçları olan olaylardır.
Sorunun ana boyutuna geçmeden önce bir noktayı daha açmakta fayda vardır. Gelişmekte olan ülkeler diye nitelendirilmiş toplumlarda geleneksel düşünme ve kazanç şekilleri hala etkindir.Şehirleşme oturmamıştır.Sanayide çalışan nüfus yeterince eğitimli ve uyumlu değildir.İlişkiler zinciri daha çok ahbap –çavuş nitelemesi içindedir.Maliyeci spordan sorumlu bakan olurken,veteriner hekim bayındırlık ve iskan bakanlığında görevlendirilebilir. Yine bu ülkelerde gelir dağılımdaki adaletsizlik,eğitimsizlik,sağlık sisteminin işleyiş sorunları, ceza ve suç ilişkilerinde sistemin tıkanması gibi temel sorunları durmaktadır. Ülkemizde üretim ve tüketim konusunda yaşana çarpık durumda ayrıca dikkate değerdir.Ailelerimiz yeterince üretmedikleri halde sıra tüketime geldiğinde çılgınca davranabilmektedirler.
Tercihlerin çok köklü değişimlere uğradığı “gelişmekte olan ülkelerde ” din” hayatın en önemli belirleyicilerinden biri olmaktadır.aynı durumun gelişmiş batı demokrasilerinde bile çok etkili olduğunu söylersek durumun boyutu daha net anlaşılabilir .
(Daha yeni başladık.devamı gelecek)