- 1360 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GONCA 2
Devamı….
Gonca çok severek yapıyordu işini, öğrenmek için canla başla çalışıyordu. Alçıdan yapılmış kalıplara, çamur sıvı haline getirilip dökülüyor, alçı çamurun suyunu çekince kalıplar ayrılıyor, ortaya birbirinden güzel harika toprak şaheserler çıkıyordu. Onları özenle güneşe seriyordu kuruması için, asıl zevkli olan yanı kuruttuktan sonra boyamasıydı.
Değişik şekillerde boyuyordu. Boyama işi bittikten sonra sırlama başlıyor, daha sonra da fırınlama, bir hafta boyunca biriken çanak, çömlek, biblo ve heykelcikler büyük fırına yerleştiriliyor fırın yakılıyordu.
Bir gün boyunca fırında kaldıktan sonra onları ortaya çıkarmak Goncayı çok mutlu ediyordu. Pırıl pırıl oluyordu hepsi, Hayri ustanın, yanında işe başladığından beri goncanın boyamakta ki ve çizimde ki hüneri gözünden kaçmamıştı. Küçük kızın elleri çok yetenekliydi harikalar yaratıyordu kurumuş toprağı boyarken, onun bu yeteneğinin ölüp gitmesine buralarda tükenmesine gönlü bir türlü razı olmuyordu…
Hayri usta bir gün goncaya;
-Kızım ben çarşıya kadar çıkıyorum, dükkan sana emanet.
Gonca;
-Tamam Hayri amca
Hayri usta;
-Beni soran olursa yarım saate kalmaz döneceğimi söylersin.
Gonca gülümseyerek;
-Merak etme dükkanı Hayri amca ben ilgilenebilirim.
Hayri usta namaz vakitlerinin dışında kolay kolay ayrılmazdı iş yerinden, merak etti gonca ustasının niçin gittiğini.
İlçenin en eski esnaflarından olan kırtasiyeci recep dükkânının önündeki çınar ağacının altına koyduğu taburesinde her gün aynı saatlerde yaptığı gibi günlük gazetesini okurken bir taraftan da kahvesini yudumluyordu.
Dostlukları çocukluklarına dayanıyordu. Her zaman çok iyi arkadaş olmuşlar aralarından su sızmazdı. Bir birlerine takılırlar şaka yaparlar, çevrelerindeki insanlar onları seyretmeye bayılırdı. Bir araya geldiklerinde herkes etraflarını sarar gırgır şamata başlardı.
Hayri usta;
- Selâmünaleyküm recebim keyfine diyecek yok bakıyorum gölgene kurulmuşsun yine.
Kırtasiyeci recep;
-Vaaay aleykümselam kardeşim sen buralara uğrarmıydın?
Hayri usta;
- Gideyim recebimin keyfine ortak olayım dedim.
Kırtasiyeci recep;
-Gel kardeşim gel otur yamacıma şu yüzünü bir göreyim özlettin kendini, topraktan kaldır başını ara sıra, gidince öbür tarafa bol bol göreceksin nasıl olsa.
Hayri usta;
-Bakıyorum beni öbür tarafa göndermeye pek meraklısın, ama haberin olsun daha buralardayım bir süre daha katlanacaksın bana, ölmeye niyetim yok daha, hem ben seni deviririm merak etme.
Kırtasiyeci recep;
-Eyvallah kardeşim sırtında taşırsın artık beni, tutarsın dört kollunun birinden verirsin o çok sevdiğin toprağın altına..
Hayri usta;
-Eeee ben sevdiğimi sevdiğime emanet ederim. Hadi bir acı kahve söyle de içeyim.
Kırtasiyeci recep kahvecinin çırağına;
-Mustafa bize bir acı daha getir, köpüğü bol birde tez olsun zira bu adam fazla durmaz burada toprak çeker onu.
Hayri usta;
-Toprak gibi dost bulunmaz, yedirir, içirir, doyurur ana gibi sonrada sarıp sarmalar bizi yolumuzu gözler, vakti gelince gitmek lâzım.
Kahvecinin çırağı Mustafa, elindeki tepsiyi itinayla uzatıp;
-Buyur Hayri dayı köpüğü bol acı kahven, afiyet olsun.
Hayri usta;
-Sağool Mustafam eline sağlık.
Kırtasiyeci recep gözlerini kısarak arkadaşına
-Söyle bakalım kardeşim sen buralara bu saatlerde pek uğramazsın bir şey mi oldu? Bir derdin yoktur inşallah.
Hayri usta kahvesinden bir yudum alıp tatlı tatlı gülümsedi arkadaşına;
-Yok recebim bir derdim yoktur Allaha çok şükür, bana şöyle renkleri bol olan bir suluboya, resim kâğıtları, renkli boya kalemleri falan lâzım onları almaya geldim senden, hem de bir hatırını sorayım dedim fenamı ettim.
Kırtasiyeci recep şaşkınlıkla arkadaşının yüzüne bakarak;
-Hatır kısmını anladım da boyalarla resim kâğıtları kısmını anlayamadım ben, ne edeceksin? Resim yapmaya mı merak saldın şimdi de, toprak kapları boyamak yetmiyor bakıyorum artık.
Hayri usta kocaman bir kahkaha patlatarak;
- Bu yaştan sonra biraz da kâğıda çizelim boyayalım, bakalım Abidin Dino kadar iyi miyim? Sergimin açılışına gelirsin artık recebim, bir tanede satın alırsın bunca yıllık dostluğumuzun hatırına değil mi? Ben kalkayım artık hadi sende bana sarıver şu saydıklarımı gideyim ben, toprak beni bekler.
Kırtasiyeci recep kafasını iki yana salladı;
- Öyle olsun bekle biraz
diyerek ağır aksak dükkânına yöneldi. Arkadaşının istediklerini raflardan indirip özenle torbaya koyarak getirip uzattı.
-Al bakalım istediklerini koydum hepsi burada.
Hayri usta;
-Borcum nedir?
Kırtasiyeci recep gülümseyerek;
-Borcunu sergini açtığında ödersin bir tablo hediye edersin artık.
Hayri usta;
-Sen iste recebim bütün tablolarım senin olsun hadi bana eyvallah sağol her şey için hakkını helâl et.
Kırtasiyeci recep arkadaşının omzuna elini koyarak;
-Sen hakkını helal et kardeşim arayı uzatma darılırım bak her zaman beklerim acı kahvemi içmeye .
Hayri usta arkadaşından ayrılarak hızlı adımlarla dükkânına doğru yola çıktı, yolda yürürken bir taraftan düşünüyor ve gülümsüyordu. Gonca çok sevinecekti. Uzun zamandır Gonca için plânlar yapıyordu.
Plânlarını hayata geçirmenin zamanı gelmişti. Bu kızda ki yetenek onu büyülüyordu. ‘’Goncanın yitip gitmesine izin vermeyeceğim’’ diye mırıldandı kendi kendine, dükkâna geldiğin de Gonca kalıplardan çıkardığı bibloları güneşe seriyordu. İçeriye girdi seslendi Hayri usta;
-Gonca gel kızım yanıma.
Gonca hızlı adımlarla içeriye girdi;
-Buyur Hayri amca
Elinde ki torbayı goncaya uzattı
-Bunlar senin al bakalım
Gonca merakla torbayı aldı içine baktı resim kâğıtları, sulu boya, renkli kalemler ve fırçalar vardı torbanın içinde
Yanakları al al oldu utandı, şaşkınlıkla Hayri amcasının gözlerinin içine bakıyordu.
-Benim mi? Hayri amca bana mı aldın?
Hayri usta gülümseyerek
-Senin tabiî ki sana aldım, konuşalım biraz otur şöyle karşıma.
Gonca şaşkındı sevinçliydi karışık duygular içindeydi. Hayri ustanın karşısına oturdu.
Selma Ardıç TAN